Ali Bayramoğlu "Abdullah Gül'ün katılmaması simgesel olarak önemli" olduğunu vurgulayarak "Abdullah Gül, bu siyasi hareketin önde gelen isimlerinden bir tanesidir. Hatta başkanlık adayıdı ve çok az bir farkla Recai Kutan karşısında seçimi kaybetmişti. Dolayısıyla AK Parti, en azından ilk evresi itibariyle baktığınız zaman kollektif bir itiraz hareketiyse bunun içerisinde Abdullah Gül'ün, hem fikriyat açısından, hem siyasilik açısından, hem kişilik açısından çok önemli bir rolü var. Eğer bugün üstelik Abdallah Gül, AK Parti'nin sizin söylediğiniz o 15 yıllık süreç içerisinde dışişleri bakanlığı, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı gibi önemli kademelerinde bulunmuş bir isim. Kuruluş yıl dönümüne katılmıyorsa bunun elbette 2 tane büyük anlamı var demektir. Bu anlamlardan bir tanesi, Bugünkü AK Parti ile dünkü AK Parti'nin, Abdullah Gül'ün kurucusu olduğu AK Parti ile bugün olan AK Parti'nin geldiği nokta arasındaki farkın Abdullah Gül'ün bunu belirtmek ihtiyacı duyacak kadar yüksek olmasıdır. Dolayısıyla ilk defa zannediyorum Abdullah Gül, bu kadar keskin bir işaret veriyor. Bu işaret net bir tavır, net bir göstergedir. 2'inci önemli anlamı ise, ben Abdullah Gül'ün ve Abdullah Gül'ün çevresinin AK Parti'nin bazı kurucu unsurlarının yavaş yavaş AK Parti içerisinde, yada AK Parti üzerinden bir siyasi hareketliliğe hazırlandığını düşünüyorum. Hatta bir miktarda gözlüyorum diyelim. Bu tabii nasıl yapılacağı çok net olmayan, çok belli olmayan, çeşitli arayış içeren, Erdoğan'ı karşıya doğrudan almamak, aynı zamanda partiyi bölmemek, ama eski fabrika ayarlarını hatırlatmak gibi başlatcak bir siyasi macera diyelim. Ya da siyasi bir niyet diyelim. Bence Abdullah Gül'ün kongreye katılmaması bu niyetin önemli bir işaretidir."dedi.
Bayramoğlu açıklamalarına şöyle devam etti:
Gazeteci olarak yaptığım temaslar bana Abdullah Gül gibi isimlerin, Davutoğlu gibi isimlerin, Bülent Arınç gibi isimlerin, bu yaşanan gelişmelerden, AK Parti'nin aldığı istikametten artan bir memnuniyetsizlik duyduklarını, bununla ilgili bir şeyler yapmak arzusunu hep içlerinde hissettiklerini ve aralarında konuştuklarını gösteriyor. Ama dediğim gibi bu hareket çok kolay bir iş değil. AK Parti içinde Tayyip Erdoğan ile yarışmak kolay değil. Bu gelenek içerisinde solda olduğu gibi açık bir siyaset yapmak, bir farklı parti kurmak, çok bölücülük olarak görülen, bölen olarak görülen bir eylem tipi. Tayyip Erdoğan'ın karşısına çıkmak, muhalefetle temas etmek, CHP'nin temsilcisi haline düşmek gibi riskler, başka tür kaygılar içeriyor. El, kol yordamıyla benim gördüğüm bu katılmadık örneğini Abdullah Gül hususları, daha yüksek sesle dile getirecek. Ve işte bu tür sembolik girişimlerle ayrı bir yerde, durduğunu gösterecek. Bu konuda yalnız olduğunu da sanmıyorum. Buradan bir siyasi parti, siyasi hareketlilik yada 19 seçimlerine bir aday çıkar mı, çok erken bunu söylemek. Çünkü bunun farklı biliyorsunuz yönleride var. Abdullah Gül'ün siyasi ürkekliği var. Kendi aralarında ne kadar anlaşıp ne kadar anlaşamayacakları gibi siyasi egolar meselesi var. Pek çok unsur var. Ama bunu silik ve anlamlı bir işaret olarak değerlendirebiliriz.