Geçen ay, İstanbul'un ünlü otellerinden birinin lobisinde Adriana Lima'yla karşılaştım.
Hani "Allah özene bezene yaratmış" derler ya, işte Adriana da tam böyle bir kadın... Yürümüyor, havada adeta bir kuğu zarafetiyle süzülüyor. Bulunduğu ortamı da bir anda podyuma çeviriyor. Gencinden yaşlısına bütün gözler onda, herkes büyülenmiş gibi bu dünya güzeli kadını seyrediyor... Biz de küçük bir kalabalıkla yanımızdan geçen Adriana'ya kilitlenmişken, onunla yürüyen kadını gözümün bir yerden ısırdığını fark ettim. Sağa sola sorup araştırmacı gazeteci refleksiyle (şimdi bunu da ciddiye alan çıkar) vaziyeti öğrenmeye çalışırken birden hatırladım.
Adriana'nın kafilesindeki gizemli kadın, Şuşu lakaplı ünlü medyumumuz Şengül'den başkası değildi. Bir aralar Şuşu'nun "The Water Diviner" filminin çekimleri esnasında Russell Crowe'a da geleceğiyle ilgili tüyolar verdiği dedikoduları dolanıyordu etrafta. Hatta Russell'ın Şengül'ü birkaç defa özel aracıyla evinden aldırdığı bile söylenmişti. Gördüğüm manzara Şuşu'nun dünya yıldızları kadrosundan oluşan dostlarının, sadece Russell'dan ibaret olmadığını kanıtlıyordu... Kim bilir belki de Adriana Lima'ya Şuşu'yu o önermiştir. Bizim 'en mega' şarkıcılarımız, 'en afili' oyuncularımız Hollywood'a girebilmek için uğraşadursun, 'gelecek danışmanı' Şuşu çoktan kapağı atmış bile yıldızlar dünyasına baksanıza! E ne diyelim, artık darısı ötekilerin başına.
Hürriyet/İzzet Çapa