İşte Müyesser Yıldız'ın çok ilginç detaylarla dolu yazısı..
İki gündür an be an ve dehşetle izlediğim düşman işgâli niteliğindeki darbe teşebbüsü, olaydaki akıl almaz tuhaflıklar ile bu işin ağır maliyetine dair yorum, tespit ve değerlendirmelerimi sonraya bırakarak, o gece Genelkurmay Karargâhı ve ertesi gün Akıncılar Üssü'nde yaşananlara dair somut bilgileri aktarmak istiyorum.
Darbenin 1 numarası Akın Öztürk'e ters kelepçe
Cuma günü mesainin bitimine yakın, saat 17.00 civarında Genelkurmay Adli Müşavirliği'ne bir talimat gitti. Doğrudan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'dan gelen talimat, Adli Müşavir, bir savcı ve Merkez Komutanlığı'ndan bir yetkilinin beklemesi şeklindeydi.
Talimat yerine getirildi. Tahmin ve beklentiler, yürütülen soruşturmalar kapsamında üst düzey bir veya birkaç generalin tutuklanacağı yönündeydi.
KARARGÂH'A GİDEN MİT MÜSTEŞARI NE SÖYLEDİ
Saat 18.00 olduğunda hiçbir gelişme yaşanmayıp, herhangi bir haber gelmeyince, bekleyen ilgililer Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'a ulaşmaya çalıştı. Ancak önemli misafirlerinin olduğu bilgisi verildi. Bunun üzerine Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak, ona da ulaşılamayınca Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı arandı.
Genelkurmay Başkanı Akar'ın ziyaretçisinin MİT Müsteşarı Hakan Fidan olduğu, Fidan'ın, “Bazı üslerde hareketlenme var, neler oluyor?” dediği, bunun üzerine Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı İhsan Uyar'ın inceleme yapmak üzere Kara Havacılık Komutanlığı'na gönderildiği öğrenildi.
MİT Müsteşarı'nın Karargâh'tan ayrılmasından birkaç saat sonra da önce uçak, ardından silah sesleri duyuldu. Komuta katı ve diğer katlara askerler doldu. “Ne oluyor?” diye sorulduğunda,“Tatbikat var, odalarınızdan çıkmayın” denildi.
O saatlerde kimse kimseye ulaşamadı. İlk, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in, ardından Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın götürüldüğü ve darbecilerin “beyin takımının” komuta katına üs kurup, operasyonu oradan yönettiği anlaşıldı.
“DARBECİ” DEDİLER, BU GÖREVLERİ VERDİLER
İlerleyen saatlerde Anadolu Ajansı darbe saldırısının “ele başlarının” listesini yayınladı. Aralarında Genelkurmay Askeri Savcısı Yarbay Kurtuluş Kaya da vardı.
İlginç olan Kurtuluş Kaya'nın, Genelkurmay Başkanı Akar'ın talimatıyla o akşam karargâhta adli heyette yer almasıydı. Darbecilerin, Genelkurmay Adli Müşaviri Hayrettin Kaldırımcı ve Merkez Komutanlığı yetkilisiyle birlikte gecenin ilerleyen saatlerine kadar Karargâhta rehin tuttuğu ve dışarı çıkmalarını engellediği isimlerden birisi de oydu.
Sonrası da ilginç; Darbecilerin elinden kurtarılmasının ardından Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar, Akıncılar Üssü'ndeki diğer rehinelerle ilgili pazarlıkları yürütmek, soruşturma ve gözaltı işlemlerini yapmak üzere yine Yarbay Kurtuluş Kaya'yı görevlendirdi.
Bir başka ilginçlik; Darbecilerin başının Hava Kuvvetleri eski Komutanı ve YAŞ üyesi Orgeneral Akın Öztürk olduğu öne sürülüyor. Ama öte yandan darbecilerin Akın Öztürk'ü de rehin alıp, Akıncılar Üssü'ne götürdüğü, hatta operasyon sırasında ayağından yaralandığı bildiriliyor. Dahası, halen gözaltında olan Öztürk'ün rehine pazarlığıyla kurtarılmasının ardından gidip, ayağını sardırdıktan sonra yeniden Akıncılar Üssü'ne döndüğü ve pazarlığa katıldığı vurgulanıyor. Öztürk'ün durumuyla ilgili olarak söylenen bir diğer önemli iddia da; “Siyasilerle arası iyi olduğu için”, bizzat Erdoğan'la görüştükten sonra ve Akar'ın bilgisi dahilinde pazarlık sürecine katıldığı şeklinde.
En azından bu iki örnek, süreçte yaşanan tuhaflıkları, kim “darbeci” kim “darbe karşıtı”, her şeyin birbirine karıştığını çarpıcı şekilde göstermiyor mu?
AKINCILAR'DAKİ REHİNELER
Darbecilerin, rehin alıp, Akıncılar Üssü'ne götürdüğü isimler arasında Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın yanısıra Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak, Genelkurmay Plan-Prensipler Başkanı Salih Ulusoy, Genelkurmay İstihbarata Karşı Koyma Başkanı Atilla Gökesağolu ile Genelkurmay İletişim Başkanı Ertuğrul Gazi Özkürkçü'nün de olduğunu, hepsinin ayrı odalarda tutulduğunu belirttikten sonra “rehine kurtarma pazarlığı”nı anlatalım.
AKINCILAR'DAKİ DARBECİ BAŞI TÜMGENERAL KUBİLAY SELÇUK
Darbecilerin alt edilmesinden sonra çatışmanın devam ettiği Akıncılar Üssü'ndeki darbecilerden Genelkurmay'a, “pazarlık yapmak istiyoruz” mesajı gönderildi.
İşte bunun üzerine Genelkurmay Başkanı Akar'ın, “Teslim olacaklar, gidin teslim alın”şeklindeki talimatı üzerine hem pazarlık, hem gözaltı ve soruşturmaları yürütmek üzere Genelkurmay Askeri Savcısı Kurtuluş Kaya ve Merkez Komutanlığı yetkilileri dün öğlen saatlerinde Akıncılar Üssü'ne gitti.
Akıncılar'daki darbeci başı, Çiğli İkinci Ana Jet Üs Komutanı Hava Tümgeneral Kubilay Selçuk'tu.
Selçuk'un “pazarlık” için gönderdiği bir minübüs dolusu asker ağır silahlarla donatılmıştı.
BİZİ POLİSE VERMEYİN
Pazarlığa gelen grubun başındaki kişi, “Biz vatan haini değiliz. Yoksa her yeri vururduk. Oysa Meclis'in sadece ön bahçesini, Külliye'nin de boş yerini vurduk” dedikten sonra rehineleri bırakmak ve teslim olmak için şu şartları koştu:
- Bizi polise ve jandarmaya teslim etmeyin.
- Merkez Komutanlığı'na götürün.
- Soruşturmayı askeri savcılar yapsın.
- İşkence, kötü muamele olmasın.
Şartlar Genelkurmay Karargâhı'na iletildi, “peki” denilmesinin ardından, darbeciler önce Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga, ardından Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler'i gidip, getirerek serbest bıraktı.
Bu arada Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'yla da temasa geçildi. Ancak Savcılık, “Olağanüstü bir durum var, pazarlık mı yapacağız? Polisleri gönderip, aldıracağız. Merkez Komutanlığı'na göndermeyin” diye tepki gösterince, ellerinde rehinelerin bulunduğu, sürecin de Genelkurmay ve Adalet Bakanlığı koordinesi ile yürütüldüğü söylendi.
Genelkurmay'dan, “Merkez Komutanlığı'nda yer yok” haberi gelince, pazarlık bozulur gibi oldu. Bunun üzerine, darbecilere Harp Okulu veya Genelkurmay Karargâhında yer ayarlanacağı teminatı verildi. Bundan sonra silahların toplanması ve kimlik tespitine geçildi.
Ancak darbeciler son ana kadar, “Yolda polis yolumuzu kesebilir, o zaman çatışırız” diyerek, silahların bir kısmını muhafaza etmek ve bazı rehinelerle birlikte yola çıkmak için direndiler. Darbeciler, uzun pazarlıklardan sonra bu konuda da ikna edildi ve dün gece saat 23.00'te 100 kişinin gözaltı işlemi tamamlandı.
Gözaltına alınanlar kime mi teslim edildi; Jandarma'ya... Nereye götürüldükleri ise şimdilik bilinmiyor.
Darbecilerin Akıncılar Üssü'nü kelimenin tam anlamıyla silah deposuna çevirdiğini, Özel Kuvvetler'den de askerler olmasının yanısıra çoğunluğunun havacılardan oluştuğunu, tüm birliklerden silah toplanıp, helikopterlerle buraya getirildiğini, teslimin ardından bu silahların tümünün inceleme için Jandarma Kriminal'e gönderildiğini, bu arada bugün Akıncılar'da yeni silahların daha bulunduğunu da ekleyelim.
Bu sıcak detaylardan sonra olayın bütünüyle ilgili olarak şimdilik şu iki soruyu soralım:
Önce İzmir, ardından Ankara'da yürütülen soruşturmalar kapsamında “Fetullahçı” olduğu öne sürülen askerler hakkında işlem yapılmasını kimler, neden ve nasıl engelledi?
Sivil savcılıkların TSK'ya yönelik operasyonları neden bu kadar gecikti/geciktirildi?
Kumpasların ve darbenin beyni olduğu söylenen Genelkurmay eski Adli Müşaviri Muharrem Köse nerede?
Öldürüldüğü doğru mu?
Müyesser Yıldız / Odatv.com