KONUK YAZAR: ÖZLEM AĞIRMAN*
SON GELİŞMELER, TOPLUMDA OLUŞAN BİRLİK GELECEK İÇİN UMUDUMUZU BİR KAT DAHA ARTIRMIŞTIR. SON GELİŞMELER, TOPLUMDA OLUŞAN BİRLİK GELECEK İÇİN UMUDUMUZU BİR KAT DAHA ARTIRMIŞTIR.
AKP Yenilebilir mi, halk bu devasa görünen siyasi gücü etkisiz, zararsız hale getirebilir mi? Bir süredir toplumda en çok merak edilen konu buydu, büyük bir kesimin inancı on yıllarca devam edecek bir iktidar gücüne dönüşmüş olarak görüyordu AKP’yi
Oysa gerçek hiç te öyle değil. Anadolu gelenekleri siyasi yönetimini baskıcı modele dönüştürmüş, büyük güç olmuş pek çok baskıcının kendini en güçlü sandığı zamanlarda bile nasıl alt edildiğinin örnekleri ile doludur. Bu topraklarda yerleşmiş gelenek öyle üç beş on yılda oluşuvermedi, kökü binlerce yıla dayanan, devlet halk ilişkisi geleneği, geçmişine sahip.
Başka ülkelerden farklı olarak Anadolu, devleti hiç bir zaman kendine düşman, hükümran görmedi. Bu yaklaşım sol ideoloji ve politikaları geçmiş yıllarda büyük hüsrana uğrattı. Devlete karşı halkı ayaklandırma geleneğine dayanan sol, Anadolu’da hiç bir zaman, minicik de olsa başarılı olamadı. Her zaman devletinin yanında oldu bu halk, kendisi için ölümü göze aldığını söyleyen Denizler, Mahirlere karşı da devletinin yanında dimdik durdu her zaman.
Bu duyguyu anlamadan halka kızan sol gelenek, sonraki yıllarda da liberaller birlikte halkı bidon kafa, kafası çalışmaz, anlamaz, cahil gibi etiketlerle etiketledi. Halkı bu da etkilemedi, çünkü o manüpilasyonlara karşı nasıl mücadele etmesi gerektiğinin tecrübelerini genetiğinde taşıyordu.
1980'lerde ortaya çıkmış PKK terör örgütü ve faaliyetleri de en güçlü dönemlerinde bile Kürt vatandaşlarımız dahil toplumda devlete karşı bir ayaklanma, karşı koyma duygusu oluşturamadı, kalkışma denemesinde asla başarılı olamadı ve başarılı olma şansı da hiç bir zaman olmayacak.
Son örnek, 15 Temmuz darbe kalkışmasında yaşadık, toplum genetiklerinden gelen bir refleksle devlete karşı harekete geçildiğine inandığından devletinin yanında durdu. O an devleti temsil ettiğini düşündüğü cumhurbaşkanı ve hükümetin de yanında yer aldı.
Toplum 12 Eylül 80’de devlete sahip çıkma adına yönetime el koyduğunu söyleyen darbecileri de bu söylediğimiz nedenle, devletinin yanında olmak adına desteğini verdi. Öyle ki hazırladıkları anayasaya da rekor çoğunlukla onayını vererek devlet adına hareket eden darbe konseyi ile hiç bir zaman karşı karşıya gelmedi.
Çünkü Anadoluda ana fikir devletin bekası, korunmasıdır. Onu geleceği ile ilişkilendirmektedir. Bazen benimsemese de, baskıcı karakterini anlasa da devleti daha iyi hale getireceğini söyleyenlere inanıp destek verebilmektedir. AKP yi iktidara getiren şey tam da bu noktada anlam kazanıyor. 80 yılda tam demokrasiye ulaşamayan, demokrasi sorunları yaşayan cumhuriyetimiz, bu sorunları çözeceği iddiasını taşıyan üstelikte inanca dayalı bir siyasete onay verdi ve bunu 14 yıl boyunca devam ettirdi.
Bugün gelinen noktada 14 yılda ne devlet AKP'nin bahsettiği hastalıklardan kurtuldu ne de tam demokrasi geldi. Üstelik ayrımcılık o boyutlara ulaştı, içte ve dışta başarısızlık o kadar büyüdü ki devlet bir beka sorunu ile karşı karşıya kaldı. Dış politikada süper güçleri hemen komşularımızda kalıcı hale getirecek yanlışlar yapıldı, ekonomi iyi yönetilemedi, 14 yıldır üreten hale gelemedi. İşsizlik büyüdü, kötü politikalar rantı karlı hale getirdi.
İşte bu tablo halkın genetiğinde artık bugün AKP yi başarısız bir model haline getirmiştir. Şu an mesele ne zaman ve nasıl göndereceği ve yerine kimi ikame edeceğidir. AKP nin ömrü üç vakte kadar bitecektir. Adaylar bellidir, ya demokrasi devam edecek CHP iktidara gelecek, ister tek başına, ister koalisyon veya devletin tehlikede olduğunu öne süren darbe tehlikeleri sürecek.
Buradaki anahtar CHP nin devleti inşasına, üreten ekonomi hedefine odaklanmasına bağlıdır. CHP devletle on yıllardan beridir mücadele halinde olduğunu söyleyen sol geleneklerle dirsek temasın yürüdüğü sürece toplum ona devleti yeniden inşa etme, iktidar şansı vermeyecektir. Bunu elde etmenin tek yolu kendi sosyal demokrat politikaları doğrultusunda sosyal devleti nasıl inşa edeceğini halka anlatabilmesi, politikalar, projeler oluşturmasıdır.
7 Haziran seçimlerinde tarihinde ilk kez CHP halkta bu heyecanı uyandırıp, sarsmış, heyecanlandırmıştı; yaptığı şey açıktı, devleti tümüyle, rejim açısından değiştirmek hedefiyle değil, sosyal devleti inşa etmeye, üretim ve proje ayaklarına yönelmeye başladığını göstermekle yapmıştı bunu.
Son dönemde parti içi ve dışı baskılarla 7 Haziran başarısının mimarı Kemal Kılıçdaroğlu üzerinde devletle kavgalı, sadece siyasi hedeflere yönelik çalışan bir CHP'ye yöneltmesi için baskılar görülüyor. Bu bildik şeylere geri dönmek, geçilmiş yolları yeniden geçmeye çalışmaktır. CHP nin ülkemizde iktidar olmasının tek yolu devlete sahip çıkması, tam demokrasiyi inşa hedefini ve üreten Türkiye vurgusu yapmasına bağlıdır.
Bunu yapabilecek koşullar olgunlaşmıştır. Mağdurlara sahip çıkan ve bunu çok ciddi politikalarla yapan CHP halkın her kesiminin saygı ve sevgisini, güvenini kazandı. Muhafazakar kesimlerle yeni bağlar kurdu, onlarda CHP kimliğinin inanç düşmanlığı üzerine oturmadığı konusunda samimi iletişimler kurdu.
AKP nin son çeyreğinde yükselen CHP değeri muhalif kesimleri de CHP çatısında toplanmaya doğru itmektedir. Parti üst yönetimi muhalefet etmeyi, organize olmayı ve AKP ye anladığı dilden cevap vermeyi son dönemde daha iyi beceriyor. Demokratik direniş çağrısını, demokrasinin tehlikeye düştüğü dönemlerde kullanılmak üzere çok düzgün bir zemine oturttu.
Bu gelişmeler şu anda Kemal Kılıçdaroğlu’nu halkın kahramanı, umudu ve CHP yi de geleceğin iktidarı haline getirdi. Yapılması gereken 7 Haziran ruhunu hatırlayarak devleti üreten sosyal devlet olarak nasıl inşa edeceğimizi halka en düzgün yolla anlatmak. Bunu yaptığımızda AKP dönemi sonlanacak ve tam demokrasi bu topraklarda yeniden ulaşılabilir hedef haline gelebilecektir.
Tecavüzcüleri ile evlendirilmeye kalkılan kızlar girişimi bize gösterdi ki toplum artık meselelere siyasi görülerle değil, toplumu koruyacak duygularla da bakabilmektedir. Bunu yaparken de mecliste, sosyal medyada bir araya gelebilmekte, direnebilmektedir. Bu en büyük umudumuz, geleceğe dair en güçlü ışığımızdır.
Bu dönemi doğru strateji ile yürütemez isek yeni bir baskıcı tek adam rejiminin egemen olması tehlikesi hala mevcuttur. Kazanırsak halk ve demokrasi kazanmış olacak, barış bu topraklarda hüküm sürmeye ve zenginlik yoksulluğu yenmeye başlayacak. Son gelişmeler, oluşan konsensus umudumuzu bir kat daha artırmıştır.
*ÖZLEM AĞIRMAN HAKKINDA
Cumhuriyet Halk Partisi Tuzla Eski İlçe Başkanı, iki dönem Tuzla Belediye Başkan Adaylığı, Tuzla ve İstanbul Büyük Şehir Cumhuriyet Halk Partisi Belediye Meclis üyeliği yapmış olan ve 2015 Şubat ayında şoförü tarafından silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Mimar Tekin Ağırman'ın İş kadını, Sanatçı, Şehir Plancısı olan aynı zamanda bir dönem Cumhuriyet Halk partisinde Tuzla İlçe Kadın Kolu Başkanlığı ve İlçe Yönetim Ķurulu Başkan Yardımcılığı yapan eşi Özlem Ağırman, 26. Dönem Milletvekilliği seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi'nden aday adayı olarak halkın yanında başladığı yolculuğa, yazılarından da derlenen “Çöl Filizi” kitabı ile devam ediyor.