Hakan yazısında, "Son zamanlarda AK Parti’ye yakın yorumcular, birçok konuyu şu iki kelimeyle izah etmeye başladılar: Erdoğan nefreti! Mesela... Muhalefet cephesinde olmazlar bir araya geliyor ya...
AK Partili yorumcuların izahı: 'Erdoğan nefreti'. Mesela... CHP’nin HDP politikasına CHP tabanından yüksek sesle itiraz gelmiyor ya... AK Partili yorumcuların gerekçesi: 'Erdoğan nefreti'. Mesela... Siyaset iki ana cepheye bölündü ve iki cephe de git gide katılaştı ya... AK Partili yorumcuların açıklaması:
'Erdoğan nefreti'. Mesela... 'Şunlar bunlarla, bunlar şunlarla nasıl oluyor da beraber olabiliyor' diye soruyoruz ya... AK Partili yorumcuların cevabı: 'Erdoğan nefreti'. Daha devam edebilirim ama burada keseyim. Bütün bunlardan çıkan bir sonuç var:
Türkiye’de bir kesimde oluşan Erdoğan’a yönelik nefret duygusu, Türkiye siyasetinin ana paradigmalarından biri haline gelmiş durumda." düşüncesini dile getirdi.
Hakan şu ifadeleri kullandı:
"Fakat bakıyoruz AK Parti’ye... Bir kesimde oluşan bu nefret duygusunun geriletilmesi, anlamsızlaştırılması, geçerliliğini kaybetmesi adına... Mantıklı, tutarlı, stratejisi iyi belirlenmiş, ikna edici tek bir atılım içinde değil. Maalesef bunu değişmez ve değiştirilemez bir 'veri' olarak kabul etmiş gibiler.
AK Parti, bu konuda kafa patlatmalı! Ve bir şeyler yapmalı. Nasıl yapar? Nasıl eder? Bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var: Bu iş, 'Erdoğan’ı seviyoruz' cümlesini sağa sola yazmanın çok ama çok ötesinde bir iştir."