İndependent Türkçe’den Benan Kepsutlu, o makalenin sahibi İsrailli kadın gazeteci Pazit Ravina’ya ulaştı.
Ravina yazısını iki hafta önce yazdığını belirterek, Türkiye’deki tepkilerden habersiz olduğunu söyledi.
Aşırı sağcı İsrail gazetesi Hakan Fidan'ı hedef gösterdi
Hakan Fidan’ı hedef göstermek gibi bir amacı olmadığının altını çizen Ravina, “Türkiye’de benim yazım nasıl tercüme edildi bilmiyorum. Tam olarak hangi sözcükler kullanıldı bilmiyorum. Benim yazımda kendisini hedef gösterme gibi bir durum söz konusu değil, öyle bir amacım da yok. Belli ki yanlış tercüme edilmiş. Bu yanlış tercüme nedeniyle asıl şimdi ben hedef gösterilmiş olmuşum. Ben Hakan Fidan’ın sonunun gelmesini ya da Kasım Süleymani gibi olmasına dair asla bir şey söylemedim ve böyle ifade etmedim. Bu haberlerin kesinlikle aslı astarı yoktur. Tabi ki gazeteci olarak bizim elimizde olan bilgileri yazdım ama ne Hakan Fidan’ı hedef gösterdim ne de böyle bir niyetim vardı. Zaten böyle bir şeyi yapmak İsrail basın yasasında yasaktır” ifadelerini kullandı.
Anadolu Ajansı’nın 28 Ocak’ta abonelerine servis ettiği haberde, İran Devrim Muhafızları lideri Süleymani’nin ölümünün ardından gözlerin Hakan Fidan’a çevrildiği yönünde bilgiler vardı.
İşte Kepsutlu'nun Independent Türkçe'de yer alan “Hakan Fidan’ı hedef göstermedim, yanlış tercüme yapılmış” başlıklı o yazısı:
Dünya basını ABD Başkanı Donald Trump’ın Ortadoğu’ya “barış” sunduğu planı konuşurken, ben de bu konuyla ilgili bir hazırlık içindeydim ki, İsrail’le ilgili o “sansasyonel” haber çıkıverdi karşıma.
Malum “Natenyahu’ya yakınlığıyla bilinen Makor Rishon gazetesi, MİT Başkanı Hakan Fidan’ı hedef gösteren bir makale yayınladı” haberi.
Dahası, “Şimdi Kasım Süleymani, yerin üç arşın altında yattığına göre, onun ikizi olan Türk İstihbarat Servisi (MİT) Başkanı Hakan Fidan’ın komplolarına odaklanma zamanı geldi" ifadelerine yer veriliyor.
İlk başta kala kaldım ama beni az çok tanıyanlar, her tarafı kaşımadan duramadığımı bilirler.
Makalenin sahibi kim? Pazit Ravina isimli bir kadın gazeteci.
Öyle böyle, Türkiye saatiyle gece 23.30’da ulaşabildim kendisine.
Söylediği her cümleyi, verdiği her tepkiyi de kayıt altına aldım.
Aramızdaki diyaloğu aynen aktarıyorum…
“Hakan Fidan’la ilgili yazdığınız yazı hakkında aradım” deyince önce bir duraksadı Ravina.
Türkiye’de çıkan haberlerden bihaberdi.
“Ama ben o yazıyı iki hafta önce yazdım” dedi.
“Yazınızda Hakan Fidan’ı hedef gösterdiğinize yönelik haberler ve yorumlar var” diye yineledim.
Şaşkınlıkla “Hedef göstermek mi?” diye tekrarladı sorumu.
“İnanın neden bahsettiğinizi anlamıyorum” dedi.
Bu tepki sonrasında Türkiye’de neler olduğundan habersiz olduğuna ikna oldum ve ne yazdığını kendisinden dinledim;
Türkiye’de benim yazım nasıl tercüme edildi bilmiyorum. Tam olarak hangi sözcükler kullanıldı bilmiyorum. Benim yazımda kendisini hedef gösterme gibi bir durum söz konusu değil, öyle bir amacım da yok. Belli ki yanlış tercüme edilmiş. Bu yanlış tercüme nedeniyle asıl şimdi ben hedef gösterilmiş olmuşum. Ben Hakan Fidan’ın sonunun gelmesini ya da Kasım Süleymani gibi olmasına dair asla bir şey söylemedim ve böyle ifade etmedim. Bu haberlerin kesinlikle aslı astarı yoktur. Tabi ki gazeteci olarak bizim elimizde olan bilgileri yazdım ama ne Hakan Fidan’ı hedef gösterdim ne de böyle bir niyetim vardı. Zaten böyle bir şeyi yapmak İsrail basın yasasında yasaktır.
“Yazımın ana teması; Kasım Süleymani’nin ilham kaynağının Hakan Fidan’ın fikirleri ve Davutoğlu’nun Yeni Osmanlı ideolojisi olduğudur”
“Yani 'şimdi sıra Hakan Fidan’ın komplolarına odaklanma zamanında' ifadesini kullanmadınız mı?” diye tekrarladım sorumu.
Türk basınında neler söylendiğini bilmediğim ve okumadığım için bu konu hakkında yorum yapmak benim açımdan çok etik ve doğru değil. Benim yazdıklarım ortada ve yeminli tercümanlara tercüme ettirilebilir. Benim yazımın ana teması şudur; Kasım Süleymani’nin ilham kaynağının Hakan Fidan’ın fikirleri ve Davutoğlu’nun Yeni Osmanlı ideolojisi olduğudur. Zorlayarak altından bu manayı çıkartmışlar, ama ben öyle yazmadım. Kasım Süleymani’nin onların ideolojisinden ve çizgisinden etkilendiğini ve bu paralellikte hareket ettiğini yazdım.
Çalıştığınız gazetenin İsrail hükümetine yakın olduğu ve bu haberin çıkmasında Natenyahu’nun etkisi olduğundan da bahsedildi. Doğru mu?
Buna sadece gülebilirim. İsrail’de ne devlet ne hükümet gazetecilere ne yazması gerektiğini söyleyemez.
“Biz Türkiye’ye aşığız”
İsrail ve Türkiye bölgedeki en güzel iki ülkedir. Biz uzun yıllar dostluğumuzu idame ettirdik. Bu dostluğun tekrar geri dönmesi için elimizden geleni yapmalıyız. Bu tür yanlışları ortadan kaldırarak kendi meslektaşlarımızla dostluk mesajları vererek ilişkilerin nasıl daha iyiye gideceğini düşünmeliyiz. Birbirimizi suçlayarak bir yere varamayız. İsrailliler Türkiye’yi çok seviyorlar. İsrail’de Türk lokantaları var. Türk dizileri izleniyor, Türk müzikleri dinleniyor. Biz Türkiye’ye aşığız. Bu tür yalan yanlış haberler iki halkı birbirinden ayıramayacaktır. Yılda neredeyse 600 bin İsrail’li Türkiye’yi ziyaret ediyor. Biz gazetecilerin görevi halkları yakınlaştırmaktır. Tabi ki siyasiler eleştirilebilir ama böyle yalan haberler de bizi durdurmayacaktır.
İşte bu cümleleri kurdu Pazit Ravina.
Konuşmanın bitiminde aklıma geçmişteki tercüme hataları ile çıkan skandallar geldi.
Mesela, 2008’de Ahmedinejad, Humeyni’ye ait olan “İsrail haritadan silinmelidir” sözünü aktarırken, Ahmedinejad’ın bizzat kendisinin söylediğinin zannedilmesi gibi…
Mesela, yine 2008’de Gürcistan-Rusya arasındaki savaşta Fransa’nın arabuluculuğu ile imzalanan anlaşmada Rus askerinin “Osetya’dan” çekilmesi ifadeleri yerine Rus askeri “Osetya’da” yazılarak savaşın uzaması gibi…
Mesela, İkinci Dünya Savaşı’nda ABD’nin Japonya’ya kayıtsız teslim ol çağrısına Japonya Başbakanı Suzuki’nin yorum yapmaktan çekindiği cevabının “umursamıyoruz” olarak çevrilmesi gibi…
Ve bunlara benzeyen onlarcası…