İşte o röportaj:
'Bu dizi ile hayallerim gerçekleşti'
Ekranların en sevilen dizisi Şeref Meselesi’nde son haftalarda Kübra karakteriyle Burcu Biricik ön plana çıkmaya başladı. Biricik’le dizinin gidişatını ve Kübra karakterini konuştuk. Oyuncu şöyle diyor: “Kübra ile saflığına ve insanlara çok güvenmesi konusunda çok benziyoruz. Ama romantik değilim.”
Şeref Meselesi’nin bu kadar tutulmasını neye bağlıyorsun?
Ayvalık’tan gelen, İstanbul’da tutunmaya çalışan bir aileyi anlatıyor. Aslında anaerkil bir aile. Hırslı bir anne. Sonuçta hırslarına yenik düşüyorlar. Zengin, güçlü olmak isteği; annenin oğluna ‘herkes bir gün önünde eğilecek’ sözünden kaynaklanıyor. Bu da aileyi parçalanmaya itiyor.
Küçük bir kasabadan İstanbul’a geldin. Istanbul senin için de kurtlar sofrası mı?
Antalya’nın küçük bir ilçesinden geldim. 4 yıldır İstanbul’dayım. Hiç bir şehirde İstanbul’daki gibi insanların kendini kurtarma derdi yok. Şu an İstanbul’da iş dünyasını gördüm. Çok keskin bir ayrım oldu. Şaşkınlıkla bir süre İstanbul’u izledim, neler oluyor burada? diye ama zamanla bir şekilde seni içine de alıyor.
Şeref Meselesi İtalyan bir dizinin uyarlaması. Orjinaline ne kadar sadık?
İlk bölümünü heyecanla izledim. Ama sonra etkisinde kalmak istemedim. İtalyan kültürünün yakınlığının etkisi var. Yurtdışından aldığın bir diziyi olduğu gibi uyarlayamazsın. Mahalle kültürü ve karakterler aynı ama. İkisi de ataerkil toplumlar fakat annenin de istediğini yaptırdığını görüyoruz iki toplumda da.
Senin oynadığın karakter baskıcı bir babanın kızı, Türk babalarına daha çok benziyor.
Hayatta bir tek babası kalmış, onu kabullenmiş. Onu mutlu etmeyi kendine görev edinmiş. Ayağı da sakat. Ama babası öldükten sonra değişiyor işler.
Kübra karakterini nasıl yorumluyorsun?
Kübra Yiğit’e kör kütük aşık. Onun için herşeyi yapabilecek durumda. Ondan hamile kalıyor. Biz n’olursa olsun mağdur kadınları desteklemeyi ve kol kanat germeyi seven bir toplumuz. Kübra sonra babayı kaybetti, Yiğit’le yüzleşti. Yaşadığı her şeyin tamamen yalan olduğunu anladı. Biraz gerinmeye başladığında o duvarların açılmaya başladığını gördü. Ve ‘ben bu değilmişim’, dedi. Böylece daha ne istediğini bilen bir kadına dönüştü.
Romantizmini de mi kaybetti?
Kaybetmek zorundaydı. Tutunması gereken bir hayat var ve belki de Yiğit’ten intikam alma dürtüsü var. Bir kadın olarak empati kuralım, bu şekilde kullanılsaydık bizde de bir intikam güdüsü oluşabilirdi.
BAZI ROLLER OYUNCUYU PARLATIR, KÜBRA BENİM İÇİN ÖYLE OLDU
Senin karakterinin Kübra’yla örtüşen tarafları var mı?
Kübra’ya hep benim daha küçük halim diyorum. Burcu Kübra’nın ablasıymış gibi tavsiyeler veriyorum. İki karakterle birden yaşıyorum şu anda. Saflığına ve insanlara çok güvenmesi konusunda benziyoruz. Ama romantik değilim. Gözümü tamamen aşk bürüyüp dünyaya gözümü kapatacak durumum yok. Daha mantıklıyım. Bir de 26 yaşında bir kadınım. Kübra 21 yaşında. Ben onun ablası yaşındayım ve haksızlığa uğradığım zaman içimden canavarlar çıkabilir.
Yiğit karşısındaki çaresizliğin empati mi yaratıyor insanlarda?
O kadar empati kurdular ki Yiğit’in karşısındaki çaresizliği izleyenlerin de canını sıktı. O kızın o kadar ezilmesini kaldıramadılar. ‘Yeter artık Kübra bırak bu ezikliği’ diye eleştirdiler.
Aynı zamanda öğrencisin değil mi?
Ege üniversitesi 4’üncü sınıf arkeoloji öğrencisiyim. Şu an hayalimi gerçekleştiriyorum, o yüzden okulu dondurdum. Tıkanırsam dönerim.
O kapı nasıl açıldı?
Bornova şehir tiyatrosundaydım. Ondan sonra Artiz mektebi yarışmasını duydum. Yetenek yarışmasında birinci oldum. İstanbul’da kendime şans vereyim dedim. Daha farklı bir tipim olduğu için kimmiş diye baktılar. Sonra yeteneği gördüler.
Daha önceki dizilerde yan rollerdeydin. Bu çıkış dizin mi?
Kırılma noktası olabilir. İlla başrol oynarım gibi bir şey yok. Bazı roller seni parlatan roller. Kübra böyle bir şeymiş.
‘EĞER OYUNCU OLMASAYDIM SANIRIM AŞÇI OLURDUM’
Kırılgan bir yapın var mı Kübra gibi?
Kırılganım ama kinci olmadığım için nuturum.
Güçlü Tarafın? Zayıf Tarafın?
Saf olmam. Saf olmam.
İşinin en sevdiğin yanı, en sevmediğin yanı?
Bir anda bir sürü insanla tanışıyorsun. 100 kişi bir anda hayatına giriyor. Merhabadan dertleşmeye kadar insan seven biri olduğum için çevremde kalabalık bir ailenin olmasından hoşlanıyorum. Zaten takdir görüyorsun, o yorumları okumak muhteşem. Sevmediğim yanı çok kar, kış oluyor, çok üşüyoruz.
Çok kötü bir gün geçiriyorsun ama yine de oynaman gerekiyor. Ne yaparsın?
Tabi ki oynayacaksın. Şu anki durumumla enerjim yerindeyse gözde bir parıltı vardır. Ama canım çok sıkılırsa Allah korusun o pırıltı gider.
Ekrandaki ilk rolün neydi?
Muhteşem Yüzyıl’da Hürrem’in cariyerisiydim. Nebahat Çehre’nin Hürrem’e karşı aldığı sinsi bir şeydim. Hürrem’in atını öldürdüm. Bana fazla profesyonel geldi o set ve beni fazla korkuttu. Hatta ben geri dönücem, oyunculuk yapamam dedim. Sonra çevremdekilerin sakinleştirmesiyle düzeldim. Düşman Kardeşler’de ana karakterlerden biriydim. ‘Bak, dedim ‘keyifliymiş’ dedim
Oyuncu olmasaydın ne olurdun?
Aşçı olurdum. Seviyorum ve çok mutluyum yemek yaparken. Elimin lezzetli olduğuna inanıyorum.
En zor rolün?
Galiba Kübra. O çok naif ve kırılgan. Onu nasıl tutacağımı bilemiyorum.
Dizi devam edecek mi? Yoksa Ulan İstanbul gibi internetten devam etme tehlikesi mi var?
Ulan İstanbul’un internete geçmesi tehlike değil. Şu an olmazsa da ilerde internet dizileri için bize çok güzel kapı açılacak. Reytinglerimiz fena değil. Umarım devam eder.
Seni birine benzetiyorlar mı?
Nicole Kidman’ı çok duyuyorum. Gone Girl’deki kıza da benzetiyorlar. renkli gözlü olunca illa birine benzetiyorlar.