23 Eylül'de 'FETÖ üyeliği' suçlamasıyla tutuklanan ve hâlâ Silivri Cezaevi'nde bulunan gazeteci ve yazar Ahmet Altan'la ilgili olarak Sabah, Yeni Şafak, Star ve Akşam gazetelerinde yer alan "Ahmet Altan'ın 'cemaat abisi' Zaman'ın eski sahibi Alaaddin Kaya" iddialarına avukatı Ergin Cinmen'den açıklama geldi. İddiaları 'çirkin bir algı operasyonu' olarak nitelendiren Cinmen, Altan hakkındaki dosyada gizlilik kararı olduğunu hatırlatarak "Altan’ın avukatları olarak bizler, müvekilleri hakkındaki gözaltı ve yakalama kararını bile bu ’gizlilik’ nedeniyle görmemişlerdir.
Hâl böyleyken, tek merkezden servis edilen haberlerde ‘'İstanbul Savcılığı’na başvuran ve kimliği gizli tutulan tanık’ diye tarif edilen bir kişiye ait olduğu iddia edilen sözlerin, ‘gizli’ bir dosyadan çıkarılarak dört gazetenin muhabirlerine aktarılmış olması başlı başına bir suçtur" dedi. Cinmen, açıklamasında "Savcılık ya böyle bir ifadenin varlığını yalanlamalı, asılsız haber üretildiğini kamuoyuna açıklamalıdır ya da gizliliğinden sorumlu olduğu bir dosyanın içindeki bilgileri bazı gazetelere servis ettiğini kabul etmelidir" ifadelerine yer verdi.
Ahmet Altan'ın söz konusu iddialara dayanak olarak gösterilen, 2012'de Alaaddin Kaya ile yaptığı görüşmeyi o dönem köşesinde de yazdığına dikkat çeken Ergin Cinmen, "Altan’ın ‘’FETÖ abisi’’ olarak maksatlı haberlere konu edilen Alaaddin Kaya ile görüşmesi de yine bizzat müvekkilin Taraf gazetesindeki köşesinde ayrıntılarıyla anlatılmıştır" dedi. Ergin Cinmen, Ahmet Altan'ın 16 Mart 2012'de "Cemaat konuşuyor" başlıklı yazısına dikkat çekerek, müvekilinin "Eğer hükümetle Cemaat siyasi iktidar kavgasına girerse, Cemaat siyasi iktidarı paylaşmak isterse ben hükümeti desteklerim" dediğini hatırlattı.
Ergin Cinmen'den yapılan açıklama şöyle:
1) Savcı suç işliyor
3 Ekim 2016 tarihinde Sabah, Yeni Şafak, Star ve Akşamgazetelerinde farklı imzalarla ancak tek merkezden servis edildiğini açığa vuran şekilde tıpatıp aynı ifadelerle verilen haberlerde müvekillimiz Ahmet Hüsrev Altan aleyhinde çirkin bir algı operasyonu yapılmaktadır.
23 Eylül’de tutuklanan ve halen Silivri Cezaevi’nde bulunan Ahmet Hüsrev Altan hakkındaki dosyada gizlilik kararı vardır. Altan’ın avukatları olarak bizler, müvekilleri hakkındaki gözaltı ve yakalama kararını bile bu ‘’gizlilik’’ nedeniyle görmemişlerdir.
Hâl böyleyken, tek merkezden servis edilen haberlerde ‘’İstanbul Savcılığı’na başvuran ve kimliği gizli tutulan tanık’’ diye tarif edilen bir kişiye ait olduğu iddia edilen sözlerin, ‘’gizli’’ bir dosyadan çıkarılarak dört gazetenin muhabirlerine aktarılmış olması başlı başına bir suçtur.
Bu ‘’gizli tanık’’ ifadesi eğer gerçekse ve yayınlayanların hayalinin ürünü değilse, bu ifadenin bir kısım gazetelere servis edilmiş olması İstanbul Savcılığı’nın yetki ve sorumluluğundadır.
Savcılık ya böyle bir ifadenin varlığını yalanlamalı, asılsız haber üretildiğini kamuoyuna açıklamalıdır ya da gizliliğinden sorumlu olduğu bir dosyanın içindeki bilgileri bazı gazetelere servis ettiğini kabul etmelidir.
Bu bir suçtur ve bu konuda gerekli hukuki yollara tarafımızca başvurulacaktır.
2) Servis edilen ifade
Tutuklu müvekkil Ahmet Hüsrev Altan hakkında algı operasyonu yürütmek amacıyla dört gazeteye servis edilen ‘’gizli tanık’’ ifadesi, ilgili gazetelerde aynen şu şekilde yer almıştır:
“Alaaddin Kaya Taraf’a sık sık giderdi. Mehmet Baransu ile görüşürdü. Bir şey yazdırmak istediği zaman Ahmet Altan’la görüşüp ona yazdırıyordu. Kaya, Baransu ile de görüştükten sonra gündemi etkileyen haberleri Mehmet Baransu’nun yaptığına şahit oldum.’’
Bu sözlerden ibaret olan ifade, söz konusu dört gazetede yine ‘’tek merkezden’’ servis edildiği aşikâr olan bir şekilde ‘’Ahmet Altan’ın FETÖ’deki ‘abisi’ Alaaddin Kaya çıktı’’ başlığıyla yer almıştır.
Müvekkil Ahmet Hüsrev Altan hakkında hiçbir geçerli delile dayanmayan FETÖ üyeliği suçlamasına temel teşkil etmek için yapıldığı anlaşılan bu haberlerin, iddia olunan ‘’gizli tanık’’ beyanında bile geçmeyen ‘’abilik’’ yakıştırmasında bulunması, haberlerin yaptırılmasındaki operasyonel amacı gözler önüne sermektedir.
3) Ahmet Altan - Alaaddin Kaya görüşmesi
Müvekkil Ahmet Hüsrev Altan sözünü sakınmayan, tanıklıklarını sütununda ayrıntılı biçimde aktaran bir köşe yazarıdır.
Altan’ın ‘’FETÖ abisi’’ olarak maksatlı haberlere konu edilen Alaaddin Kaya ile görüşmesi de yine bizzat müvekkilin Taraf gazetesindeki köşesinde ayrıntılarıyla anlatılmıştır.
16 Mart 2012 tarihli ‘’Cemaat konuşuyor’’ başlıklı yazıda Ahmet Altan bu görüşmeyi aynen şöyle konu etmiştir:
‘’Son günlerde Gülen Cemaati’nden dostlarımın ziyaretleri sıklaştı.
Sevdiğim, iyi insanlar.
Hem içine düştükleri durumdan, hem haklarındaki algıdan, hem de bizim Stratfor yayınlarımızdan şikâyetçiler.
Bazısı bunu çelebice söylüyor, bazısı biraz daha sitemkâr.
Daha önce de yazmıştım, onlara da söyledim, bizim kapımız herkese açık, derdi olan herkese yer var burada, en sert kapıştıklarımız da dâhil kim Taraf’a görüşünü, sıkıntısını anlatmak isterse, biz ona hakkaniyet adına yer veririz.
Cemaat’ten dostlarımın dediklerini anlatacağım ama önce izin verirseniz ben hükümet- Cemaat çekişmesi olduğunda tavrımın ne olacağını baştan net bir biçimde koyayım.
Eğer hükümetle Cemaat siyasi iktidar kavgasına girerse, Cemaat siyasi iktidarı paylaşmak isterse ben hükümeti desteklerim.
Hükümet, isterse MHP hükümeti olsun, benim için fark etmez.
Siyasi iktidara sadece siyasi aktörler, siyasi partiler talip olabilir, siyaset dışı bir güç siyasi iktidardan pay talep edemez, siyasi bir iktidar istiyorsa siyasi partisini kurar.
Eğer hükümet, devlette görevli insanları Fethullahçı diye fişlerse, onların hak ettikleri halde yükselmesine izin vermezse ben Cemaat’i desteklerim.
Çünkü herkes inancında özgürdür, buna kimse karışmaz, kimse kimsenin önünü inancından dolayı kesemez.
Eğer Cemaat’ten birileri devlet içinde geldikleri mevkileri, o mevkiin gereklerine göre değil de Cemaat’in isteklerine göre kullanmaya kalkarsa, bu yüzden işinden olursa, onu görevden alan hükümeti desteklerim.
Bunlar basit ve net hukuk kuralları, benim ölçüm bu kurallardır.
Şimdi gelelim dostlarımızın söylediklerine.’’
Yazıda açıkça görüldüğü üzere, ‘’en sert kapıştıklarının’’ bile eleştirilerini dinlemeye açık olduğunu belirten Ahmet Altan, Alaaddin Kaya’yı Taraf’ın yayınlarından şikâyetçi bir ‘’cemaat’’ üyesi olarak dinlemiş, bu görüşmeyi gerçekleştiği gün köşesine taşıyarak bütün kamuoyuyla paylaşmış; bu vesileyle, kendisinin cemaate karşı tutumunu da bütün açıklığıyla yazmıştır.
Ahmet Altan, Alaaddin Kaya’yla görüşmesini kamuoyuna bütün açıklığıyla anlatırken, kendisinin cemaate bakışını somut ilkeler ve kurallar çerçevesinde tarif etmiştir. Altan’ın yazısı Alaaddin Kaya’nın şahsında cemaate tanınmış bir eleştiri hakkıdır, ancak Altan bu hakkı tanırken cemaatle kendi arasındaki mesafeyi ortaya koymuş, üstelik aynı yazıda cemaatin eleştirilerine de cevap vermiştir.
4) Taraf’ın Cemaat’i rahatsız eden haberleri
Müvekkil Ahmet Hüsrev Altan ile Alaaddin Kaya arasındaki görüşmeyi konu alan bu köşe yazısında görüldüğü üzere, görüşmenin konusu Taraf gazetesinin o dönemki haberciliğinin Kaya’da ve cemaatte yarattığı rahatsızlıktır. Altan’ın 16 Mart 2012’deki yazısında, gerek güncel konularda cemaate yönelik kendi eleştirilerini tekrarladığı, gerekse cemaatin Taraf’tan duyduğu rahatsızlığı dile getirdiği bölüm aynen şöyledir:
‘’Elbette önce Ahmet Şık’la Nedim Şener’in olayını sordum.
Bir tanesinin cevabı çok net.
‘Bunu yapanlar bizim cemaatten olamazlar.’
Bu yargı rezaletinin, tutuklanan iki gazeteciden sonra en fazla zararı Cemaat’e verdiğini de bu sözünün ‘kanıtı’ olarak gösteriyor.
Hükümet-Cemaat çekişmesiyle ilgili çok açık konuşmak istemiyorlar anladığım kadarıyla, sadece ‘biz değişmedik, on yıl önce neysek şimdi de oyuz, bir sorun varsa bu bizim değişmemizden kaynaklanmıyor’ diyorlar.
Benim sezebildiğim kadarıyla ‘ilk kırılma’ Balyoz davasıyla yaşanmış, savcılar 25 generali sorguya çağırınca hükümet buna karşı çıkmış ve bu çağrıyı Cemaat’ten bilmiş.
Daha sitemkâr olan dostum Alaattin Kaya ise Cemaat’le ilgili son zamanlardaki algının kendileri için ‘yaralayıcı’ olduğunu kabul etmiyor.
Ona göre bunlar her zamanki ‘tezvirat’, değişen bir şey yok.
Doğrusu ya bana öyle gelmiyor; şu anda Cemaat bir ‘müminler grubunu’ fazlasıyla rahatsız etmesi gereken suçlamalarla karşı karşıya, bunlara aldırmıyorlarsa ya da bunu yok sayıyorlarsa söyleyecek fazla bir sözüm yok.
Ama benim görebildiğim kadarıyla son yaşananlar, ‘dindar bir grubun’ sahip olması gereken merhametli, müşfik, yardımsever, hakkaniyetli imajını ciddi biçimde soldurdu.
Kaya, özellikle bizim Stratfor yazışmalarını yayımlamamıza, daha doğrusu bunları bu kadar büyük görmemize karşı, ‘Ergenekon sürecini bitirmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürdüğümüzü’ söylüyor.
Hürriyet’te çalışan eski bir Cemaat mensubunun sözlerini manşete koymamızı ise, ‘o insanın kim olduğu bile belli değil’ diyerek eleştiriyor.
Ahmet Şık, Nedim Şener olayının ‘Ergenekon sürecine olan güveni sıfırladığını’ yazmama ise ‘hangi değerlendirmeler seni bu noktaya getiriyor’ diye sorarak karşılıyor.
Stratfor yazışmalarında ‘Gülen Cemaati’nin AKP’den 150 milletvekili istedi’ denmesinin ise tümüyle asılsız bir değerlendirme olduğunu, bunu aynen gazeteye yazmanın haksızlık olduğunu söylüyor.”
Bu satırlar şunu açıkça göstermektedir: Müvekkil Ahmet Hüsrev Altan, Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanması başta olmak üzere dönemin güncel gelişmeleri konusunda cemaatten tamamen farklı bir tutuma sahiptir; bu tutumu yazılarına yansıtmaktadır ve bu da cemaati rahatsız etmektedir.
‘’Benim görebildiğim kadarıyla son yaşananlar, ‘dindar bir grubun’ sahip olması gereken merhametli, müşfik, yardımsever, hakkaniyetli imajını ciddi biçimde soldurdu’’ diyen Ahmet Hüsrev Altan’dır.
Yazıya konu olan ve cemaati rahatsız eden Taraf gazetesi haberlerine, 7 Mart 2012’de birinci sayfadan dokuz sütuna sürmanşet olarak yayımlanan ‘’Şık ve Şener, AKP-Cemaat Kavgasının Kurbanı’’ haberi ile 14 Mart 2012’de yine sürmanşetten kapital harflerle ‘’Ergenekon Kavgası’’ diye sunulan haber örnek verilebilir.
7 Mart 2012 tarihli –Şık ve Şener henüz tutukluyken yayımlanan– haberde, Ahmet Hüsrev Altan’ın yönettiği Taraf gazetesi birinci sayfa sürmanşetinde şöyle yazmıştır:
‘’Cemaat AKP’den seçimlerde 150 milletvekili istedi. AKP’ye baskı yapmak için de Şener ve Şık’ı tutuklattı.’’
14 Mart 2012 tarihli sürmanşet haberde ise yine Ahmet Hüsrev Altan’ın yönettiği Taraf, bu kez Stratfor yazışmalarından alıntıyla şu ifadelere yer vermiştir:
‘’Göründüğü kadarıyla Gülenciler TSK’yı yiyip bitirmişler. Her şey gizli kapaklı devasa bir operasyon gibi işliyor. Bu 80’lerin sonu, 90’ların başından beri olan bir şey. Esasen Gülen örgütçüleri, belli başlı üyelerine, açık bir şekilde dindar görünmeden hayatlarını nasıl idame ettireceklerini ve çocuklarını nasıl büyüteceklerini öğretiyor. Çocuklar büyüdüğünde ve üniversiteye gittiğinde, onların sıradan birileri olduğunu düşünüyorsunuz. Fakat, Gülen cemaati bünyesinde, rapor vermeleri gereken özel bir görevli olarak nitelenebilecek biri var. Genç Gülenci, genellikle çok iyi bir eğitim almış ve Türkiye’nin Harvard’ına girmeye aday bir genç. Ancak hareket, bunun yerine onu askerî akademiye göndertiyor. Askerî akademilerde genellikle en zekiler olmuyor, bu yüzden bu parlak beyinleri kendilerine çekmek istiyorlar. Sonuçta ‘gizli’ Gülenci er ya da geç orduda yüksek rütbelere gelecek ve o zaman da Gülenciler kendi ajandalarını yürütmek için onlara güvenebilecek. Şu anda ordu kademelerinde bir nesil Gülenci var. Yüzde ile ifade etmek zor, ama kayda değer bir oran. Polis ve istihbaratta olduğundan daha fazla.’’
Bu satırlar dikkatle okunursa, bugün 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin arkasındaki esas güç olduğu hükümet tarafından kabul edilen FETÖ yapılanmasının orduda nasıl kendisine yer bulduğu konusunda en açık değerlendirmelerin Ahmet Hüsrev Altan yönetimindeki Taraf’ta bundan dört buçuk yıl önce yer aldığı net biçimde görülecektir.
5) Ahmet Altan'ın Cemaat'e cevabı
Alaaddin Kaya’nın bu haberlerin Taraf ’ta yayımlanmasından hemen sonra, şikâyette bulunmak üzere gazetenin yayın yönetmeni Ahmet Hüsrev Altan’a yaptığı ziyaret gizli kapaklı kalmamış, Altan’ın köşesinde aynen yayınlanmıştır. Altan bu şikâyeti dinlemiş fakat dinlediklerinden ikna olmamış ve Cemaat’e cevabını yine aynı yazıda şu ifadelerle vermiştir:
‘’Şimdi gelelim özellikle Stratfor konusundaki eleştirilere cevaplarıma.
Stratfor yazışmaları, ‘istihbaratçıların’ kendi aralarındaki ‘konuşmaları’, yeryüzünde bir film için, bir roman için ve bir gazete için ‘istihbaratçıların kendi aralarındaki konuşmalarından’ daha ilgi çekici bir şey olabileceğini sanmıyorum.
Stratfor’dakilerin söyledikleri gerçek midir bilmem ama bunları söylemiş oldukları gerçek.
Amerikan askerî istihbaratına da raporlar satan istihbaratçıların, kendileri hakkında ne düşündüklerini Başbakan Erdoğan da, Cemaat de, işadamları da herhalde her zaman bu kadar net bir şekilde öğrenme imkânına kavuşamazlar.
‘Bu yazışmaları yayımlamak gazetecilik kurallarına aykırıdır’ diyene rastlamadım, bir gazete çıkartırken de gazetecilik kurallarından başka kurallara uymaya kalkmak yaptığın işe ihanettir bence.
Bunların yayımlanmasından dolayı bir haksızlığa uğradığını düşünen olursa, onların söylediklerini de bugün yaptığım gibi yazarım.”
Bu satırlar, Ahmet Hüsrev Altan’ın bağımsız gazeteci tavrının teydidir. Cemaat ve Alaadin Kaya ile örgüt ve ‘’abilik’’ ilişkisi içinde olduğu yalanına en net cevap Altan’ın dört buçuk yıl önce, cemaat henüz FETÖ olarak kabul görmezken ve meşruiyeti Türkiye’yi yönetenler dahil geniş bir çevrede benimsenirken yazdıklarıdır.
6) Fethullah Gülen'in Taraf'a tekzibi
Müvekkil Ahmet Hüsrev Altan’ın yazısına konu ettiği ‘’şikâyet ziyareti’’ de Gülencilerin Taraf’tan rahatsızlığını gidermeye yetmemiş, Altan’ın bu şikâyetlere cevap vermesi sonrasında, bu kez Fethullah Gülen avukatı aracılığıyla iki kez gazeteyi resmen tekzip etmiştir. 20 Mart 2012 tarihli uzun tekzipte, Fethullah Gülen’in avukatı, söz konusu ‘’Şık ve Şener, AKP-Cemaat Kavgasının Kurbanı’’ ve ‘’Ergenekon Kavgası’’ başlıklı haberler hakkında ‘’tamamen asılsız ve hayal mahsulü’’, gerçek dışı’’, ‘’hukuka aykırı’’ gibi ifadeler kullanmış ve “Taraf Gazetesi’nin hiçbir gerçekliği bulunmayan iddiaları yayınlamaktaki ısrarını anlamamaktayız’’ demiştir.
Alaaddin Kaya’nın Ahmet Altan’a ‘’yazı yazdırdığı’’ gibi bir yalanın, bir ‘’gizli tanık’’ ifadesi üzerinden gazetelere servis edilmiş olmasının arkasındaki kötü niyetli gayeyi çok iyi anlıyoruz.
Müvekkilimiz Ahmet Hüsrev Altan’ın Fethullahçı Terör Örgütü ile herhangi bir ilişkisi Taraf’ı yönettiği dönemde de şimdi de yoktur, hiçbir zaman olmamıştır.
Delilsiz bir suçlamayı desteklemek için toplumda algı yaratmaya ve müvekkilimizi yıpratmaya dönük girişimlere karşı hukuki haklarımızı kullanacağımızı kamuoyuna saygıyla bildiririz.