Abone Ol

AKP'li Dilekcan: Süleyman Soylu Gereğini Yapsın

Susurluk Komisyonu'nda yer alan AKP’li Hayrettin Dilekcan, demokratik ülkelerde böyle durumlarda bakanın görevi bırakması gerektiğini işaret etti ve "sorumlu makamda olanların gereğini yapması beklenir" dedi.

AKP'li Dilekcan: Süleyman Soylu Gereğini Yapsın

Organize suç örgütü elebaşı olduğu iddiasıyla operasyon düzenlenenSedat Peker'in açıklamalarının yankıları sürüyor. Peker'in videolarında yer verdiği açıklamalar gündemde yerini korurken mafya - siyaset ilişkisi iddiaları yeniden ayyuka çıktı. Peker'in yayınladığı her video ile kamuoyunda "90'lara mı döndük" tartışması alevlendi.

Devlet-polis-mafya ilişkilerinin ortaya saçıldığı "Susurluk kazası"nın ardından kurulan komisyonun kapatılan Refah Partili üyesi Hayrettin Dilekcan bugünü değerlendirdi.

AKP'de Merkez Disiplin Kurulu üyeliği gibi bir çok görevde bulunan hala AKP üyesi olan Dilekcan aktif siyasetten çekildiğini belirterek Peker'in videolarıyla yaşanan tartışmayı Odatv'ye değerlendirdi.

AKP'li Dilekcan: Süleyman Soylu Gereğini Yapsın - Resim: 1

SUSURLUK'TA NE OLDU


Bugünkü olayların perde arkasında ne yaşandığına dair bilgilere tam hakim olunamadığı için karşılaştırma yapmanın pek sağlıklı olmayacağını söyleyen Hayrettin Dilekcan, Susurluk komisyonu raporunda yer alan iddiaları hatırlattı:

"Devlet içinde yapılanmış bir takım yanlış organizasyonların devlet adına hareket ettiğini söyleyen, devlet ve kamu görevlileriyle siyasetçilerle işbirliği içinde kendince devleti sahiplenen, devleti yön veren devleti işlerini gördüğünü söyleyen bir ekip olduğu ortaya çıkmıştı. Bunun da devlette bir takım kamu görevlilerinin bilgisi dahilinde olduğu ortaya çıkmıştı."

SAVCILIKLAR NE YAPTI

Sedat Peker'in videolarındaki iddialara değinen ve savcılıkların harekete geçtiğine dair bir bilginin olmadığını kaydeden Dilekcan şunları ifade etti:

"Videoların tamamını izlemedim. Bir takım suçlamalarda bulunuyor. Kendisine koruma verildiğini söylüyor. Koruma verilen bir şahsa operasyon yapıldığını söylüyor. Tabii bu arada ilginç olan hadise şu; kamuoyunu ciddi anlamda meşgul edecek tarzda gündeme oturmuş bir konuyla ilgili savcılıklar tarafından ne işlem yapılıyor, ne ediliyor kamuoyunun bu noktalarda hiçbir bilgisi olmadı. Yani bir şahıs bir tweet attı diye sabahın 5'inde evi basılıp ters kelepçeyle evinden götürülürken, çok üzüntü verecek ithamlarla ve isnatlarla ilgili bir işlem yapıldı mı, yapılmadı kamuoyunun bilgilendirilmemesi Türkiye için üzüntü verici bir hadise."

AĞAR'IN ÖZRÜNE VURGU

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun tepkisinin ardından, eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın Yalıkavak Marina'ya ilişkin olarak "Bizi buradan uzaklaştırınca yapılacak olan da belli: Buraya mafya çökecek" sözleri nedeniyle özür dilediğini kaydeden Dilekcan şöyle konuştu:

“Ortaya çıkan bir tablo var. Mehmet Ağar'ın özür dileyeceğine kadar yapmış olduğu bir açıklama var. Yani devletin güçleri değil, sivil şahısların güçleri ile bir takım yerlere birilerinin giremediğini söylemesi de anlamlı bir ifade. Dolayısıyla bir kısım şahıslar kamu düzenini sağlama noktasında bir takım görevler üstlenmişler bunu gösteren bir tablo var. Fotoğraf bu... Bir takım şahısların devlete ait görevleri üstlenmiş gibi hareket ettiklerini ortaya koyuyor. Avustralya'daki, Çin'de, ABD'de atılan tweetlerden haberi olan devletin burnunun dibindeki olaylardan haberi olmaması ya da gözünün kapalı kalması da ayrı bir problem."

DÜNDAR KILIÇ'IN O SÖZÜ

Organize suç örgütü liderliğinden hüküm giyip hapisten çıkan Alaattin Çakıcı'nın, öldürülen eşi Uğur Kılıç'ın babası mafya Dündar Kılıç'ın Susurluk Komisyonu'nda verdiği ifadede kullandığı "Yer altı dünyasındaki olayların devletin bilgisi dışında gerçekleşmesi mümkün değil. Çünkü devlete kimse kafa tutamaz. Devlet isterse hepsini alıp götürür yapacağını yapar" sözlerini hatırlatan Dilekcan şunları söyledi:

"Yer altı dünyasının önemli isimlerinden birisi olarak bilinen bir şahsın bu ifadesi gerçekten önemli bir hadisesydi. Yani devletin görmemesi, duymaması ve bilmemesi gibi bir hadiseyi ben kabul etmiyorum."

İSTİHBARATA DİKKAT ÇEKTİ

İstihbarat'ın 90'larda parçalı bir yapıda olduğunu Emniyet'in, Genelkurmay'ın, jandarmanın ve Milli İstihbarat Teşkilatı'nın ayrı ayrı çalıştığını söyleyen Dilekcan şöyle devam etti:

"Ama şu anda bundan bahsetmek mümkün değil. O zaman bu parçalanmadan bazı karanlık güçler istifade edip bazı atları oynatabiliyordu ama bugün böyle bir imkan da yok. İstihbarat bütünlüğünün olduğu bir yerde, bu yer altı dünyasının isimlerinin bu kadar kolay at oynatması söz konusu olamaz. Şimdi bir şahıs yurtdışında gittikten sonra nasıl cinayet işlendiğini anlatıyor, bir takım şeyler anlatıyor. Bunların hepsinden devlet bir haberdir demek cidden üzüntü verici bir hadise. Veya 'Bunlar yalandır doğru değildir' diye iddialarda bulunuyor bir takım kamu görevlileri o zaman kamuoyunun 'savcılar nerede' diye sorması hakkıdır. Neden bilgilendirilmiyor kamuoyu."


Geçmişte iktidarda kalmak için bir takım yanlışların yapıldığını şimdi de AKP'nin aynı hatayı yapıyor olabileceğini kaydeden Dilekcan "Bugün de iktidarın gideceği endişesiyle bir takım şeylere katlanma olabilir" dedi.

ÇAKICI'NIN CHP MEKTUBU

İsim vermeden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Çakıcı tutumuna ve Çakıcı'nın CHP lideri Kılıçdaroğlu'nu tehdidine değinen Dilekcan şu şekilde konuştu:

"Partilerden birinin lideri bir şahsın arkadaşlığından bahsetti. Geçmişten gelen hukuklarından bahsetti, şahsın devlet için fedakarlık yaptığından bahsetti. Kamuoyunda da aksi kanaat söz konusuydu. Kamuoyunun bundan rahatsız olacağı bilinmesine rağmen bunlar rahatlıkla söylenebildi. Ve onun ötesinde iktidarı ve siyasi partileri eleştiren bir bir isim siyaset dışı isimler tarafından tehdit edildi. Ve bu Türkiye'de siyaset yapmanın, siyaset zemininin hangi şartlarda ayakta kalabileceğini gösteren bir problem."

AKP GÖZLERİNİ KAPATTI

Dilekcan, ittifak için bazı şeylere gözlerin kapatıldığını kaydederek şöyle devam etti:

"Bazı yanlışları görmezden gelme olabilir. Alaattin Çakıcı cumhurbaşkanına tehdit mektubu yazdı, ana muhalefet liderine tehditler savurdu buna rağmen şu anda da bir başka yer altı dünyasından olan bir şahısla çatışma yaşanıyor. Bütün bunların hepsini Cumhurbaşkanı'nın yutacağını zannetmiyorum ben. Yutmasını gerektiren bir ortam var mıdır yok mudur onu size bırakıyorum. Konjonktür gereği bazı şeylere tahammül etmek zorunda kalabilirsiniz ama ben Sayın Cumhurbaşkanının bunları not ettiğini ve rahatsızlık duyduğunu düşünüyorum."


Dilekcan "AK Parti'nin kuruluş felsefesi ve amacı bu tür yapılardan kurtulmak olmuştur. En fazla zarar gören de AK Parti ve onun tabanı olmuştur.. Benim kanaatim bu yapıların üzerine gidileceği noktasındadır. Bu yapılardan kurtulmadığınız müddetçe ülkemizde sosyal barışın sağlanamayacağını hukukun hakim olamayacağını düşünüyorum" şeklinde konuştu.

DEVAM ETMESİ SIKINTILI

Tüm bu tartışmaların gölgesinde demokratik ülkelerde bu şekilde bir İçişleri Bakanı'nın görevine devam etmesinin sıkıntılı olacağını düşündüğünü kaydeden Dilekcan şunları söyledi:

"Demokratik ülkelerde böyle bir şey ortaya çıktığı zaman, kamuoyunun doğru bilgilenmesi, olayların doğru ortaya çıkabilmesi açısından, ilgili kamu görevlilerinin ve savcıların görevlerini hukuka uygun yapabilmesi için toplumu da kamu görevlilerini de rahat bırakır ve 'İstediğiniz gibi hareket edebilirsiniz ben suçlu değilim yanlış hukuk dışı işler yapmadım, bunun ortaya çıkmasına zemin hazırlamak için görevi bırakıyorum' der. Ama maalesef Türkiye'de hiçbir bakanlıkta böyle bir şey olmuyor. Eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan'la ilgili Meclis uyuyor. Birisi bir laf söylemiş diye dokunulmazlıkların peşinde düşen Meclis'in sessiz kalması da ayrı bir problem."

GEREĞİNİ YAPMASI BEKLENİR

Dilekcan "Geçmişte hukukun işlemeyişinden kaynaklı olarak çek senet mafyası gibi bir takım yapılar ortaya çıkmıştı. Bugün de gerçek veya yanlış bir takım siyasilere dayanarak kendilerini güçlü gibi göstermek suretiyle bazı karanlık işlerin yapılması söz konusu olabilir. Demokratik ülkelerde bu tür olaylara müsaade edilmez ve tekraren ifade etmek gerekirse, hukukun ve yargının devreye girmesi gerekir. Yargının rahat çalışabilmesi için de sorumlu makamda olanların gereğini yapması beklenir" diye de ekledi.

PATLAK VEREN SKANDAL

3 Kasım 1996'da Balıkesir-Bursa karayolunda Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkiinde meydana gelen trafik kazası sonucu, devlet-polis-mafya ilişkileri ortaya saçılmıştı.

O tarihte DYP Şanlıurfa milletvekili olan Sedat Edip Bucak, İstanbul Kemalettin Eröge Polis Okulu Müdürü Hüseyin Kocadağ, Mehmet Özbay sahte kimlikli Abdullah Çatlı ile Gonca Us'un bulunduğu araç bir kamyona çarparak trafik kazası yaptı.


Tarihe "Susurluk skandalı" veya "Susurluk kazası" olarak geçen kazada, Çatlı ve Kocadağ ve Us ölmüş Bucak yaralı olarak kurtulmuştur.