90'lı yılların ortasında çok sayıda gazeteci ve yazar, örgütün lideri Abdullah Öcalan'la röportaj yapmak için Suriye'deki PKK kamplarına gitti. Öcalan'ın yakalanmasından sonra da bir, iki gazeteci daha gitti. Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'a üst üste düzenlediği bombalı saldırılardan sonra ilk kez iki Türk gazeteci PKK'nın merkez üssü Kandil'e girdi. Taraf gazetesi yazarı Ahmet Altan, gazetenin Yayın Koordinatörü Yasemin Çongar PKK'nın üst düzey yöneticileriyle görüştü. Üstelik ordunun sürekli bombaladığı yerde. Biz de Ahmet Altan ile Kandil'e gidişlerinin perde arkasını ve yazmadıklarını konuştuk.
'MÜHENDİSİZ DEDİK'
* Kandil'e nasıl gittiniz?
Kandil'e Kuzey Irak'ın Raniyah kasabası üzerinden gittik. Ayıraca çok kontrol noktası vardı. Raniyap kasabasının çıkışında Talabani kuvvetlerinin son kontrol noktası vardı. Bu noktada mühendis olduğumuzu söyleyerek PKK denetimindeki bölgeye geçtik. Yasemin de (Çongar) bölgede yaşayan bir kadınmış gibi başını eşarpla örttü.
* Kandil'de nerede ve ne kadar kaldınız?
İlk önce Kandil içindeki Levje köyünde kaldık. Birkaç saat geçirdiğimiz bu köyü 16 Aralık'taki operasyonda Türk jetleri bombalamıştı. Burada Kandil'in yerlisi bir Kürt ailesinin evinde kaldık. Sonra bizi buradan alıp örgütün kendi evine götürdüler. Kandil'in üst kısımlarında bir yerdeydi. Kandil'e girdikten sonra derin ve uzun bir boğazdan geçiyorsunuz. Ardından da ilk tepede PKK'nın ilk karakolu var. 24 saat kaldık.
SIKI KONTROL VAR
* Peşmergelerin önlemleri sadece gazeteciler için mi yoksa aynı sıkı kontrolleri PKK için de yapıyorlar mı?
İki taraflı bir ambargo. Gidebilmek için üç araba ve üç şoför değiştirmek zorunda kaldık. Talabani'nin güçleri Kandil'i tamamen sarmış durumda. Giriş ve çıkışları zorlaştırmışlar. PKK'lılar yiyecek götüremiyor, adam geçiremiyor. Zaten girenler de çıkamıyormuş.
* Neden Murat Karayılan'la görüşemediniz?
Kar yağışı dağda ulaşımı imkânsız hale getirdi. Biz de Karayılan'ın yardımcıları Bozan Tekin ve Mizgin Amed ile görüştük.
* Gittiğiniz yerlere Türk uçakları sürekli bomba yağdırıyor. Siz orada olduğunuz zaman da bomba atılabilirdi. Korkmadınız mı?
Bunu düşündük ama olursa olsun dedik. Sonuçta bir işe giriyorsanız risklerini de göze alıyorsunuz demektir. Bombalanmamız mümkündü ama aklınızı bunu takarsanız iş yapamazsınız.
BOMBALANABİLİRDİK
* TSK'nın düzenlediği operasyonlardaki zararlarını nasıl açıklıyorlar?
Sadece beş kişin öldüğünü söylüyorlar. Onlar da uçaklara ateş eden kişilermiş. Kamplar bombalanmış değil. Bombalanan noktalar boş yerler. Zaten bombalı operasyonları öldürme amaçlı olarak görmüyorlar. Operasyonların daha çok kendilerini baskı altına, çember içine almak için yapıldığını düşünüyorlar.
* Siz oradayken Türk uçakları geldi mi hiç?
Daha önce vurulmuş yerlerde dolaştık. Oralar da yine, her an vurulabilecek yerler. Türk keşif uçakları sürekli dolaşıyor. Bazen de F-16'lar uçuyor. O nedenle her an bombalı saldırı bekliyorlar.
* Bombalı saldırılara karşı ne tür önlemler alıyorlar?
Bizim ilk gittiğimiz köy evi basında sık sık yer alan ve bombalanan hastanenin hemen yanında. Evlerde kalmıyorlar kesinlikle. Arazide çadırlarda yaşıyorlar, operasyonlar nedeniyle sürekli yer değiştiriyorlar. Küçük birimler halinde dolaşıyorlar. Mağaraları var ama kalmıyorlar. Uçaklar geldiğinde hemen saklanıyorlar. Ya da hareket etmediklerini söylüyorlar. Uçağın tespiti için hareket şartmış. Ama en büyük korkuları kara harekatı. Baharda bir kara harekatı yapılacağını düşünüyorlar hatta eminler. Bu nedenle çok endişeliler, hatta şoktalar.
Türkiye'nin en çok okunan romancısı
Türkiye'nin en çok okunan yazarlarının başında gelen Ahmet Altan, gazetelerde gece muhabirliğinden genel yayın yönetmenliğine kadar gazeteciliğin her kademesinde görev yaptı. 1987 yılından itibaren köşe yazarlığı yapmaya başladı. Televizyonlarda çok izlenen programlara imza attı. Yazıları nedeniyle yargılandı hatta mahkûm oldu. Sudaki İz, Dört Mevsim Sonbahar, Aldatma, İsyan Günlerinde Aşk, Kılıç Yarası Gibi ve Tehlikeli Masallar gibi yüz binler satan kitapların yazarı olan Altan, özellikle kadın okuyucular tarafından ilgiyle takip ediliyor. Hürriyet gazetesinden ayrılarak Alev Er ile birlikte Taraf gazetesini kurdu. Altan, "PKK'lıların barış hakkında ne söyleyeceğini merak ettim, gidip görmek gerekiyordu. Kürt sorununda çözüm eşiğindeyiz" dedi.
Diyarbakır bombası için 'Hataydı' diyorlar
* DTP'nin çizgisine ne diyorlar?
"Siyasi yollar açık değil mi silaha ne gerek var, parlamentoda Kürt milletvekilleri var silahlı mücadele ne gerek var" diye sordum. "Hatta DTP bir Kürt partisi değil mi" dedim. Siyaset yolların açık olduğunun farkındalar. Ama cevap olarak diyorlar ki; " Onların dokunulmazlılığını kaldırmak istiyorlar."
* Diyarbakır'da patlattıkları bombayı savunuyorlar mı?
Hayır. Bunun hata olduğunu kabul ediyorlar. Bu tür eylemleri yasakladıklarını, merkezden planlanan bir eylem olmadığını söylüyorlar. Dağlıca saldırısını da sınırötesi operasyonlara ilişkin tezkerenin kabul edilmesi üzerine yaptıklarını söylüyorlar.
* Ergenekon operasyonuna nasıl bakıyorlar?
Ergenekon operasyonuyla iş bitmiş olanların temizlendiğini düşünüyorlar.
Kaygıları AKP'nin Diyarbakır'ı alması
* Türkiye'deki gelişmeleri takip ediyorlar mı?
Hemen hemen tüm gelişmeleri takip ediyorlar. Benim görebildiğim kadar siyasi pozisyonlarını AKP belirliyor. AKP'ye akıllarını çok takmışlar. AKP'nin seçimlerde Güneydoğu'da oy patlaması yapması onları çok tedirgin etmiş.
* AKP'lilerin "Diyarbakır'ı DTP'den alacağız" demeçlerine ne diyorlar?
En çok bundan korkuyorlar. AKP'yi çok suçluyorlar ve AKP'ye karşılar. Bu nedenle türbana da çok karşılar. Türban meselesinin çözülmesine şiddetle karşı çıkıyorlar.
* Bunu sadece AKP karşıtlığına bağlayabilir miyiz?
Türban sorunun çözümünün Güneydoğu'da AKP'nin oyunu daha da artıracağından endişeliler. Yoksa bu kadar keskin bir karşıtlığın anlamı yok.
* AKP'nin çok oy almasını neye bağlıyorlar?
AKP'nin halka kömür dağıtmasına, din unsurunu çok ön plana çıkarmasına bağlıyorlar. Kendilerine ait bir özeleştirileri yok. AKP'ye siyaseten bir şey yapacak gibi görünüp yapmamakla suçluyorlar. Konuşmaları hep götürüp getirip AKP'ye bağlıyorlar.
Yaşar Kemal-Vedat Türkali aracı olsun
* Eve dönüş için ne diyorlar, siyasi çözüme nasıl bakıyorlar?
Onlar da işin silahlı kısmının bittiğinin farkındalar. Ama siyasi çözümün nasıl olacağını zihinlerinde tam aydınlığa kavuşturmamışlar. Yasemin Çongar'ın lafıyla duygusal olarak bitişe hazırlar ama zihinsel olarak hazır değiller. Bir çözüm çıkartamıyorlar. Kesinlikle sorunun silahla çözülemeyeceğinin farkındalar. 25 sene sürmüş bir 25 sene daha sürmeyeceğini de biliyorlar. Üstelik kendilerinin muhatap alınmasını istiyorlar ama bunun mümkün olmayacağını biliyorlar.
* Somut bir önerileri var mı?
Var. Bir âkil adamlar grubunun oluşturulmasını istiyorlar. Bizimle muhatap alınmasın bunu kabul ediyoruz ama Türkerlerden, Kürtlerden hatta yabancıların da içinde yer alacağı böyle bir barış grubu kurulmalı diyorlar. Köylerdeki ak sakallı ihtiyar heyetleri gibi. Meseleyi onlar konuşsun onlar bir çözüm bulsun, iki taraf ta bunu kabul etsin diyorlar.
'OPERASYONLAR DURSUN'
* Bu grupta kimlerin yer almasını istiyorlar?
Yaşar Kemal ve Vedat Türkali'nin isimlerini söylediler. BM temsilcisi Marti Ahtisaari de yer alabilir diyorlar. Yeter ki çözüm bulunsun istiyorlar.
* Operasyonların bitmesini istiyorlar mı?
Operasyonlar bitsin biz hiç silahlı eylem yapmayız, silahları hemen durdururuz diye konuşuyorlar.