Milliyet'ten İhsan Dindar'ın haberine göre, Netflix yapımı 'Into the Night' dizisinde canlandırdığı karakter ve daha fazlasını konuşmak için bir araya geldiğimiz Mehmet Kurtuluş, yapımın hazırlık sürecini ve salgın koşullarında gerçekleşen çekimlere dair ayrıntıları paylaştı. Sosyal medyada gördüğü olumlu tepkilerden büyük bir mutluluk duyduğunu ifade eden Mehmet Kurtuluş, dizinin üçüncü sezonuna dair sorularımızı da yanıtladı. Şu an sanırım Hamburg'dasınız. Öncelikle her şey yolunda mı? İnsanlık bir asır aradan sonra ciddi bir pandemiyle karşı karşıya. Bu süreçte günleriniz nasıl geçiyor? Herkes gibi biz de pandemi şartlarına uyduk. Geçen yılın başlarında konuştuğumuz epey güzel projeler vardı. Bir an geldi ve hepsi birden kayboldu. İlerleyen dönemde de pandemi şartlarında yaşamaya alışınca hayatımızda bir nebze hareketlenme başladı. İlk olarak 2020 yazında İspanya'da bir kızılderili ve kovboy filmi çektik. Sonrasında da Brüksel'de Into the Night dizisinin ikinci sezon çekimlerine geçtik. İspanya'daki film yaz aylarında ve dört yanı açık bir ortamda çekildiği için nispeten daha kolaydı. Ama Brüksel'e geçince bir barınağa girdik. Herkesle mesafeli bir biçimdeydik. Hepimiz maske takmak durumundaydık. Çekim yaptığımız dönemde Belçika'da vakalarda patlama yaşanıyordu. Bol GB'lı Red Tarifeleri Online'a Özel İlk 3 Ay %15 İndirimli Fiyatlarla Vodafone Marmara Denizi’nin müsilaj gerçeği Bir Umut Marmara belgeselinde. Türkiye İş Bankası by Taboola Peki bu süreçte gündelik yaşantınız nasıldı? Evde geçmesi gereken uzun bir zaman dilimi vardı. Çok şükür işimiz vardı. Kafam ona odaklanmıştı. Ama haklısın, uzun bir süreydi. Belçika vakalar nedeniyle kıpkırmızıydı. Brüksel'de sokakta birine rastlamak imkânsızdı. Akşamları setten eve dönerken yolda arabaya bile rastlamıyordum. Gerçekten çok tuhaf bir durumdu.
Mehmet Kurtuluş'tan Into The Night'ı Açıklaması: Tüylerim Diken Diken Oldu
Netflix yapımı 'Into the Night' dizisinin başrolünde canlandırdığı 'Ayaz' karakteriyle gündem yaratan Mehmet Kurtuluş, dizi hakkında samimi açıklamalarda bulundu.
1
4
Bu anlattıklarınız o yaşadığımız bence distopik olan şeyleri bir kez daha anımsattı. Bu distopya mevzusunu, yavaş yavaş diziye de gelecek biçimde, sürdürmek istiyorum. Into the Night'ta da tam da bizlerin yaşadığına benzer bir atmosfer var. Dizi için size teklif geldiğinde pandemi daha ortada yoktu. Teklif gelince ne düşündünüz? Nasıl bir şey canlandı kafanızda? Evet doğru. Teklif 2019'un Şubat ayında gelmişti. Prodüktörüm aradı ve "Mehmet sen Fransızca konuşuyorsun değil mi?" diye sordu. "Evet" dedim. Sonrasında senaryolar İngilizce geldi. Muhtemelen beni bir Fransız rolünde görmek istediklerini düşündüm. Altı bölümün senaryosunu okudum ama ortada Fransız yoktu. O an anladım ki meğer dizi Fransızca olacakmış. Bu durum beni heyecanlandırdı. Çünkü Fransızca bir projede yer almayı istiyordum. Daha önce de küçük çalışmalarım olmuştu ama bu kapsamda bir Fransızca projem benim için de ilk oldu. Biz izlerken fark etmedik ama Fransızca konuşmak bu noktada sizi zorladı mı? Senaryo aslında İngilizce yazılıyor. Ritmi de ona göre kurgulanıyor. Onu Fransızca'ya çevirdiğinde sahnenin ritmi de değişiyor. Neticede Fransızca'da cümleler biraz daha uzun. Arkadaşlarla bu ritim üzerine de çalıştık. Çok şükür bir sorun da yaşamadık. "UZUN BİR FİLM OLARAK GÖRÜYORUM" Öncesinde Muhteşem Yüzyıl ve Hakan Muhafız dizilerinde de yer aldınız. Ancak oyunculuk kariyerinizin önemli bir bölümü de filmler üzerine kurulu. Bu noktada dizinin sinemaya göre ne gibi farklarını gözlemlediniz? Bilhassa çalışma disiplini bakımından daha mı zordu? Into the Night özelinde bakacak olursak dizinin bir sezonu altı bölüm. Ben bunu açıkçası uzun bir film olarak görüyorum. Tamamını izlemeye başladığınızda üç buçuk saat sonra bitiyor. Komple bir film olarak görüyorum. Çalışma tarzım da öyle oldu. Ancak genel manada dizi ve sinema çalışmaları arasında fark bence şu, sinemada önünde 100-120 sayfan var. Başından sonuna kadar bir bağ kurabiliyorsun. Karakterin yolculuğu belli. Ancak diziye baktığımızda ise bu hep öyle olmuyor. Diziye başlıyorsun birkaç sezon sonra tamamen başka bir yere varabiliyorsun. Çünkü dizilerin başı belli sonu biraz açık. Dolayısıyla hazırlık şekli de biraz farklı oluyor. Dizi biraz karanlıkta uçmak gibi. Dizilerde seyircilerin etkisi de söz konusu.
2
4
Seyircilerin dizide etkisi ve reaksiyonuna da geleceğim ama öncesinde biraz çekim sürecine dair de konuşmak istiyorum. Başta değindiğiniz gibi zorlu bir dönemde gerçekleşti çekimler. Ne gibi zorluklarla karşılaştınız? Bir bakıma çok zordu ama bir bakıma da işimize geldi açıkçası. Bunu söyleyebilirim. Zor olan kısmı ailemizle temasımız azaldı. Bu süreçte telefon ve görüntülü konuşmayla hasret giderdik. Üç-dört aylık süreçte ailemizle çok az görüşebildik. Bu süreçte Brüksel'de çekimlere odaklandık. Diğer yandan da şöyle ilginç bir durum söz konusuydu. Brüksel yakınlarında gerçekleşen çekimlerdeki barınakta yaşadıklarımızla dışarıdaki hayat aslında büyük benzerlik taşıyordu. Dizi çekimi sırasında içine girdiğimiz psikoloji ile gerçek hayatta o dönem yaşananlar birbirine benziyordu. Yabancılık çekmediniz yani? Kesinlikle. Tabii ki insan olarak gerçek hayatta içinde olduğumuz süreç çok üzücüydü. Ama oyuncu olarak da çok besleyebilir seni bu durum. Çok şükür ki dizi çekimlerini planladığımız gibi bitirebildik. Çünkü başka çekimlerde olan arkadaşlardan projelerinin yarım kaldığı haberlerini aldık. En kötüsü de o. Hiç başlanmamış olsaydı yine daha iyi olurdu. Ancak bir projenin yarım kalması çok acı bir durum. "TÜYLERİM DİKEN DİKEN OLDU" Sözü yavaş yavaş Ayaz karakterine getirmek istiyorum. Belçika yapımı uluslararası bir dizide bir Türk karakter başrolde. Hatta bu sezon diziye Kıvanç Tatlıtuğ da dahil oldu. Dizinin yarattığı o evrende Ayaz karakterini siz kişisel olarak nasıl tanımlarsınız? Senaristimize teşekkür ederek başlamak istiyorum. Böyle güzel bir karakter ortaya çıkarmış. Dizinin yönetmeni Nabil Ben Yadir ile görüştüğümde bana dedi ki, "Mehmet senaryoyu okuduğumda hemen kabul ettim." Bu işi Ayaz karakterinden ötürü kabul ettiğini söyledi. "Bugüne kadar uluslararası prodüksiyonlarda hep sarışın, mavi gözlü... İlk defa böylesi uluslararası platformda bizden biri bu şekilde yer alıyor. Benim için bir ilk" dedi. Ben de ona hak verdim. Gerçekten haklı. Bu yüzden, projeyi kabul ettiğini söyledi. Tüylerim diken diken oldu. Bu analizi benim de çok hoşuma gitti. Ayaz'ın yardımsever ve koruyucu bir yönü var. Aynı zamanda korkusuz. Bu yönleri hoşuma gidiyor. Ben tabii ki rolüm boyunca kalbimi Ayaz için ortaya koyuyorum. Ayaz'a hizmet ediyorum ama senaryoda yazmazsa o zaman senin de imkânların daha az oluyor. Senaristin görüşü, rolü önemli görmesi ve ona göre de rolün beslenmesi, bu üçü birleşiyor. Samimi birkaç arkadaşım "Mehmet hiç görmediğimiz yönlerini bu dizide yakaladık" dediler mesela. O yönlerinizi merak ettim... Renk paletini düşünecek olursak çok renkli bir karakter aslında. İyi ve kötü. Hızlı ve yavaş. Hem ağladığını görüyoruz hem de başkasını az kalsın öldürdüğünü. Bir oyuncu için çok bereketli bir durum. Köşede kalan bir karakter değil. Gelen tekliflerde öyküye bakarken dikkat ettiğim noktalardan biri budur. Karakter öyküye etki ediyor mu? Yapım o karaktere göre yön alıyor mu? Into the Night'ta bu açıdan büyük bir şansla karşılaştım. Sizin için izlemesi nasıl keyifliyse benim için de anlatması o denli keyif verici. "BANA GÖRE DE ÜÇÜNCÜ SEZON MUTLAKA EKLENMELİ" Into the Night'ın ikinci sezonuna dair yorumlara baktım. Genel görüş diziye büyük beğeniyle yaklaşıldığı yönünde. Ancak herkes dizinin tam bittiği noktada büyük bir heyecan ve beklenti içerisinde. Dizinin devamı hakkında, olup olmayacağı yönünde bizimle paylaşabileceğiniz bir bilgi var mı? Maalesef. Biz de bekliyoruz. Bana da soracak olursan üçüncü sezon mutlaka eklenmeli. Sizin performansınız odaklı olacak şekilde Into the Night hakkındaki yorumları inceledim. Bu süreçte sizin dikkatinizi çeken ne gibi yorumlar oldu? Her şey çok pozitif. Aşağı yukarı her yorumda "gurur" kelimesiyle karşılaştım. "Bayrakları asın" şeklindeki yorumlara da çok rastladım. Doğal olarak benim de çok hoşuma gidiyor bu durum.
3
4
"SORUMLULUK ÖNCE KENDİME KARŞI BAŞLIYOR" Peki bunun üzerinize bir sorumluluk yüklediğini hissediyor musunuz? Örneğin bundan sonrasında size gelecek bir rol teklifinde de buna dikkat edecek misiniz? Bu sorumluluk zaten önce kendime karşı başlıyor. Kendi işime karşı başlıyor o sorumluluk. İnşallah bundan sonra da böyle uluslararası projelerde yer alırım. Başka oyuncu arkadaşlarımızda katılır. Çünkü benim bu noktada olmam beni gelecek nesiller açısından da sevindiriyor. Çünkü onlar için bir örnek, bir kapı açma, bir ışık tutma açısından varım ben. Bana da yol gösterenler oldu. Geçmişte de uluslararası yapımlarda yer aldım ama 202 milyon kullanıcıya erişmek çok önemli. Uluslararası sahnede diğer arkadaşlarımı da görmek istiyorum. Samuel Jackson'ın karşısına çıkıp bir rol oynamak mümkün. Ama yapılması gereken ödevler var. İngilizce, Fransızca, Arapça gibi farklı diller öğrenilmeli. Dediğiniz gibi Into the Night ile birlikte ilk kez önemli bir rolde Türk var. İstikbalde bu devam etmeli. Into the Night dizisinin ikinci sezonunda Kıvanç Tatlıtuğ'yu da görüyoruz. Böylesi büyük bir yapımda iki Türk oyuncu yer alması sizin açınızdan nasıl bir deneyim oldu? Pandemi nedeniyle trafiğimiz pek olmadı. Örneğin çekimler esnasında ben Kıvanç'ı görmedim. Aynı anda çekemedik maalesef. Kıvanç Tatlıtuğ'u çok merak ediyorum. Şahsen tanışmıyoruz henüz. Ancak bundan sonrası için hayırlısı diyelim. Tıpkı dizi gibi röportajın sonunda da yine heyecanlı bir yerde bıraktınız, tebrik ediyorum. Peki bunun dışında bizimle paylaşabileceğinzi bir proje hazırlığınız var mı? Çalıştığım iki proje var şu an. Biri sinema, diğeri ise dijital platform işi ama bunu ilerleyen dönemde konuşalım.
4
4