İşte o yazı...
“Düşmanlarımızın sayısı azalacak... Dostlarımızın sayısı artacak...”
Bize söylenen buydu.
Son duruma baktığımızda ne görüyoruz?
Bırakın dostlarımızın sayısını arttırmayı...
Düşmanlarımızın sayısı Ahmet Davutoğlu’nu bile imrendirecek boyutlara vardı.
Hadi gelin ülke ülke bakalım:
Amerika desen...
Laptop’larımızı uçak kabinlerine almadığı gibi... YPG ile Rakka operasyonuna dalıyor.
Rusya desen...
Domatesimize koyduğu yasağı kaldırmadığı gibi... YPG ile Suriye’de Nevruz kutluyor.
Hollanda desen...
Malum... Malum... Malum...
Bulgaristan desen...
Sınırdan Türk sokmama eylemlerine sahne oluyor.
Almanya desen...
Bir yandan “Nazi deme bana” diyor, bir yandan da Türkiye’ye silah ambargosu uyguluyor.
Norveç desen...
FETÖ’cülere sığınma, barınma falan her türlü hakkı veriyor.
Yunanistan desen...
“Yaşasın, turistler bize geliyor” diye göbek atıyor.
İran desen...
Avucunu ovuşturarak... Kenardan izliyor.
Barzani desen...
Güya dostumuz falan ama... Çekiyor bayrağını Kerkük’e sinsice...
İsrail desen...
Güya barıştık falan ama... “Nazi deme onlara, Nazi deme onlara” diye bize çıkışıyor.
Avusturya desen...
“Erdoğan Türkleri al götür” diye pankart astırıyor Viyana Büyükelçiliğimize...
Hepsine aynı anda “ver mehteri” yapamayacağımıza göre...
Hepsinin üzerine aynı anda atlarımızı süremeyeceğimize göre...
Hepsiyle uğraşacak kadar mangalda külümüz olmadığına göre...
Hepsini değiştirip dönüştüremeyeceğimize göre...
Acaba diyorum...
Biz mi kafayı değiştirsek?
AHMET HAKAN / HÜRRİYET