Şener, Merkez Bankası'nın faiz indirme kararına ilişkin olarak, "Faiz haram diyorsanız, yüzde 10.5 ya da yüzde 50 olsa ne değişir?" değerlendirmesini yaptı.
Şener, Sözcü yazarı Ruhat Mengi'nin sorularını yanıtladı. Şener, şunları kaydetti:
"Cumhuriyet tarihinin en faizci hükümetiyle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz"
-Sayın Şener, ekonomistler aylardır “faiz artırma olmazsa enflasyon da artmaya devam eder” dediler, Merkez Bankası ise faizi yüzde 12'den 10.5'a düşürdü. Cumhurbaşkanı Erdoğan 29 Eylül'de bir kez daha “En büyük düşmanım faiz, 12'ye kadar düşürdük ama yetmez” demişti, orada önemli bir cümlesi daha vardı “Merkez Bankamızla konuştuk, bunların daha da inmesini telkin ediyoruz” diyordu. “Telkin” sözcüğü açıkça “Merkez Bankası bize bağımlıdır” anlamına gelmiyor mu?
Türkiye'deki faiz çarkını bir bütün olarak incelediğiniz zaman Cumhuriyet tarihinin en faizci hükümetiyle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Bunu niçin söylüyorum; bakın bizim tarihimizde borç, anapara miktarı her zaman faiz ödemelerinin altında kalmıştır, ilk defa faiz ödemeleri anaparayı geçmiştir. Bu ne demektir, yani siz hiçbir zaman “aldığınız paranın üzerinde bir faiz” öder misiniz? Faizler düşüyorsa nasıl anaparayı geçiyor? Hatta Cumhuriyet tarihi boyunca demeyeyim, Osmanlı bile bu dış borçlardan batmıştır ama böyle faizin anaparayı geçtiği dönemi yaşamamıştır, Türk tarihinin en faizci bir iktidarıyla karşı karşıyayız. Nitekim, bütçeye baktığımızda da bunu görüyoruz, 2021 bütçesinde 181 milyar faiz ödemesi var, 2022 bütçesinde 240 milyar olacağını söylediler, bu Kur Korumalı Mevduat'la (KKM) birlikte 330 milyara çıktı, şimdi 2023 bütçesini Meclis'e getirdiler, faiz ödemeleri 560 milyara ulaşmış, bunun içerisine de Kur Korumalı Mevduata Hazine'nin verdiği parayı yazmamışlar, onu ilave ettiğiniz takdirde; 3.7 trilyon geliri olan 2023 bütçesinin karşısında 2023 yılında ödenecek faizlerin toplamı 1 trilyon lirayı aşıyor. Böylesine faizci bir hükümet nerede görülmüş? Türkiye böyle bir faizci yapıyı, politikayı şimdiye kadar görmedi, tanımadı, onun için “Ben faizle mücadele ediyorum” lafı tamamen palavradan ibarettir.
"Hükûmetler Merkez Bankası'na faiz indirme talimatı veremez"
İkincisi, her yerde ve Türkiye'de para politikasını Merkez Bankası belirler, Merkez Bankası bağımsız bir kuruluştur, dünyanın her tarafında para politikasıyla ilgili olarak operasyonel kararlarını doğrudan doğruya ekonominin gereklerine göre kendisi alır. Elbette hükümetlerin ekonomi politikaları vardır, o ekonomi politikalarıyla bağlantılı, koordinasyon çerçevesinde Merkez Bankası da hükümetle bir araya gelir ama hükümet hiçbir zaman operasyonel olarak “faizi 12'den 10.5'a indir” diye talimat veremez ama bakıyoruz ki bu hükümet Merkez Bankası'nın spesifik politikalarını da empoze eden, müdahale eden bir niteliğe sahip. Bu açıkça “Merkez Bankanız bağımsız değil” demektir, bağımsız olmadığı takdirde de ne iç piyasada iş çevreleri ve ekonomik birimler, ne de dış dünya sizin sağlıklı bir ekonomi politikası uyguladığınıza inanmaz ve güven kaybı olur. Oysa ekonominin özünde güven vardır, siz güveni yitirdiğiniz zaman yaptığınız doğru işler de işe yaramaz. Bu hükümet ekonomi politikaları açısından hem iç piyasalarda, hem dış piyasalarda güveni kaybetmiştir ve doğrudan doğruya yasalara, Anayasa'ya aykırı bir kulvara girmiş vaziyettedir. Faizle mücadele ediyoruz diye göstermeye çalışıyor ama faizcilik yapıyor.
Burada dikkat çekici, şaşırtıcı olan “Merkez Bankası'na telkin ediyoruz” derken bu müdahalenin herkes tarafından somut şekilde görüleceği gibi bir çekincenin olmaması.
"Gıda enflasyonu yüzde 100'ün de üzerinde, 2002'de yüzde 30'du"
Şöyle bir politika izliyor; faizleri düşürmek suretiyle enflasyonu patlatmıştır, aslında düşürmüş olduğu şey politika faizidir, yani Merkez Bankası'ndan bankalara para verirken aldığı faizdir ama diğer faizler de buna göre şekilleniyor. Burada politika faizini düşürdüğünüz zaman bunun net bazı sonuçları var; birincisi dolar kuru ve tüm kurlar, yabancı paraların değeri artıyor. İkincisi, kur artışına bağlı olarak enflasyon da artıyor, onun için fiyatlar almış başını gidiyor, TÜİK'in kendi ilan ettiği rakamlara göre tüketici enflasyonu yüzde 85'lere ulaşmıştır ama üretici enflasyonu yüzde 150'ye ulaşmıştır. Dünyanın neresinde böyle bir enflasyon var? Eski enflasyonlu yıllara baktım, hiçbir zaman böyle ÜFE'nin (toptan eşya fiyatlarındaki artış, üretici enflasyonu) yüzde 150'ye ulaştığı bir dönemi yaşamamışız. Bakın “AKP geldi, enflasyonu düşürdü” filan diyorlar, 2002'de ilk iktidara gelişlerinde TÜFE yüzde 29'du, şimdi TÜİK'in rakamlarına göre yüzde 85, bu da gerçekçi değil, gerçekte daha yüksek. Gıda enflasyonu yüzde 100'ün de üzerinde, 2002'de yüzde 30'du. Şimdi fiyatlar çıldırmış, bakkala, kasaba, marketlere uğradığım zaman ben bile tedirgin oluyorum, her gittiğimizde fiyatlar farklı, sürekli artıyor, bu korkunç bir şey.
Diyeceksiniz ki; hükümetin izlediği bu faiz politikasına da bağlı olarak fiyatların çıldırmış olması ne işe yarıyor, hükümet açısından bir işe yarar mı? Bunu ben de düşündüm, şöyle bir sonuca ulaştım, geçmişte de enflasyonu körükleyen hükümetlerin seçim aldığı görülmüştür, şöyle; yüzde 80 enflasyon- fiyat artışları var, yüzde 100 civarında gıda enflasyonu var ama hükümet gelir gruplarına yüzde 50-60 gelir artışları sağladığı zaman psikolojik olarak “Hükümet bize yüzde 50-60 verdi” yanılgıya kapılması sağlanıyor, bu biraz da kendi tabanına propaganda gücü veriyor ama aslında fiyatların böyle çıldırdığı bir ortamda siz bunun yarısı kadar verdiğiniz ücret artışlarıyla, asgari ücret, emekli artışlarıyla reel olarak bu gelir gruplarını yoksullaştırıyorsunuz zaten, markete, pazara gittiği zaman aynı maaşla aldığı ürün miktarı sürekli azalıyor.
"20 yıllık uygulamaların senin faizci olduğunu tescillemiş zaten"
-İşte mesele bu, halk çarşıya, pazara gittiğinde durumu fark ediyor, artık yanılmayacaklarını görmeleri gerekmez mi?
Ben bunun bazı vatandaşlarımızın inançlarına hitabeden bir cümle olduğunu düşünmüyorum, bazıları öyle yorumlar yapıyorlar. “Faiz haramdır, biz faizle mücadele ediyoruz” meselesi. Yahu, 20 yıldır iş başındasın, 20 yıllık uygulamaların senin faizci olduğunu tescillemiş zaten, sonra faiz yüzde 10.5 olsa ne değişir, yüzde 20-30 olsa ne değişir, yüzde 5 veya 50 olsa ne değişir, faiz faizdir. Dolayısıyla, faiz var olduğu sürece sen faizle mücadele etmiş olamazsın, yani insanların inançlarına uygun bir politika izlediğini söyleyemezsin, çünkü az veya çok faiz var. Türkiye'nin geçmiş dönemlerinde bundan çok daha düşük faizlerin olduğu dönemler olmuştur ama hiçbir zaman o dönemlerdeki hükümetler bunun inançla bağlantılı bir şey olduğunu anlatmaya çalışmamışlardır, buna ihtiyaç duymamışlardır. Sen ekonomiden sorumlusun, “inanca dayalı olarak faizle mücadele ediyorum” diyerek ekonominin en temel göstergelerini bozarsan ki enflasyon en temel göstergelerden biridir, tüm vatandaşları kıvrandıran, açlığa sefalete sevk eden bir şeydir, bu sefer inançlarını da aşağılamış olursun. Vatandaş “Bak bu hükümet inançlara uygun bir şey yapmaya çalışıyor ama daha fazla sıkıntı çekiyoruz” diye kendi inançlarını sorgulamaya başlamaz mı? Yani sırf kendi uyguladığı politikayı meşru göstermek için inançlara dayanırken, inançlara zarar veren bir söylem geliştirmiştir, hiçbir siyasetçi böyle bir tavır sergileyemez, sergilememesi lazım."