Üssün komutası Harekât Şube Müdürü Özkan Edip Akgülay’daydı. Darbeciler Hava Kuvvetleri Komutanlığı Karargâhı’nı ele geçirmişti. Darbe karşıtı komutanlar ise havadaki darbeyi püskürtmek üzere Eskişehir’deki Birleştirilmiş Harekât Merkezi’nden hamlelerini yaptılar.
Diyarbakır 8’inci Ana Jet Üssü Harekât Şube Müdürü Kurmay Albay Özkan Edip Akgülay, üs komutanı Tuğgeneral Deniz Kartepe İstanbul’da Moda Deniz Kulübü’ndeki düğüne gittiği için 15 Temmuz’u 16’sına bağlayan gece üssün bütün komutasını üstlenmişti.
22.05: Üsteki 181’inci filonun nöbetçisi Üsteğmen Alper Arslan, Akgülay’ı cep telefonundan arayarak, filo komutanı Binbaşı Ahmet Özdemir’in uçuş için uçak başına gittiğini bildirdi. Üsteki günlük programda bu saatte bir uçuş öngörülmüyordu. Albay Akgülay, hemen filonun karargâhına gitti. Buradan, Eskişehir’de Türkiye’de Hava Kuvvetleri’nin bütün uçuş operasyonlarından sorumlu ana karargâhı olan 1’inci Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezi’ni (BHMM) aradı ve Diyarbakır’a bir kalkış emri verilip verilmediğini sordu. Eskişehir, “Böyle bir emir ve uçuş söz konusu değil” karşılığını verdi. Bir gariplik vardı. Akgülay, bunun üzerine telsiz üzerinden uçakların pist başında kendisinden talimat beklemelerini söyledi, ardından kontrol kulesine kendisinden habersiz kalkış yapılmayacağı uyarısını yaptı. Akgülay, uçaklarla telsiz irtibatı kurmaya çalıştıysa da tüm girişimlerine rağmen hiçbir yanıt alamadı.
22.25: Akgülay, tam bu sırada Ankara’daki Hava Kuvvetleri Komutanlığı Karargâhı’ndan bir telefon aldı. Karargâhın harekat merkezi darbecilerin eline geçmişti. Darbeci grup adına konuşan Albay Ali Durmuş, askerin yönetime el koyduğunu, 70 kişilik bir özel kuvvet ekibi için üste konuşlanmış olan 202. Nakliye Filosu’ndan iki uçağın Ankara’ya gönderilmesi gerektiğini söyledi. Pistin başında uçuşa hazır bekleyen F-16’lar krizine şimdi nakliye uçakları meselesi eklenmişti. Bir de üste 70 kişilik bir özel kuvvet birliğinin bulunduğundan söz ediliyordu. Oysa Akgülay’ın üsse böyle bir birliğin intikal ettiğinden haberi yoktu.
Yolcu uçağını tehlikeye attılar
22:30: Şimdi İstanbul’a dönelim. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal, Hava Korgeneral Mehmet Şanver’in kızının düğünü için İstanbul’da Moda Deniz Kulübü’ndedir. Darbeyi haber almış olan Orgeneral Ünal, henüz derdest edilmemiştir ve düğünde bulunan 18 dolayında generalle kulübün bir odasında durum değerlendirmesi yapmaktadır. Yanında bulunan üs komutanlarının hepsinden üslerini arayarak durumu kontrol etmelerini ister ve “Herhangi bir üsten uçuş olursa oranın komutanı Divan-ı Harp’liktir, bunu bilin” diye uyarır. Toplantıdaki tuğgenerallerden biri, Diyarbakır Üssü’nün komutanı Tuğgeneral Deniz Kartepe’dir. Abidin Ünal, savcılığa verdiği ifadesinde sonrasını şöyle anlatıyor: “Düğünde bulunan üs komutanları
üslerini arayarak bir faaliyet olmadığını teyit ettiler, Diyarbakır’daki jet üssü hariç. Bu üssün komutanı Tuğgeneral Deniz Kartepe, Diyarbakır’daki üsten
6 adet F-16’nın kalkışa hazır şekilde beklediğini söyledi. Ben kalkışın engellenmesi emrini verdim. Kendisi sürekli soyadı Akgülay olan harekât komutanı albayı aradı ve uçuşun durdurulması emrini verdi. Ancak bir müddet sonra uçakların emri dinlemeyerek kalktığını söyledi. Kuleden uçakların inmelerini emrettim, ancak Diyarbakır kulesi uçaklardaki pilotların bu emre karşı cevap vermediklerini ilettiler.“ Bu sırada F-16’lar birbiri ardına havalanır. Akgülay, savcılık ifadesinde “Pistte kalkışa hazır olan 6 adet F-16 savaş uçağı bütün uyarılarıma rağmen izinsiz ve usulsüz şekilde art arda kalkış yaparak hepsi birden havalandı. Hatta o sırada sivil uçaklarla ortak kullandığımız pistte bulunan bir yolcu uçağını da tehlikeye attılar. Geri dönüş çağrısı yapmama rağmen dönmelerini sağlayamadım” diyor.
Yanlış yapıyorsun, itaat etmen gerekir!
22.40: F-16’ların izinsiz kalkışından sonra ikinci kriz patlak verdi. Akgülay’ın telefonu çaldı. Bu kez arayan, darbecilerin ele geçirdiği Ankara’daki Hava Kuvvetleri Karargâhı’ndan General Osman Nuri Gür’dü. Darbeci general, üste bulunan 202’nci filodan iki uçağın ayarlanarak üsten bulunan özel kuvvet birliğinin Ankara’ya gönderilmesini istedi. Albay Akgülay, bunun üzerine üssün pistini ikinci bir emre kadar bütün uçuşlara kapadı, ardından tüm pilotları ve birlik komutanlarını 181’inci Filo’ya topladı.
23.03: Akgülay’ın dahili telefonu çaldı. Telefonun diğer ucunda bu kez Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan Tuğgeneral Kemal Mutlum vardı. Darbeci General, Akgülay’dan üste bulunan özel kuvvetler birliğininin iki nakliye uçağıyla Ankara’ya göndermesi için baskı yaptı. Tuğgeneral Mutlum’un kritik bir talebi daha vardı: “İçişleri Bakanı Efkan Ala Van’dan kalkış yaptı. 182. Filo’dan kaldıracağın iki F-16 ile bakanın uçağının Malatya’ya iniş yapmasını sağla… ” Akgülay, “Yetkili değilim, Eskişehir’deki Birleştirilmiş Harekât Merkezi ile görüşmeniz gerekir” karşılığını verdi. Karşıdaki telefonu bu kez Ankara’daki bir başka tuğgeneral Recep Sami Özatak aldı; “Akgülay bizi dinleyeceksiniz, bizim emrimizi yerine getireceksiniz” diye üsteledi. Akgülay, yine adres olarak Eskişehir’deki karargâhı gösterdi, ardından Eskişehir’deki karargâhı arayarak durumu buradaki Albay İsmail Üner’e aktardı. Üner, Akgülay’a pisti trafiğe kapatmasını söyledi.
23.14: Darbecilerin nakliye uçaklarının havalanması konusundaki baskısı ağırlaşıyordu. Bu kez Hava Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreteri Albay Veysel Kavak arayarak üsteki özel timi nakliye uçakları ile göndermesi talimatını tekrarladı, “Yanlış yapıyorsun, hava kuvvetlerine itaat etmen gerekir” diye çıkıştı.
Bana itaat edeceksin!
Semih Terzi: Ben senin üstünüm, bana itaat edeceksin
23.47: Bu noktada Özel Kuvvetler Birinci Tugay Komutanı Tuğgeneral Semih Terzi sahneye çıktı. Gün içinde Silopi’deki karargâhından yaklaşık 100 kişilik bir elitle birlikle Diyarbakır’a intikal etmişti. Akgülay’ı bizzat kendisi arayarak, “Meydanı uçuşa kapatmışsın, birliklerimi gönderemem” dedi. Akgülay, talimatın Eskişehir’den alınması gerektiğini söyleyince, Terzi “Salak, birliğim taaruzda. Ben senin üstünüm, bana itaat edeceksin” dedi. Savcılık ifadesine göre, Akgülay da “küfrederek” telefonu kapattı. Bu arada Akgülay, Tuğgeneral Terzi’nin kendi nakliye uçağını kalkışa hazırladığını haber aldı. Sonrasını ifadesinde şöyle anlatıyor: Akgülay: “Terzi daha sonra zaten yanındaki 100 kişilik birlikten 40 kişiyi alarak izinsiz şekilde kalkış yaptı. Kalan 60 kişi etrafında biz daha sonra güvenlik tabur komutanı personeliyle tedbir aldık. Bu 60 kişi tam teçhizatlıydı. Bu silahlı birliğin nereden ne şekilde birliğimize geldiğini
bilmiyorum. Sabah 7. Kolordu Komutanlığı Kurmay Başkanı gelerek kalan 60 kişiyi üsten aldı. Nereye götürdüklerini bilmiyorum.
05.15: Eskişehir ‘deki karargâhta görev yapan Tuğgeneral Recep Ünal’dan Akgülay’a kritik bir emir geldi: “Başbakanlık emri” ile 2 F-16 hemen kalkış yapacaktı. Akgülay “bu uçakların görevi Ankara ilinde uçuş yapan F-16’ların vurulmasıydı. Uçakların kalkışını hemen gerçekleştirdik ancak Eskişehir’deki Birleştirilmiş Harekât Merkezi bu uçakları Malatya civarında tuttu” diye konuştu. Akgülay’ın bu ifadesi, başlangıçta Ankara üzerinde darbecilerin safında ortalığa bomba yağdıran F 16lar’ın vurulması konusunda Başbakan Binali Yıldırım tarafından bir prensip kararının alındığını, bu amaçla uçakların havalandığını, ancak bir şekilde çatışmaya girmekten vazgeçildiğini ortaya koyuyor.
***
Saat 24.00 sularında kargo uçağıyla beraberindeki 40 özel kuvvet mensubuyla Diyarbakır Üssü’nden havalanan Tuğgeneral Semih Terzi, Ankara’da darbe girişiminin ana merkezi olan Akıncılar Üssü’ne indikten sonra buradan helikopterle intikal ettiği Gölbaşı’ndaki Özel Kuvvetler Karargâhına baskın düzenledi. Saat 02.30 sularında Karargâh’tan içeri girdiğinde Astsubay Ömer Halisdemir, Semih Terzi’yi alnından vurarak öldürdü. Terzi’nin ölümü, darbe girişimini başarısızlığa uğratan en önemli kırılma noktalarından biriydi.
Not: Diyarbakır Üssü’nden kalkarak darbe girişimine katılan 181 ve 182. filo komutanları binbaşılar Ahmet Özdemir ve İbrahim Yozgat geride bıraktığımız hafta TSK’dan ihraç edilen subaylar arasında yer aldılar. İhraç edilen bir başka subayı Diyarbakır Jet Üssü Komutanı Tuğgeneral Deniz Kartepe oldu.
Sedat ERGİN/ hürriyet
İllüstrasyon: Hakan Karataş