Şener sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Bu köşeye veda ediyorum ama gazeteme ve arkadaşlarıma değil, çünkü aynı binada aynı mekanda aynı insanlarla beraber olmaya devam edeceğim.
Buradan sadece üzerimde hakkı olan tüm çalışma arkadaşlarıma ve yönetmenlerime teşekkür ederken, okurlarıma Hürriyet gazetesinden seslenmeye devam edeceğim” ifadesini kullandı.
Şener’in Posta gazetesindeki köşesinde yayınladığı veda yazısı şöyle:
"Gazeteci Hrant Dink cinayeti konusunda gerçekleri daha çok dile getirmek için bundan dokuz yıl önce bu köşede yazı yazmaya başladım. Bugün FETÖ dediğimiz yapının Dink cinayetindeki rolünü ayrıntılandırmam için gerekliydi bu. İlk yazım da Hrant Dink’in 19 Ocak 2007 tarihinde öldürülmesinin tam üçüncü yıldönümü olan 19 Ocak 2010’da yayınlandı.
Bu tarihi seçmemin nedeni bu köşede yazma amacımı aklımdan hiç çıkarmama isteğimdi. 1994 yılından beri Milliyet gazetesinde muhabir olarak çalışıyordum, suikastten sonra Dink cinayetine yoğunlaşmıştım.
Milliyet’te haberlerini yazıyor, POSTA gazetesindeki bu köşede, yorum ve yeni sorularla kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışıyordum. Yazılarımın dörtte üçü Dink cinayeti üzerineydi ve en çok bu suikastten sorumlu olan FETÖ’cü istihbaratçıların dikkatini çekiyordu.
Nitekim, FETÖ’cü polisler 'Ergenekon üyesi' diye tutuklamak amacıyla 3 Mart 2011 günü evimin kapısına dayandıklarında ellerindeki delil de bu köşede yazılan yazılardı.
Köşemde, FETÖ’cü polislerin bu cinayetteki sorumluluklarını anlatıyordum. Her gün köşeye sıkışıyorlardı. Tek çareleri vardı, gerçeği örtmek için beni tutuklamak. Öyle de yaptılar ve 376 gün Silivri’de tutuklu kaldım. Yazılarıma bu sürede zorunlu olarak ara verdim. 2012’de çıkar çıkmaz devam ettim ve kesintisiz, FETÖ’nün yanı sıra PKK gibi terör örgütleri ile Türkiye düşmanlarını buradan anlatmaya çalıştım.
Düzeltme delil sayıldı
POSTA gazetesindeki bu gazetecilik mücadeleme ilk desteği veren o zamanki yönetmenimiz Rıfat Ababay oldu. İlk 2009’da yazmak istediğimi söylediğimde de 'Hemen başla' demişti. Ababay yazıya dikkat ederdi. Mesela, 'MİT' yazdığımda, 'Milli İstihbarat Teşkilatı' diye uzun yazmamı isterdi. Yine, Hanefi Avcı’nın kitabından 'Eskişehir’deki gibi güzel bir şehirde' ifadesini alıntıladığım yazımda 'şehir' kelimesi tekrar olmasın diye, cümleyi 'Eskişehir gibi güzel bir kentte' diye düzelttirmişti.
FETÖ’cü polis ve savcılar, 'kitabın kendisinde olmayan ifadenin benim yazımda bulunmasını', 'Ergenekon örgütünün faaliyeti' olarak sayıp, kitabı aslında benim yazdığımı iddia ederek tutuklayıp yargılamıştı. Tüm dava boyunca mahkemede bunu hiç söylemedim"
Onun da başı ağrısın istemiyordum. Duruşmada konu ne zaman açılsa, Ababay aklıma gelir gülerdim. Onun açtığı bu köşede acı tatlı tam dokuz yıl doldu. Ve artık bu yazı ile köşeme veda ediyorum. Ahmet Hakan’ın daveti ve yönetmenim Emre İskeçeli’nin desteğiyle Hürriyet’te yazmaya başlayacağım.
Bu köşeye veda ediyorum ama gazeteme ve arkadaşlarıma değil, çünkü aynı binada aynı mekanda aynı insanlarla beraber olmaya devam edeceğim. Buradan sadece üzerimde hakkı olan tüm çalışma arkadaşlarıma ve yönetmenlerime teşekkür ederken, okurlarıma Hürriyet gazetesinden seslenmeye devam edeceğim.