Haluk Kırcı ve Alaaddin Çakıcı'nın ardından Kürşat Yılmaz'ın da tahliyesi, ülkücü mafyanın yeniden yapılandırıldığı iddialarına neden oldu. Fikri Sağlar'a göre ise AKP, MHP'nin paramiliter gücüne ihtiyaç duyuyor.
Organize suç örgütü lideri olmakla suçlanan Sedat Peker'in açıklamalarıyla gündeme gelen karanlık ilişkilerin üzerine gidilmezken ülkücü mafya liderleri Haluk Kırcı ve Alaattin Çakıcı'nın ardından Kürşat Yılmaz'ın da tahliye edilmesi soru işaretlerine neden oluyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Cumhur İttifakı'ndaki ağırlığını artırdığı bir dönemde gerçekleşen tahliyeler, ülkücü mafyanın yeniden yapılandırılacağı ve sokaklara hakim olacağı savlarını gündeme getirdi. Özellikle İstanbul'da yeraltı dünyasında oluşan boşluğun bu tahliyelerle doldurulacağı, kara paranın da bu yolla yönetileceği iddia ediliyor.
Eski TBMM Susurluk Komisyonu Üyesi Fikri Sağlar ise iktidarın seçimleri kaybedeceğini belirterek AKP'nin MHP'nin paramiliter gücüne ihtiyaç duyduğu öngörüsünde bulunuyor.
Haluk Kırcı'nın tahliyesi sonrası verdiği fotoğraflar
Ülkücü kökenli isimlerin tahliyesine ilişkin ilk işaretler 2012'de verilmişti. Bu tarihte çıkarılan yargı paketiyle 1978 yılında Ankara'da sol görüşlü yedi gencin öldürülmesiyle ilgili "Bahçelievler Katliamı" davasının hükümlülerinden ülkücü Haluk Kırcı, Bünyamin Adanalı ve Ünal Osmanağaoğlu tahliye edilmişti.
Kırcı, daha sonra Can Dündar'a yönelik silahlı saldırıyı azmettirmek suçundan gözaltına alınan Ergün Celep'le ortaya çıkan fotoğrafıyla dikkat çekti. Kırcı'nın Sedat Peker'in uyuşturucu baronu olmakla suçladığı ve Kıbrıs'ta tutuklanan Halil Falyalı ile yemek yerken fotoğrafı da basına yansıyan tartışmalı görüntülerinden biri oldu.
Çakıcı'nın Kılıçdaroğlu'nu tehdidi
Devlet Bahçeli'nin hastanede ziyaret ettiği, sağlık durumuyla yakından ilgilendiği Alaattin Çakıcı ise Nisan 2020'de MHP ve AKP'nin ortaklaşa Meclis'ten geçirdiği infaz paketiyle 16 Nisan 2020'de Sincan Cezaevi'nden tahliye edildi. Tahliyeden kısa bir süre sonra MHP Genel Merkezi'nde Devlet Bahçeli'yi ziyaret eden Çakıcı, daha sonra uzun araç kuyruklarıyla kent kent gezerek gövde gösterisi yaptı.
Bahçeli'nin "dava arkadaşımdır" dediği Çakıcı'nın ilk "eylemi" ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu tehdit etmek oldu. Twitter hesabı üzerinden 17 Kasım 2020'de bir mektup yayınlayan Çakıcı, Kılıçdaroğlu'nu "akıllı ol", "Seni bakla kazığı ile tanıştırırım" ifadeleriyle tehdit ederken "dürzü" diyerek de hakaret etti. Kılıçdaroğlu'nun şikayeti üzerine Çakıcı, hakaret ve tehditten 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Ağar, Eken ve Çakıcı aynı karede
Çakıcı'nın, Sedat Peker'in "çöküldü" dediği Yalıkavak Marina'da eski Susurluk hükümlüsü Mehmet Ağar, Korkut Eken ve emekli Özel Kuvvetler Komutanı, eski MHP milletvekili Engin Alan ile bir araya gelmesi de tartışma yarattı. Susurluk davasında çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmekten hüküm giyen Ağar ve Eken, halen faili meçhul cinayetler davasında sanık olarak yargılanıyor. Çakıcı'nın tahliyesinin ardından "mafya-polis-siyaset" üçgeninde çekilen bu fotoğraf yeraltı dünyasına bir mesaj olarak yorumlandı.
Emniyetin raporuna göre Türkiye'de en çok üyesi bulunan mafya grubunun başında Çakıcı geliyor. Çakıcı'nın 428 adamı varken yeni tahliye olan Kürşat Yılmaz grubuna bağlı kişi sayısının ise 58 olduğu ifade ediliyor.
Çakıcı, yalnızca bir mafya lideri değil aynı zamanda devletin örtülü operasyonlarda kullandığı bir isim. Çakıcı'nın bir dönem MİT tarafından Asala'ya karşı yurt dışı operasyonlarda kullanıldığı iddia edilmişti. Eski MİT Kontr-Terör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür de eski MİT yöneticisi Yavuz Ataç'ın Çakıcı'yı Almanya'da PKK'ya karşı yapılan bir operasyonda kullandığını öne sürmüştü.
Ülkücü Gençler'den mafya liderliğine
Örgüt kurmak, yağma, yaralama gibi suçlardan 2005 yılında 66 yıl hüküm giyen Kürşat Yılmaz ise 17 yıldır cezaevindeydi. Yılmaz, yeniden yargılama talebinin kabul edilmesi üzerine 32 yıllık cezasından beraat ederek tahliye edildi.
Geçmişte birçok adam öldürme ve yaralama gibi suçlara adı karışan Kürşat Yılmaz, 12 Eylül döneminde Ülkücü Gençler Derneği'nde yöneticilik yapmış, 1995'te ise Kuşadası Belediye Başkanı Lütfi Suyolcu'nun öldürmeye azmettirmekten de mahkûm olmuştu.
Mafya yeniden mi yapılandırılıyor?
Peki bu tahliyeler ne anlama geliyor? Her iki isim, emrinde onlarca üyesi olan organize bir yapı olarak dikkat çekiyor. Bu grupların yeraltı dünyasında Peker'in yurtdışına çıkışıyla oluşan boşluğu dolduracakları tahmin ediliyor. Tahliyelerin özellikle de İstanbul'da yeraltı dünyasına hakim olma ve buradaki kara para trafiğini yönetmeye doğrudan etkisi olacağı da dile getirilen iddialar arasında. Çakıcı ve Yılmaz'ın İstanbul'da son yıllarda güçlenen yabancı suç örgütlerine karşı da öne sürülmüş olma ihtimalinden söz ediliyor.
Bir diğer iddia ise Çakıcı ve Yılmaz gibi ülkücü mafyanın, olası bir kaos durumunda kullanılmak için tahliye edildikleri savı oldu.
Fikri Sağlar: İktidar korku yöntemini kullanacak
Çakıcı ve Yılmaz'ın tahliyelerini DW Türkçe'ye değerlendiren eski TBMM Susurluk Komisyonu Üyesi Fikri Sağlar da benzer görüşleri savunuyor. İktidarın zayıfladığına dikkat çeken Sağlar, "Bugünkü iktidar, koltuğun kurtarmak için yeni bir yöntem deniyor: Korkutma yöntemi. İnsanları seçime seçim sürecinde yıldırma yöntemini kullanıyor. Kaybedeceğini anladı" görüşünü dile getirdi.
Bahçeli'nin "ülküdaş" diyerek savunduğu bu kişilerin çıkarılan infaz paketiyle tahliye edildiğini belirten Sağlar, Çakıcı'nın tahliyesi sonrası Kemal Kılıçdaroğlu'nu tehdidine, Kürşat Yılmaz'ın da Kuşadası Belediye Başkanı'nı öldürmekten mahkum olduğuna dikkat çekti.
Sedat Peker'in gündeme getirdiği iddialara da işaret eden Sağlar şöyle konuştu:
"Sedat Peker, iktidarın korku ortamı yaratacağını söylemişti. Kendisinin de bu doğrultuda görev yaptığını açıklamıştı. Hükümetin artık geleceği olmayacağı görülüyor. AKP, koltuğu kaptırmamak için sandığa giderken her türlü engeli koymak isteyecektir. Mafya liderleriyle anlaşması çok doğal. Türkiye'nin uluslararası arenada itibarı kaybolmuş. Anlaşılan o ki Sedat Peker'in açıklamalarından da yola çıkarak AKP, MHP'nin para militer gücüne ihtiyaç duyuyor. Onları sokağa çıkaracaklar. Ancak Atatürk Türkiyesi buna izin vermeyecektir."