AZRA AKIN'IN TECAVÜZ SAHNESİ OLAY OLDU
AZRA AKIN FOTOGALERİ İÇİN TIKLAYIN
Yıllardır saflığın ve masumiyetin simgesi olarak anılıyorsunuz. Bu, sizin planladığınız bir imaj çalışması mı?
- Hayır asla değil. Bu algıda karakterimin ve yapımın payı olabilir. Benim içimde bir çocuk var. Bunu göstermekten çekinmiyorum.
Bu şekilde etiketlenmekten sıkılmadınız mı?
- Toplum, insanları belli kalıplara sokmayı çok seviyor. Bu da beni sıkıyor. Çünkü aslında sınırları zorlamayı ve aşmayı seven bir kadınım.
Yeni filminizde ve fotoğraf çekimindeki seksi imajınızın sebebi artık içine sokulduğunuz kalıpları kırma arzusu mu?
- Küçük yaştan itibaren bu işi yapıyorum ve beni tanıyorsunuz. Şimdi genç bir kadın büyüyor. Artık kadınlığı barındıran özellikleri daha çok kucaklıyor. Çocukluktan yetişkinliğe geçiş yapıyor. Belki bunu görüyorsun. Ayrıca zaman zaman anlamlı ve kendimi bu şekilde hissettiğim ve yakıştırdığım anlar da olmuştur. Mesela dans yarışmasındaki performanslarımda da bu ortaya çıkmıştı.
Artık daha mı cesursunuz?
- Zaten cesur bir kadınım. Genç yaşta bir ülkeden başka bir ülkeye tek başına gelmek bile cesurca bir hareket değil mi?
Yüzünüz sürekli gülüyor. Hatta size ‘Türkiye’nin gülen yüzü’ diyorlar. Bu bir noktadan sonra takındığınız bir maske mi?
- Kendime karşı dürüst olmayı seviyorum.
O ne demek?
- İçimden ne geliyorsa onu göstermek istiyorum. Çocukken de böyleydim ve yüzüm gülerdi.
Bir dönem kadına yönelik şiddet kampanyasında yer almıştınız. Sizce Türkiye’de kadın olmak zor mu?
- Dünyada kadın olmak zor.
Nedir o zorluklar?
- Çocuklarımızı bazı konularda doğru eğitmediğimizi düşünüyorum. Mesela kızlarımıza sürekli dış görünüşleriyle yarışmaları gerektiğini öğretiyoruz. Halbuki önemli olan, yetenekleri, cesaretleri... Ancak bu şekilde hayata ve kendilerine katkı sağlayacaklar aslında. Özgüvenin sadece dış görünüşle sağlanmaması gerektiğini düşünüyorum. Ben kadınların daha çok kendilerini sevip değer vermelerini isterim.
Siz de kadınların dış görünüşleriyle değerlendirildikleri bir yarışma sayesinde hayatımıza girmediniz mi?
- Tabii orada güzellik bir tema. Ama Dünya Güzellik Yarışması 1951’de tamamen yardım amaçlı kuruldu. Benim de çocukluğumdan beri birilerine destek olmak, yardım etmek ilgimi çekiyordu. Ve bir elçi seçildim. Ayrıca bir kadının sadece dış görünüşüyle eleştirilmesinin ruh için çok yıpratıcı bir şey olduğunu düşünüyorum.
Dünya güzeli olunca söylemek kolay herhalde?
- Hayır, benim de güvensiz hissettiğim anlar oluyor. Kendimizi severek bunlardan kurtulabiliriz. Şimdi genç kızlar zayıflamak için zorlu diyetlere başlıyor. Üzülüyorum. Onun yerine çocuklara bedenlerini tanımaları, yargılamamaları ve sevmeleri öğretilmeli. Tutkularına yönlendirilmeliler.
Bunları söylüyorsunuz ama siz inceciksiniz...
- Yemeyi çok seviyorum ama benim bir vücut tipim var. Bunu miras almışım. Kendi vücut tipime uygun besleniyorum.
KÜFÜRBAZ BİR YANIM YOK
İki yıldır ortalarda yoktunuz...
- Küçük yaştan itibaren çok yoğun bir tempoda çalışıyordum. Hayatta durgun dönemler de olduğunu ve onların ne kadar kıymetli olduklarını keşfettim. O süreçte dikkatimi ve ilgimi başka şeylere verdim. Seyahat ettim, ilgimi çeken şeylerin peşinden gittim, bol bol okudum.
Başrolünde oynadığınız ‘Çilek’ aksiyon yüklü bir film. Sizden Tomb Raider çıkar mı?
- Çıkar tabii! Neden çıkmasın? Aksiyonu seven bir kadınım. Geçmişte yaptığım işlerde de dublör kullanmadan ata bindim, attan düştüm, 6. kat balkonundan bile sarktım...
Çilek ne anlatıyor?
- Bu, bir kaçış hikâyesi. İnsanların hayalleri ve hayallerinin peşinden gitmeye çalışmalarını anlatıyor.
Bu kaçış hikâyesinde sizin rolünüz ne?
- Ben ‘Çilek’ isimli karakteri canlandırıyorum. Benden çok farklı bir kadın. En hoşuma giden yanı da o oldu. Uzun zamandır böyle farklı bir rol arıyordum. Onu bulduğum için şanslı hissediyorum.
Filmde “S.ktir ulan” gibi küfürleriniz var. İzlediğimde “Azra Akın da küfür ediyormuş“ dedim...
- Ben küfür etmiyorum, karıştırmayalım, küfür ederken gördüğünüz Çilek.
Özel hayatınızda ağzınızdan küfür çıkar mı?
- Küfürbaz bir yanım yok. Ama robot değiliz tabii.
Zor bir tecavüz sahneniz var. Birçok oyuncu bu tip sahnelerden sonra günlerce kendilerine gelemediklerini anlatır. Sizi nasıl etkiledi?
- Bunlar yaşanabiliyor ama ben bu tecrübede öyle bir şey yaşamadım.
Filmde silah tutuyor, adam vuruyor, küfür ediyor, tecavüze uğruyorsunuz... Alıştığımızdan farklı bir Azra Akın var...
- Farklı rollerin kariyerime katkısını keşfettim. Başka dünyaları keşfetmek bana özgürlük veriyor. Şimdilerde de Berlin ve Hollanda’dan iki sinema filmi senaryosu okuyorum. Yine birbirinden çok farklı karakterler.
Sizin de ‘Şoray kanunları’ gibi “asla öpüşmem, sevişmem” kurallarınız var mıydı?
- Hayır. İç sesimi dinlemeyi seviyorum. Hikâye karakterin yolculuğuna hizmet ediyorsa, bunu göstermenin hikâyede bir anlamı varsa neden olmasın?
Filmde şarkı söylüyorsunuz.
Albüm teklifi gelirse...
- Yeni tekliflere ve fikirlere her zaman açığım. Filmdeki deneyimden de çok keyif aldım.
İLERİYE BAKAMAYAN İNSANLARDAN ÇEKTİM
Dünyanın en güzel kadını olmak nasıl bir his?
- İnan ben öyle yaşamıyorum.
İnsan sabah aynaya baktığında hiç mi içinden geçirmez?
- Kaplan çok güzel bir hayvan. Sence güzelim diye düşünüyor mudur?
Bilmem belki düşünüyordur...
- Düşünmemeli. Kendimizi sevelim, değer verelim ama bu, gösterişe girerse kendinizden uzaklaşırsınız.
Fiziğiniz yüzünden kıskançlıkla çok karşılaştınız mı?
- Kıskançlık çok var. Eskiden bunu görmek istemiyordum. Çünkü kıskançlık devreye girdiğinde iletişim bozuluyor, bu da benim için acı oluyor.
“Güzel kadın aptaldır” önyargısından çektiniz mi?
- Fazla ileriye bakamayan insanlardan çekmişimdir. Bu önyargıyla yaklaşmak çok kolay. Yalnız bunun benimle bir ilgisi yok. Bu, tamamen bu yargıyı yapanla ilgili.
Bu yüzden çok aşk kaybettiniz mi?
- Çok yanaşmasınlar zaten!
Sizin kalbinize girecek adam dünya yakışıklısı mı olmalı?
- Benim böyle bir kuralım yok.
Aşk kimyanızı nasıl değiştirir?
- Bu da özelimde kalsın artık.