Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, TÜYAP’ta düzenlenen 36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda yeni çıkan "Duruş" isimli kitabının imza töreninde gençlerle bir araya geldi.
Davutoğlu’nun imza törenine vatandaşların ve özellikle gençlerin yoğun ilgi gösterdiği görüldü.
Davutoğlu, imza töreninin yapıldığı salona gelen ancak engelli olduğu için masaya gidemeyen bir vatandaş için de ayağa kalkarak yanına gidip, kitabını orada imzaladı.
Davutoğlu, ailesiyle gelen küçük bir bebeği de kucağına alarak sevdi. Yazar Abdulkadir Selvi de Davutoğlu’na kitap imzalatanlar arasında yer aldı.
Programı takip eden gazetecilere açıklamalarda bulunan eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Zihnimdeki bir genç ile sohbet maiyetinde bir kitap kaleme alayım diye düşündüm ve takriben bir yıl süresinde her vakitte zihnimdeki genç ile sohbet ettim.
Bir zihniyet devriminin gerektiğine inanıyorum. Sosyal ve siyasi değişimlerin öncesinde insanın kendisine, zamana, mekana, ahlaka, bilgiye, iletişime, aşka, dosta bakışını gözden geçirebileceği samimiyet ile paylaşabileceği bir zihniyet devrimine ihtiyaç var.
Mademki bu kadar kritik bir tarihi eşikteyiz, bunları yeni düşüncelerle aşabiliriz. Yeni düşünceler özgürlükçü bir bakış açısı ile dile getirildiğinde gençler tarafından tarihi bir fırsata da dönüşebilir. Onun için son bir yıl içerisinde bütün düşünce birikimimi yansıtacak şekilde böyle bir kitabı kaleme aldım. Bugün hem TÜYAP’ta olmaktan hem de okuyucularım ile buluşmaktan büyük mutluluk duyuyorum" dedi.
"11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ’Dış politika evin içerisinde başlar. Önce evin içerisi düzenli olması lazım ki dış politikada başarılı olunsun’ açıklamasına neler söyleyeceksiniz? Sizin bu konuda tespitiniz var mı? Kitabınızdaki gencin size bu konularla ilgili soruları oldu mu?" soruna da cevap veren Davutoğlu,
"Bazı yerlerde o konulara mutlaka değindik. Sayın Abdullah Gül, Başbakan, Dışişleri, Cumhurbaşkanı olarak, Sayın Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan da dış politika oluşumuna hep beraber katkıda bulundu. Türkiye’de dış politika devlet politikası şeklinde teşekkül eder ki bütün kademelerin katıldığı bir süreçtir.
Biz de bu süreçte hep beraber Türkiye’nin dünyada en iyi şekilde temsil edilmesi ve sorunları en barışçıl yoldan çözebilmek için çok çaba sarf ettik. Artık dış ve iç politikanın gerçekten hatlarının belirsizleştiği bir dönemden geçiyoruz. Yani şuanda Türkiye’de veya dünyada herhangi bir yerde dış politika ile irtibatlı olmayan konu yoktur.
Diyelim ekonomik kriz varsa ihracatınız artacaktır, dış politikaya bağlıdır. Güvenlik politikaları da sınır güvenliğinden başlar, bu da dış politika konusudur. Aynı şekilde içerideki her gelişme de dışarıyı etkiler, dışarıdaki her gelişme de içeriyi etkiler" diye konuştu.
Dış ve iç politikanın kategorik olarak ayrışmasının ortadan kalktığı bir dönemden geçildiğini söyleyen Davutoğlu, "Şimdi Suudi Arabistan’da yaşananlar iç politika olarak mı görünür yoksa dış politika olarak da mı? Lübnan’daki son gelişmeler ya da Sayın Trump’un iş başına gelmesiyle birlikte Amerikan iç politikası, dış politikası haline dönüştü. Hepimizin, Türkiye’nin içeride demokratik bir çerçevede demokrasiyle, hak ve özgürlüklerle örnek teşkil ettiği dönemlerde dış politikası da daha güçlü olmuştur. Bugün de dış politikasının güçlü olması içerideki gelişmelerle birlikte değerlendirilir. 15 Temmuz sonrasında sağlanan ortak milli birlik bilincinin sürmesi ve hep beraber Türkiye’nin dünyada otoriter eğilimler ve kutuplaşmanın arttığı bir dönemde Türkiye’nin içeride ve dışarıda barışçıl bir söylemi ve milletin ortak kaderi yönünde bilincin oluşmasını sağlamak hepimizin görevi. Düşünürlerin, akademisyenlerin, devlet adamlarının, hepimizin görevi bu kritik tarihi eşikte devletimizin yeniden tanzimi, milletimizin ortak kader bilinci etrafında birleşmesi ve insanımızın dünyadaki bütün evrensel standartlarda hak ve özgürlüklerden istifade edebilir hale gelmesi ve sistemimizin de bir daha 15 Temmuz ve benzeri darbe teşebbüsleriyle karşı karşıya kalmamasını sağlamak hepimizin görevidir" dedi.