Merhaba Vedat Bey, Uzunca bir süredir sizi televizyon programınızdan ve yazılarınızdan takip ediyorum. Bu ülkede yemek kültürünün oluşması konusunda neredeyse tek başına yaptığınız naçizane mücadeleyi takdir ederek izliyorum. Bugüne kadar sizin ayak izlerinizi takip ederek gittiğim çoğu yerden büyük bir zevkle ayrıldım. Ama geçen hafta yaşadığım bir deneyimin ardından kafamda oluşan bazı düşünceleri sizinle paylaşmak istiyorum.
Vedat Milor paylaştı! Tavsiyesi hayal kırıklığı çıkınca Vedat Milor'a yazdı
Geçtiğimiz günlerde Vedat Milor'un Mizanplas'ta yayınlanan bir yazısı oldukça dikkat çekiciydi. Özgür Akarsu isimli takipçinin bu yazısı karşısında Vedat Milor oldukça etkilenmiş.
1
12
Bayram tatili sırasında kız arkadaşımla beraber Datça'daydım. Yola çıkmadan önce eski yazılarınızı ve çekimlerinizi karıştırıp, Datça'ya dair önerilerinize göz attım ve uğranılacak yerler listeme Palamutbükü'ndeki Nostalji'yi de koydum. Milliyet'te çıkan yazınızın üzerinden 5 yıl geçmiş. (05.09.2013 tarihli İdeal Yaz Sonu Yemeği yazısı). Bu sürenin, Türkiye gibi kalıcılığın istisnai bir durum olduğu bir ülke için oldukça uzun olduğunu biliyorum. Ama yine de, giderken neredeyse 5 tarafı denizlerle çevrili ama deniz ürünleri açısından Yozgat'la rekabet edebilecek durumda olan Datça'da, en azından güzel zeytinyağlılar yeme heyecanı içindeydim. Açıkcası Datça'daki bu durumun sebebini bilmiyorum. Denizin su-tuz dengesiyle mi alakalı yoksa sosyolojik bir olgu mu ama gittiğimiz hiç bir balık lokantasında levrek, çipura (çiftlik tabii ki) ve lagos dışında bir balık yer almıyor; ahtapot ve karides dondurulmuş Superfresh ürünlerinden öteye geçemiyordu.
2
12
O gün, tatilci istilası nedeniyle cehennemi bir kalabalık yaşayan Palamutbükü'nde zar zor bir park yeri bulup Nostalji'nin yolunu tuttuk Yakıcı bir güneş altında 10 dakikalık yürüyüşün ardından Nostalji tabelası göründü. Yolun sol tarafındaki ufak bahçeye daldığımızda gözüme ilk çarpan şey kendini bahçedeki sandalyelerden birine atmış, omuzlarındaki tülbentle terini silen yaşlıca bir teyzeydi. Öyle yorgun ve bezgindi ki, bir rahatsızlığı olabileceğini bile düşündüm.
3
12
Önümüze çıkan 15 yaşlarında bir garsona sahilde yerleri olup olmadığını sorduk. Çocuk heyecanlıydı, ilk başta 'yok' dedi. Biz hayal kırıklığı içinde, bahçe kısmında mı otursak diye düşünürken arkadan teyzenin sesini duydum. "Evladım, masada oturmaz mısınız sahilde?". Zaten şezlong şemsiye istemediğimizi, yemek yiyeceğimizi söyledik. Teyze, genç garsona "masa göster evladım sahilde" dedi. Garson da ''Tamam, Meral Abla." deyip bizi şirin tahta masamıza yerleştirdi.
4
12