Yazısına "Bu gazeteci darbe istiyor" başlığı atan Ahmet Kekeç, Ahmet Hakan'ın 'Adalet Yürüyüşü'nde Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı röportajı topa tuttu ve o röportajı "gazetecilik olarak görmenin mümkün olmadığını" savundu...
CENGİZ ÇANDAR, MURAT BELGE, HASAN CEMAL...
Ahmet Hakan'ın sorularını "Umumiyetle çanak tutan ve yürüyüşü paklamaya çalışan sorular" olarak niteleyen Ahmet Kekeç'in kaleminden Cengiz Çandar, Murat Belge ve Hasan Cemal gibi isimler de nasibini aldı...
TAŞGETİREN VE BAZI MUHAFAZAKAR İSİMLERE GÖNDERME
Ahmet kekeç, isim vermeden Ahmet Taşgetiren başta olmak üzere yürüyüşe anlayışlı yaklaşanları da topa tuttu:
"Bu yürüyüşün 'Peygamberin izinden gitmek' olduğunu söyleyen sahtekârlar, durduk yerde 'ByLock’un delil niteliğine saldıran sancılı arkadaşlar', her meseleyi Sayın eski Başbakanın mağduriyetiyle açıklamayı itiyat edinmiş AKP’liler, Erdoğan’la meselesini halledememiş eski kurucular, tarlalarını sürdürmüş bazı sivil kuruluşlar, 'yakın olma mücadelesi' veren fırıldaklar... Hepsinde tatlı bir telaş ve 'heyecan' var...
İşte Kekeç'in yazısının tamamı:
Çakma Gandi yürüyüşünü aklama misyonuna koşulmuş Hürriyet gazetesi, “tetikçisi” aracılığıyla, karavanında Kemal Kılıçdaroğlu’yla görüşüyor.
Bunu “gazetecilik” olarak görmek mümkün değil.
Umumiyetle çanak tutan ve yürüyüşü paklamaya çalışan sorular...
Kemal Bey’in yürüyüşü “sulhla neticelendireceklerini” söylemesi bir şey ifade etmiyor tabii.
Esasında, söylediklerinin tümü hiçbir şey ifade etmiyor.
Bugüne kadar hangi sözünü tuttuğu, hangi beyanıyla ters düşmediği, hangi görüşünde sebat ettiği belirsiz Kemal Bey, hem sözde adalet yürüyüşünü barış içinde tamamlayacaklarını söylüyor, hem de “devamının geleceğini” müjdeliyor.
Ne olacak?
Devamında ne gelecek?
Batı ülkelerindeki “tatlı telaşa” ve açık desteğe güvenerek, içlerinde ukde kalmış Gezi’nin bir “hükümet darbesiyle” sonuçlanacak tekrarını mı deneyecekler?
Ne olacak devamında?
Efendim, adalet talebi geniş bir ittifak bulmuş; toplumun tüm kesimlerinden destek mesajları yağıyormuş.
FETÖ’den destek yağdığı doğru.
Hatta FETÖ, organizasyon bilgisi ve iltisaklı elemanlarıyla katkı sağlıyor.
PKKve DHKP-C çevrelerinden de destek mesajları yağıyor.
Bu yürüyüşün “Peygamberin izinden gitmek” olduğunu söyleyen sahtekârlar, durduk yerde “ByLock’un delil niteliğine saldıran sancılı arkadaşlar”, her meseleyi Sayın eski Başbakanın mağduriyetiyle açıklamayı itiyat edinmiş AKP’liler, Erdoğan’la meselesini halledememiş eski kurucular, tarlalarını sürdürmüş bazı sivil kuruluşlar, “yakın olma mücadelesi” veren fırıldaklar...
Hepsinde tatlı bir telaş ve “heyecan” var...
En heyecanlıları Hasan Cemal...
Hasan Cemal, “Karşımızda bir duvar var... Adeta duvara karşı yürüyoruz...” diyen Kemal Kılıçdaroğlu’na, “Madem karşınızda duvar var, madem demokrasiye ulaşmak istiyorsunuz; icabında o duvarı yıkıp geçeceksiniz” diye akıl ve destek veriyor.
Duvarı seçimle yıkmaktan söz etmiyor elbette...
Seçimler, Hasan Cemal gibilere göre, sadece “istenmeyeni meşrulaştırıyor...” Başka da bir işe yaramıyor.
Nitekim Hasan Cemal tıynetinden biri, sosyalist teorisyen Ömer Laçiner, istenmeyeni meşrulaştıracak 7 Haziran seçimlerinin öngörülen sonuçlarına bakarak, “Yüzde 40’ın üzerinde oy alması durumunda AK Parti iktidarının demokrasi dışı yollarla da olsa mutlaka indirilmesi gerektiğini” söylemişti.
Bunu, bir FETÖ kanalında söylemişti.
Murat Belgegibi “nitelikli” adamlar da, bu pespaye sosyalist teorisyenin niteliksiz sözlerini yutkunarak izlemişti.
İcabında duvarı yıkıp geçmemiz gerektiğini söyleyen Hasan Cemal de, bozuk plak gibi, aylarca, “Böyle giderse, sonu Menderes gibi olacak” türküsünü çığırıp durmuştu.
İki kere iki dört:
Liberal tezleri çöken, “İkinci Cumhuriyet” söylemleri ve resmî ideoloji karşıtlıklarıyla (bilerek ya da bilmeyerek) FETÖ’ye alan açan, toplum dışı kalan, Erdoğan nefreti akıllarını başlarından aldığı için geri de dönemeyen liberal azınlık, artık “darbe” istiyor.
Bir bölümü, yeniden Kemalist saflara intisap ediverdi.
Hasan Cemal ve Ahmet İnsel gibi niteliksizler ilk çözülenlerden.
Murat Belge’den de bir “ihtida” bekliyoruz. Yakındır.
Bu arada müjde:
Kemal Bey İstanbul’a yaklaştıkça, Batı medyasındaki tatlı heyecanın yerini, sert darbe çağrıları alıyor.
Bu defa olacak mı?
MİT saldırısıyla başlayan, Gezi’yle toplumsallaşan, 17/25 Aralık teknik nakavt girişimiyle olgunlaşan (ve güzelleşen), 15 Temmuz darbe girişimiyle zirveye çıkan “topyekûn saldırı”, Kemal Bey’in çakma Gandi yürüyüşüyle neticeye ulaşacak mı?
Bekliyoruz!