Hüseyin Gülerce, "Adını yüksek sesle telaffuz etmediğimiz bir savaşın içindeki Türkiye’nin, belini kırmak için ekonomik ve siyasi kriz tezgâhlanacaktır. Siyasi cinayetler, şehirlerde yeni terör saldırıları, halkı sokağa dökecek provokasyonlar karşısında hepimiz teyakkuzda olmalıyız" görüşünü savundu.
Hüseyin Gülerce'nin "Sorumluluk, AK Parti ve MHP milletvekillerinin omuzlarında" başlığıyla yayımlanan (2 Aralık 2016) yazısı şöyle:
Nihayet Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne giden yolda somut adımlar atılıyor.
Artık tarihî sorumluluk, AK Parti ve MHP milletvekillerinin omuzlarındadır. Sayın Yıldırım ve Sayın Bahçeli’nin onayladığı mutabakata sahip çıkmaları gerekiyor. İtirazı olan baştan söylemeli, Meclis’te liderleri zorda bırakacak ve Türkiye’yi bir siyasi krizin içine itecek fitnelerin önünü kesmelidirler.
Daha en başta bu yolun engellerle dolu olduğunu bilmeliyiz.
Milletten yana endişeye mahal yoktur. Bu millet tarihi dönüm noktalarında, demokratikleşme yollarında hiç hayır dememiştir. 2023’ün, 2071’in güçlü ve istikrarlı Türkiye’si için de hayır demeyecektir. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne, referandumda bugünkü tahminleri de aşacak şekilde evet diyecektir. Yine milletimiz kazanacak, milletimize güvenenler, yaslananlar kazanacaktır.
Milletimize umut ve heyecan veren yeni yol, hangi engellerle doludur?
Bu engeller Batı merkezlidir. Cumhurbaşkanlığı sistemi, Türkiye’yi bulunduğu coğrafyada bir istikrar adası, bütün hesaplarda dikkate alınması zaruri bir küresel aktör haline getirecektir. Uydu değil, gözünün içine bakılan bir Türkiye, ABD’nin ve AB’nin işine gelmez. Bunlara İsrail ve İran da dâhil edilmelidir.
Rusya, Batı ile ilişkilerinden ve Türk dünyası gerçeğinden dolayı güçlenen Türkiye’ye hasım olmayı değil, müttefik olmayı tercih edecektir. Bu süreçte her iki ülke de karşılıklı güvene dayanan ilişkilerin öneminin farkındadır. Batı, Türkiye ile Rusya’nın arasını açmak için her türlü, kumpası kurabilir, provokasyonu yapabilir. FETÖ’cülerin düşürdüğü Rus uçağı örneğini hiç akıldan çıkarmamalıyız.
Avrupa Parlamentosu’nun geçen hafta üyelik sürecini dondurma kararının ardından, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun değerlendirmesini unutmayalım. “Bu yaptırımın ardından ekonomik ve siyasi yaptırımlar gelecektir…” dedi. Önceki yazımda, “Kılıçdaroğlu neyi biliyor da böyle konuşuyor” diye sordum. Ve ekledim: Demek ki Batı’nın yeni saldırısında bu defa ekonomik ve siyasi darbe girişimi var.
Mesele Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni önlemek değil, bu sistem ile büyüyecek Türkiye’yi çelmelemektir. Batı’nın oyununu, en başta AK Parti ve MHP milletvekillerinin Anayasa oylamasındaki dik duruşu bozabilir.
Oyun bellidir: Adını yüksek sesle telaffuz etmediğimiz bir savaşın içindeki Türkiye’nin, belini kırmak için ekonomik ve siyasi kriz tezgâhlanacaktır. Siyasi cinayetler, şehirlerde yeni terör saldırıları, halkı sokağa dökecek provokasyonlar karşısında hepimiz teyakkuzda olmalıyız.
15 Temmuz darbe girişiminde tutukluk yapan Batılı unsurlar, bu defa açıktan cepheye sürülecektir. 1 Kasım seçim yenilgisi ve 15 Temmuz atmosferi ile bir süredir uysal davranan malum medyanın; Gezi Olayları, 17/25 Aralık siyasi darbesi, MİT TIR’larının durdurulması ihaneti ve 7 Haziran öncesindeki görevlerine dönmesi, şahsen beni hiç şaşırtmaz…
Yoğun bir algı operasyonu yürütülüyor. Sistemin, Erdoğan’ın şahsı ile ilgili olduğu propaganda ediliyor. MHP’nin karıştırılması için “Bahçeli, uydum imama” demeyi seçti diye tezvirat yapılıyor. Biliyorsunuz daha en başta CHP; “MHP, AK Parti’nin yedek lastiği yapıldı” demedi mi?
Yine AK Parti’ye yönelik yeni fitne tohumları saçılıyor. Hem de “dedikodu” başlığı ile… Erdoğan, Binali Yıldırım’ı seçtiği için çok pişmanmış, yeni Başbakan Berat Albayrak olacakmış, eski ünlü AK Partililerin önderliğinde yeni parti kurulacakmış…
Bir savaş ortamında, bir İstiklal Harbi öncesi şartlarından da ağır bir atmosferde, Cumhurbaşkanlığı Sistemi yolunda yeni bir dönemin içindeyiz.