Boşanmaların büyük çoğunluğu travmatik bir deneyimdir. Boşanma kararıyla birlikte gelen olumsuzlukları ortadan kaldırmak adına, özellikle gelişmiş ülkelerde “aile arabuluculuğu” sistemi kullanılmaktadır.
Konunun uzmanlarından Uzman Arabulucu ve Avukat Şengül Karslı, aile arabuluculuğuna ilişkin tüm merak edilenleri yazdı:
Boşanma sonrası hayata dair plan yapmak, beklentiler, artan negatif duygular ve varsa çocukların durumuna dair sorunlar, hepsi doğal olarak süreci zorlaştıran hususlardır. Başta boşanma kararı alan taraflar olmak üzere boşanmanın ailenin diğer fertleri üzerinde dahi psikolojik bir etkisi söz konusu olmaktadır.
Çiftlerin her ikisi de ilk celsede boşanma arzusunda olsa dahi velayet, tazminat ve mal paylaşımı hususları davaların uzun yıllar sürmesine sebep oluyor. Bu süreçte tabii ki en mağdur kişi, yine hiçbir kabahati olmayan çocuklar. Çocuk için bu süreci en kısa sürede, psikolojik ve sosyal etkisi en az olacak şekilde tamamlamak elzem olan.
Diğer yandan ise eşlerin boşanma davası açmaya kadar götüren süreçte yaşadıkları sorunları çözmekte yardımcı olacak mekanizmaların yeterince olmaması veya işlerliğini kaybetmiş olması da boşanmayı tek çözüm haline getirmekte.
İşte tüm bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak adına, özellikle gelişmiş ülkelerde karşımıza “aile arabuluculuğu” müessesesi çıkmaktadır.
2012 yılında TBMM araştırma komisyonuna sunduğum raporda aile arabuluculuğunun gerekliliğini, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik neticeleri olan boşanmanın sağlıklı sonuçlanabilmesinin ve eğer çocuk varsa boşanmadan sonra ilişkinin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesinin yolunun arabuluculuk müessesesi ile sağlanabileceğini ifade etmiştim.
Arabulucunun sağlayacağı ortam, geleceğe atılacak sağlıklı adımın ilki olabilir. Burada “kazanan” ve “kaybeden” taraf olmadığından taraflar arasında boşanmaya rağmen iyi bir iletişimin ve ilişkinin sürdürülmesine de katkıda bulunabilir ki bu özellikle aileyi ilgilendiren konularda ve bundan doğan davalarda hayati öneme sahiptir. Sağlıklı bir şekilde yeniden yapılandırılan eşler arası ilişki, yaşam boyu sürecek ebeveynlik sorumluluğunu olumlu etkileyecek ve hatta kadına karşı şiddet vakıalarının da büyük bir kısmının önüne geçecektir.
Aile arabuluculuğu neden faydalı? Uygulama nasıl işliyor?
Arabuluculukta sürecinde karar verici taraflardır. Kontrol tarafların insiyatifinde olup taraflar, süreci istedikleri zaman sonlandırabilmekteler.
Boşanmalarda sorunlar çeşitli ve konular çok yönlüdür. Ama aile arabuluculuğu bir aile danışmanı değildir, içinde olunan ortam da bir terapi süreci değildir. Dolayısıyla arabuluculuk duygusuz/mekanik bir hakemlik süreci de değildir. Hukuk eğitiminin dışında özel eğitimlerle kazandığı donanım ile birlikte alanında uzman ve toplumsal aile yapısı, gelenekler, kültür, örf ve adetler, sosyo-ekonomik yapılara dair bilgi ve deneyim sahibi olan arabulucular empati ve insani bir yaklaşımla tarafların sağlıklı bir iletişim kurmalarını sağlamaya çalışır.
Taraflar herhangi bir süreye ve şekle tabi olmaksızın ihtiyaçlarını ve duygularını açık bir şekilde ifade etme imkânı bulur. Bu süreçte adliye koridorları, mahkeme salonları yoktur. Dava tarihleri beklenmediğinden zaman kaybı olmaz. Konuşmalar herkesin önünde değil, özel ofiste gerçekleşir. Gizlilik ilkesinin esas olması da güven ortamının sağlanmasını kolaylaştırır. Ekonomiktir, dava masrafı yoktur. Maliyeti, adliye süreçleriyle kıyaslandığında minimum düzeydedir.
Bu sürecin sağlıklı işlemesi halinde kimi boşanmaların gerçekleşmesinin önüne geçilip evlilik kurtarılabilecek veya tamiri mümkün olmayan durumlarda da özellikle çocuklu ailelerde öncelikle çocuğun sağlıklı gelişimi adına boşanmadan sonra ki ailenin bütünlüğü ve beraberliğini korumaya hizmet etmiş olunacaktır.
Ancak aile içi şiddet arabuluculuğun konusu olamaz
Günümüzde ayrılık sebeplerinin temelinde eşler arasında yaşanan iletişim sorunları yatmakta. Taraflar bazen birbirinin yüzünü bile görmeye katlanamaz durumda olabiliyor. Tarafların sürece başlarken yoğun duyguları vardır. Bunları gerçek ihtiyaçlara ve adil bir karara yöneltmek önemlidir.
Ancak aile içi şiddet içeren bir sorunun arabuluculuk yöntemi ile çözülemez. 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 1. Maddesinin b bendinde “...aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıklar arabuluculuğa elverişli değildir” denilerek uygulama alanının sınırları belirlenmiştir. Bu istisna aile içi şiddetin varlığı halinde, şiddete maruz kalan eşin arabuluculuk sürecinde kendisini güvende hissetmeyeceği ve eşitlik prensibinin hayata geçemeyeceğine dayanmaktadır.
Aile arabuluculuğu ile evliliği kurtarmak da mümkün!
Yapılan araştırmalar ve Avrupa’daki uygulamaların sonuçları bize aile arabuluculuğunun aile bütünlüğünü koruyan etkisinin de olduğunu göstermektedir. Boşanmayı gerektirmeyecek durumlarda konunun mahkemeye taşınmadan aile arabulucusu ortamında çözülmesi ile bazı boşanmaların önüne geçebilir bu sayede evlilikler kurtarılabilir. Ayrıca boşanma olsa dahi çocukların bir silah gibi kullanılması veya çocuğun boşanma sürecinde ruhsal olarak yıpranması engellenebilir.
Dünyada arabuluculuk
Aile arabuluculuğu ile aile hukukunu ilgilendiren tüm konularda çözüm alınabilmesinin mümkün olduğunu gören çoğu ülke, uzun zamandır bu yöntemi uygulamakta.
Aile arabuluculuğunu 30 yıldan fazladır uygulayan İngiltere ve ABD’de hâkimler aile arabuluculuğuna gitmeden boşanma kararı veremiyor.
ABD, Almanya, Belçika ve Hollanda’da arabuluculuk, mahkeme öncesi veya mahkeme içi uygulanabilmekte. Bu ülkelerde Aile arabuluculuğunun boşanmalarda kullanımı yaygın. ABD’de özellikle velayet, çocukla kurulacak şahsi ilişki ve nafaka ile ilgili durumlarda arabulucuya başvurulmasını bazı eyaletler zorunlu kılıyor.
Hollanda ve Fransa örneklerinde aile arabuluculuğu, evlilik sözleşmesi, boşanma protokolü, velayet hakkının kullanımı, ebeveynler arası çocuk ile şahsi ilişki kurma anlaşmaları, çocuğun yerleşim yerinin belirlenmesi, boşanma durumunda mal rejiminin tasfiyesi ve nafakaya ilişkin alanlarda uygulanıyor.
Örnekleri artırmak mümkün. Özetle arabulucunun sağladığı güvenli ortamda, tarafların ortak yararı gözetilerek bireysel beklentilerin olabildiğince karşılandığı bir uzlaşma noktasına varılabilmesi, tüm dünyada sonuçları görülmüş bir yöntemdir.