Abone Ol

Albayrak’ın ekibi Ağbal İçin O Şahıs Diye Bahsediyor

“Af Talebi” kitabının yazarı Gazeteci Can Coşkun perde arkasında yaşanan koltuk kavgaları rejimin işleyişine ışık tutuyor.

Albayrak’ın ekibi Ağbal İçin O Şahıs Diye Bahsediyor

Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak aylardır ortalarda görünmüyor. Muhalefet “Berat Albayrak nerede?” sorusunu sürekli olarak sorsa da Albayrak gizemli sessizliğini koruyor. Öte yandan Erdoğan’ın ailesinin bir parçası olan ve AKP içindeki güç odakları içinde sağlam bir yeri olan Albayrak’ın sessizliğinin ne zamana kadar süreceği de merak konusu.

Tüm bunlar yaşanırken, gazeteci Can Coşkun, istifa sürecinin öncesini ve sonrasını değerlendiren bir kitaba imza attı. “Af Talebi” adını verdiği kitapta Coşkun, Albayrak’ın AKP içindeki konumunu, parti içinde gerek Albayrak ile gerek birbiriyle çatışan güç odaklarını yine partili haber kaynaklarına dayanarak işliyor. Gazetecilik mesleğine BirGün’de başlayan, yıllardır Halk TV ekranlarında mesleğe devam eden Coşkun’la, AKP içi güç odaklarını konuştuk.


Kitabı hazırlarken temel aldığınız referans, gazete arşivleri ve AKP’li yetkili isimler. Bu AKP’li isimlerin değerlendirmelerinden AKP içinde birbiriyle çatışan güç odaklarının savaşını gözlüyoruz. Bu ne zamandan itibaren başlıyor ve savaşın boyutu nedir?
Futbol terimleriyle düşünürsek, Erdoğan’ın hep ilk 11’e koyduğu bazı oyuncuları vardı. Mesela Binali Yıldırım vardı, Ali Babacan vardı, Ahmet Davutoğlu vardı. Bu isimlerin hepsi hem bürokraside hem de bakanlıkların çeşitli birimlerinde üst düzey kadroları olan isimlerdi. Bu isimler de Erdoğan’ın karşısına pazarlık için güçlü bir şekilde oturabiliyordu. 2018’e kadar bu pazarlıkların sürdüğünü ben de kitabı yazarken kaynaklarımdan öğrendim. Erdoğan’ı tartışmasız tek güç olarak ele alacağımız tarih yeni sistemle yani 2018’le ortaya çıkıyor. Örneğin Ahmet Davutoğlu 2015’te kabine pazarlığına girişebiliyor, Berat Albayrak’ın enerji bakanlığına getirilişine karşı çıkabiliyor. Beraberinde Lütfü Elvan’ı getirmek istiyor ancak onu da istemeyen güçler oluyor. Bu güçler bir biçimiyle Erdoğan’la masaya oturabiliyor. Ama 2018’den sonra tüm güç Erdoğan’da toplanıyor. Bunda tabii partinin bölünmesi de etkili oldu. Çünkü partide kalan isimler ve bürokrasideki kadrolar artık tümüyle Erdoğan’a biat edenlerden oluşuyor. Bu da AKP içinden bilgi almayı zorlaştıran en önemli neden. Parti bu haliyle gazeteciler için bir kapalı kutu gibi. Bunu hâlâ AKP’de bulunan isimler de kabul ediyor.

Ama bu kadar güçlü bir Erdoğan, damadını da göndermek zorunda kaldı…
Parti içinde öyle, tek güç Erdoğan. Ama Türkiye’de bir seçmen dengesi bir de iş dünyası dengesi var. Erdoğan’ın sık sık anket yaptırdığı hep söylenir ama ben bu kadar çok anket yaptırdığını tahmin etmiyordum. Örneğin bakanlık koridorlarında bile insanların birbirine fısıldadıklarını takip etmeye çalışan bir Erdoğan var. Tabii şu da var, Erdoğan partinin veya bürokrasinin içindeki güç odaklarını veya klikleri birbirine çarpıştırarak yönetmeyi de seven biri. Örneğin, Merkez Bankası Başkanı olarak atadığı Naci Ağbal, Banka’ya atanmadan önce Strateji ve Bütçe Başkanı. Yani Saray’da zaten Erdoğan’ın çalışma arkadaşlarından biri. Erdoğan Naci Ağbal’dan öğrendiklerini kabine toplantısında Albayrak’a sorabiliyor.

Güç dengeleri nasıl bir denklem oluşturdu da biz 7 Kasım’da Albayrak’ın istifasını öğrendik?
Bundan 3 ay önce Erdoğan’ın Albayrak’a iade-i itibar yaptığı konuşmasını ele alalım. Vurguları Albayrak’ın Enerji Bakanlığı dönemine ilişkindi. Halbuki Albayrak ekonomi yönetiminde eleştiriliyordu. Muhalefetin eleştirileri de Enerji Bakanlığı döneminde yoğunlaşmıyordu. Albayrak ise istifasından önce Damat olduğu için yıpratıldığı yönünde bir kanaate sahip. Sonuçta Albayrak’ın baktığı yerde ekonomi yönetiminde sadece kendisi yetkili değil. Aldığı kararlar Erdoğan’ın da altına imza attığı kararlar. Ancak buna rağmen eleştiri oklarının hemen hepsinin Albayrak’a yönelmesinden kendisi de rahatsız oluyor. Çünkü Albayrak, siyasi kariyerini Hazine ve Maliye Bakanlığı ile bırakmak isteyen biri değil. Bir gün AKP genel başkanlığı koltuğu boşaldığında en güçlü alternatif olarak konumlanan bir figür Albayrak. Para yönetimini ailenin içinde tutmak isteyen Erdoğan’ın, ileride parti başkanlık görevini bırakacağı kişiyi de ailesinden seçecektir diye düşünülüyor. Bu da kimse için sürpriz olmaz diye düşünüyorum.

Albayrak’ın gücü de Erdoğan’la kurduğu akrabalık ilişkisinden gelmiyor mu? Herkes ikinci adam olarak Albayrak’ı görmüyor muydu parti içinde?
Parti içinde herkes böyle görmüyor. Partinin resmi kurumsal görüşü “Berat Albayrak damat olması nedeniyle çok eleştirildi, ekonomik şartlar çok zorluyken geminin dümenini bozmadan tutmaya çalışan bir isim” şeklinde. Ama herkes odasına çekildiğinde -konuştuğum kaynaklar da bunu doğruluyor- Berat Albayrak’ın bir daha ekonomi yönetimine getirilmesinin parti için bir felaket olacağını konuşuyor. Bu görüşü dillendirenlerin başında da Naci Ağbal ekibi geliyor.

Ne kadar güçlü bu Naci Ağbal ekibi? Sonuçta bürokrat bu adam.
Açıkçası Berat Albayrak’ın kabineye geri dönmesini engelleyebilecek veya Erdoğan’ın kararlarını etkileyebilecek ölçüde güçlü bir ekip olduğunu düşünmüyorum. Ama en azından “128 milyar dolar nerede” sorusuyla açığa çıkan rezervleri satma politikasına Naci Ağbal ve ekibinin karşı çıktığı söyleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise bir taraftan öğrendiğini diğer tarafa üstelik insan içinde sormayı seviyor. Naci Ağbal kadroları da en azından buna etki ettiğini biliyor. Erdoğan’a en azından soru sordurabilecek kadar etkililer ve bunu da biliyorlar. Ama Albayrak’ın dönüşünü engelleyemezler. Şunu da eklemek gerekir. Erdoğan’ın anketlere rağmen kabineye getirdiği tek isim Berat Albayrak. Bu yalnızca kamuoyu anketleri değil, iş dünyasından gelen anketlere rağmen yapılıyor.

Erdoğan hem iş dünyasının hem kamuoyunun istemediği biri olan damadını ekonominin başına getiriyor. Bunca riski neden alıyor Albayrak için?
Erdoğan mali yönetimin ailede kalmasına önem veriyor. Ya da Binali Yıldırım gibi aileden görülen isimlerin kontrolünde olmasını istiyor. Fakat şu şerhi de düşmek lazım. Bana konuşan kaynakların söylediklerine göre Berat Albayrak uzun yıllardır bu koltuklar için hazırlanan bir isim. Erdoğan da damadı Albayrak’a hep bu yönde telkinlerde bulunuyor. Örneğin Albayrak’ın ABD’den dönüş kararı kendisinin değil, Erdoğan’ın kararı. Albayrak’ı Türkiye’ye çağırıyor ve hazırlanmasını istiyor. Sonra Türkiye’ye geliyor ve iş dünyasına yerleştiriliyor. Burada yine Erdoğan’ın telkinleri üzerine basına demeçler vermeye başlıyor ve görünür oluyor. Keza aynı şekilde Sabah Gazetesi’nde köşe yazarlığına başlıyor daha sonra.

Böyle büyük beklentiler yaratan Albayrak bir biçimiyle gitti. Bu bir sürecin sonu mu, yoksa bir ara dönem mi?
Albayrak hakkında zaten yaz aylarında başlamak üzere yoğun istifa çağrıları oluyor. Hatta o dönemde bakanlar sosyal medyadan yaptıkları açıklamalarıyla Albayrak’a sahip çıkıyor. Albayrak da şunu düşünüyor; genç biri, henüz siyasi kariyerinin başında, bu kadar yıpranmak kariyeri açısından son derece olumsuz sonuç doğuruyor. Kaldı ki ekonomi yönetiminden sorumlu olsa da kendisinin politikaları bir hükümet programının parçası. Yani tek sorumlu kendisi olamaz. Üstelik ekonomi yönetiminin diğer bürokratlarıyla da çatışmalı bir ilişki söz konusu. Örneğin Albayrak’ın faiz konusunda yaptığı bir açıklama o sırada Strateji ve Bütçe Başkanı olan Naci Ağbal tarafından veya Nurettin Canikli tarafından yapılan bir sosyal medya paylaşımıyla boşa düşürülebiliyor. Albayrak’ın dediğinin tam tersini yine ekonomi yönetiminde olan bir başka isim söyleyebiliyor.

Bu süreçte bir öfke birikimi söz konusu sanırım… İstifanın gerekçesi olan olay nedir?
İstifa olayı bütçe sürecinde patlak veriyor. Bütçeleme sürecinde Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Strateji ve Bütçe Başkanlığı mutlaka ortak çalışmak zorundalar. Strateji ve Bütçe Başkanı’nın da Naci Ağbal olduğunu hatırlatalım. Ekonomi yönetimi tepe taklak giderken ilk arıza orada başlıyor. Bütçe hazırlanırken Albayrak’ın “Bunlar daha önemli” dediği şeylerin bütçe metninde yer bulmadığı, daha çok Naci Ağbal ekibinin önem verdiği konuların bütçede yer aldığı görülüyor. Naci Ağbal ise her kabine öncesinde ve sonrasında Cumhurbaşkanına Berat Albayrak’ın yaptıklarını eleştiren sunumlar yapıyor. Ortaya çıkan tabloyu ve kendi çözümlerini de anlatıyor. Kabine toplantısında ise Erdoğan, Naci Ağbal’dan öğrendiklerini isim vermeden Albayrak’a yöneltiyor. Tabii isim verilmese de herkes bu soruları Erdoğan’ın aklına düşürenin Naci Ağbal ve ekibi olduğunu biliyor. Bu nedenle Albayrak kadroları Naci Ağbal’dan hiç hoşlanmaz. O kadar ki, Berat Albayrak kadrolarıyla konuşurken Naci Ağbal’dan bahsederken “O şahıs” diye bahsettiklerini gözlemliyoruz.

Bu haliyle Naci Ağbal’ın Merkez Bankası’nın başkanı olması böyle bir sürecin ürünü. Peki Ağbal’ın görevden alınmasında Berat Albayrak’ın müdahalesi var mı?
Mutlaka var. Fakat şunu da eklemek gerekir. Tüm bu koltuklar dağıtılırken Erdoğan şunu da hesap etmek zorunda kalıyor. Deva ve Gelecek Partileri… Koltuklarından tatmin olmayan isimlerin bu partiler nedeniyle gidebilecekleri başka partiler var artık. Bu nedenle koltukları sürekli değişiyor. Örneğin Lütfü Elvan’ın Gelecek Partisi’ne geçebileceği uzun süre konuşulmuştu. Hatta Davutoğlu’nun başbakanlığı sürecinde de Lütfü Elvan’la yakın çalışmak istediği, Erdoğan’ın buna sıcak bakmadığı, ikili arasında Lütfü Elvan için pazarlık döndüğü de iddialar arasında. Bugün bakıyorsunuz, Davutoğlu, Erdoğan’ın rakibi konumundayken, Elvan Erdoğan’ın maliye bakanı… Aynı şekilde AKP’nin MKYK’sinde koltuk sayısının yükseltilmesinin de Gelecek ve Deva’ya gidişlerin önünü tıkamakla ilgisi var. Böylece daha fazla kişiye bir koltuk vermek mümkün oldu. Tam da bu yüzden Naci Ağbal bir süre değerlendirildi. Bu haliyle sistemi bilen Ağbal, bir daha değerlendirileceğini de biliyor. Nitekim Merkez Bankası’ndan giderken şükranlarını sunması da bu yüzden.