Abdullah Öcalan bir kez daha AİHM gündeminde. Ancak Öcalan bu sefer Türkiye'den değil Yunanistan'dan davacı oldu. Dava başvurusunun odağında Öcalan'ın 1998 yılında Yunanistan'a gelişi, bu ülkeye iltica başvurusu ve Şubat 1999'da Kenya'da Türk makamlarına teslim edilişi yer alıyor.
Abdullah Öcalan, avukatları aracılığıyla AİHM'ye yaptığı başvuruda, Yunanistan'da bulunduğu dönemde kendisine yönelik uygulamaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) aykırı olduğunu savundu.
Öcalan, başvurusunda, Kenya'da Yunan makamlarının elindeyken Türk makamlarına teslim edilmesinin, Yunanistan'a iltica başvurusunun incelenmemiş olmasının, Yunanistan'da kaldığı süre boyunca hukuksal dayanaksız tutulmasının ve Yunan mahkemeleri önünde hak aramasına fırsat verilmemesinin AİHS'nin birçok maddesine aykırı olduğunu öne sürdü.
Öcalan'ın tezleri
Yunanistan'a ilk olarak 9 Ekim 1998 tarihinde gelen Öcalan, Yunan polisinden "kötü muamele" gördüğünü, bu durumun AİHS'nin insanlık dışı ve kötü muamelenin yasaklanmasıyla ilgili 3'üncü maddesine aykırı olduğunu serdetti.
Öcalan, Yunanistan'dan Kenya'ya naklinin ve orada Türk makamlarına teslim edilişinin, AİHS'nin yaşam hakkıyla ilgili 2'nci ve kötü muameleyle ilgili 3'üncü maddelerinin ihlali olduğu tezini savundu.
Öcalan, Yunanistan topraklarında bulunduğu dönemlerde (9 Ekim 1998 Atina havalimanı, 29 Ocak-2 Şubat 1999 Korfu adası, 2-15 Şubat 1999 Kenya’daki Yunanistan Büyükelçiliği) "fiilen" ve hukuksal dayanak olmaksızın tutulmuş olmasının AİHS'nin özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili 5'inci maddesinin ihlali olduğunu ileri sürdü.
İltica başvurusunun reddine karşı Yunan idari mahkemeleri önünde dava açmasına izin verilmeyen Öcalan, bu durumun da AİHS'nin adil yargılanma hakkıyla ilgili 6'ncı maddesinin ihlali anlamına geldiğini savundu.
Yunanistan'daki süreç
Öcalan AİHM önündeki süreç öncesinde 4 Aralık 2008 tarihinde Atina İdari Mahkemesine başvurmuş ve hakkında Yunan makamları tarafından 1999 yılında alınan kararların, iki kez iltica başvurusunda bulunan bir kişinin geri gönderilemeyeceği ilkesine aykırı olduğu tezini savunmuştu. Bu kapsamda 20 bin 100 euro manevi tazminat talep eden Öcalan'ın bu başvurusu 30 Ocak 2017 tarihinde Atina İdari Mahkemesi tarafından reddedilmişti.
İdari Mahkemenin gerekçeli kararında; "Yunan hükümetinin izlediği politikanın idari yargı kontrolü dışında kaldığı", "29 Ocak-15 Şubat arasındaki dönemin Öcalan'ın iltica başvurusunu incelemek için yeterli bir süre olmadığı" ve "istihbarat elemanlarının hatasından kaynaklanan zarardan devletin sorumlu tutulamayacağı" not edilmişti.
AİHM süreci
AİHM, Öcalan'ın başvurusu işleme koyarken Yunan hükümeti ve Öcalan'ın avukatlarından görüş talebinde bulundu. Mahkeme, Yunan hükümetine "Öcalan Türk devletine Yunan ajanlar tarafından mı teslim edildi?" sorusunu yöneltti.
Tarafların Mahkemeye görüş iletmek için 12 hafta süreleri bulunuyor. AİHM'nin bu görüşler temelinde Yunanistan'a karşı Öcalan davasında gelecek yıl içinde karar açıklaması bekleniyor. Mahkeme bu süreçte duruşma da düzenleyebilir.
Yunanistan'dan önce Türkiye
Öcalan AİHM önünde Yunanistan'dan önce Türkiye'den de davacı olmuştu. Öcalan'ın AİHM’deki dava süreci, Kenya’dan Türkiye'ye getirildiği 16 Şubat 1999 tarihinde başlamış, avukatları, "yaşamının tehlikede olduğu, kötü muamele gördüğü ve adil yargılanmayacağı" tezleriyle Strasbourg yargısına başvurmuştu. Başvuru sonrası İmralı'yı 2 Mart 1999'da ziyaret eden ilk ve tek yabancı heyet olma özelliğine sahip Avrupa İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi (CPT), "Öcalan'ın işkence ve kötü muamele görmediğine" ilişkin olarak Mayıs 1999'da bir rapor yayımlamıştı.
Öcalan’ın başvurusunu Strasbourg'da 21 Kasım 2000 tarihinde düzenlenen duruşma sonrasında kabul edilebilir ilan eden AİHM, 12 Mart 2003 tarihinde açıkladığı ilk kararında, Öcalan'ın Türkiye’deki yargı süreci sırasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) adil yargılanmayla ilgili 6'ncı, özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili 5'inci ve kötü muameleyle ilgili 3'üncü maddelerinin ihlal edildiğine hükmetmişti.
AİHM'de Ankara'ya karşı ikinci Öcalan davası (Öcalan-2) ise 2014 yılında sonuçlanmış, AİHS'nin 3'üncü maddesi temelinde yapılan şikayeti inceleyen Strasbourg Mahkemesi, Öcalan'ın 17 Kasım 2009 yılına kadar olan tutukluluk koşullarında hak ihlali olduğuna hükmetmişti. Mahkeme buna karşılık, bu tarihten sonraki tutukluluk koşullarında ihlal olmadığını belirtmiş, cezaevi ziyaretleriyle ilgili başvuru için "ihlal yok" kararı vermişti. Yine AİHS’nin 3'üncü maddesine dayanılarak, "şartlı tahliye olasılığı olmaksızın ömür boyu hapis cezası" temelinde yapılan başvuruda da ihlal kararına hükmeden AİHM, Öcalan'ın "zehirlenme girişimi" iddialarını ise kabul edilemez bulmuştu.