DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Kırşehir İl Kongresi’nde konuştu.
Bahçeli'ye yaptığı askıda ekmek eleştirilerinin ardından Bahçeli'nin "deva yerine beladan ibaret olan siyasi fosiller" sözlerine de yanıt veren Babacan, "Bu arada geçen gün grup toplantısında öfkeyle bize sataşıp partimizi ve beni kast ederek 'siyasi fosil' demiş. Bize ve bana dedi. 'Siyasi fosil' diye... Neyse.. Türkiye’nin en yeni siyasi hareketine, sahiplerinin gençler olduğu bir partiye siyasi fosil denemez" diye konuştu.
Babacan, "Ortak oldukları hükümet yönetmeyi beceremeyip vatandaşı ekmek parasına muhtaç bırakıyor, sonra da bunlar ekmek asıyorlar meydanlara. Bizim topraklarımızda insanlara göstere göstere, şov yapa yapa ekmek dağıtmak diye bir şey var mı yahu? İnsan önce utanır, “Nasıl oldu da halkı bir ekmek parasına muhtaç hale getirdik” diye düşünür. Bu nasıl pişkinlik ya?" ifadesini kullandı.
Babacan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
DEVA Partisi, mevcut yönetimden çok daha becerikli en az on tane bakanlar kurulu çıkartır"
Bir kez daha ilan ediyorum: Ekonomi, hukuk, dış politika, eğitim, teknoloji, sağlık, tarım, sanayi, kültür, sanat gibi aklınıza gelebilecek her alanda DEVA Partisi, mevcut yönetimden çok daha becerikli en az on tane bakanlar kurulu çıkartır.
Bildiğiniz gibi Demokrasi ve Atılım Partisi olarak 9 Mart tarihinde farklı kesimlerden, farklı dünya görüşlerinden, farklı kimliklerden 90 kurucu üyemizle yola çıktık. Kurul üyelerimizle birlikte sayımız önce 94’e çıktı. Siz değerli teşkilat mensuplarımız ve gönüllülerimizle ise binlerce kişilik büyük bir aile olduk.
Bu hızlı büyüme, ülkemizin DEVA Partisi’ne ihtiyacını gözler önüne seriyor. İhtiyaç vardı çünkü uzun süredir ülkemiz çok kötü yönetiliyor.
İhtiyaç vardı çünkü halkımızın dertlerini dinleyen, anlayan, bu dertlerin çözümüne talip olan kimse yoktu.
İhtiyaç vardı çünkü hukuk yerlerde sürünüyordu, demokrasi can çekişiyordu, ekonomi ağır bir kriz geçiriyordu. Eğitim, sağlık tüm alanlar kötüye gidiyordu.
İşte biz ülkemizin demokrasi ve atılıma şiddetle duyduğu ihtiyaç nedeniyle partimizi kurduk.
DEVA Partisi’ni Kırşehir’den Van’a, Edirne’den Hatay’a, Artvin’den Muğla’ya varana dek geniş kesimlerin bize seslenmesiyle kurduk.
"Şu an devlet yönetiminde hiçbir etik değer, ilke kalmadı"
Şu an devlet yönetiminde hiçbir etik değer, ilke kalmadı.
İnsanlığın binlerce yıldır biriktirip bugüne taşıdığı ilkeler, siyaset dünyamızdan, devlet yönetminden silindi adeta.
Adalet, eşitlik, liyakat, şeffaflık, hesap verebilirlik gibi en temel ilkeler yönetenler tarafından ayaklar altında çiğneniyor. Biz DEVA Partisi olarak, partimizin temeline bu ilkeleri koyduk kıymetli dostlarım.
Buradan siz değerli yol arkadaşlarıma bir kez daha sesleniyorum.
Devlet yönetiminde hangi ilkeleri benimsiyorsak, partimizi de bu ilkelere uygun şekilde büyüteceğiz.
Biz ilkelerimizden asla taviz vermeyeceğiz. İşine gelmediğinde ilkeleri çöpe atanlardan olmayacağız.
Önce kendi kapımızın önünü temiz tutacağız. Adaletten, eşitlikten, şeffaflıktan şaşmayacağız. Her an hesap vermeye hazır olacağız.
Tam da bu yüzden partimizin tüzüğünün yanı sıra bir de Etik İlkeler ve Değerler Yönetmeliği yayınladık. Parti mensuplarımız için etik olanla olmayanı yazılı hale getirdik. Tüm Deva Partililer bu yönetmelikle bağlıdır.
"Hiçbir hukuk kuralını, etik değeri tanımıyorlar"
Peki bugünkü hükûmet ne yapıyor?
Geçtiğimiz hafta içinde, bütçede fonksiyonel sınıflandırma tablosu kaldırıldı.
Yani, iktidarın otoyol, köprü ve hastane gibi büyük projeler için ne kadar ödeme yaptığı artık öğrenilemeyecek. Türkiye Büyük Millet Meclisine, Milletin Meclisine yalnızca toplam bütçe sunulacak.
Hiçbir hukuk kuralını, etik değeri tanımıyorlar.
Değerli dostlarım,
Defalarca söyledik, bu bir zihniyet problemidir. Bir ülkede Meclisin egemenliğini zayıflatırsanız, millet egemenliğini zayıflatırsınız. Kurumları zayıflatırsanız, demokrasimize zarar verirsiniz.
Bu bütçe milletin bütçesi milletin. Kimsenin kendi malı mülkü değildir. Milletin parasını harcadıklarının farkında değiller. Bu paranın kalem kalem denetlenebilmesi gerekir. Bunu engelleme hakları yok.
İlkeler dedim ya saygıdeğer konuklar. Şeffaflık en önemli ilkelerden. Ama onlar karanlığı seviyorlar. Gizlemeyi tercih ediyorlar.
Soruyorum: Bu milletin parasını kullanırken gizli saklı ne yapıyorsunuz?
Bu ülkede aileler ay sonunu getirmek için harcadığı her kuruşu tek tek hesap ederken, siz neyi kimden saklıyorsunuz? Bu milletin kaynaklarını kimlere, nerelere harcıyorsunuz? Açık olun, dürüst olun.
Kıymetli dostlarım,
Biz Gazi Meclisimizin çiğnenen onurunu yeniden ayağa kaldıracağız.
Güçlendirilmiş parlamenter sistemi mutlaka tesis edeceğiz.
Söz veriyoruz, biz şeffaf olacağız.
Söz veriyoruz, israfa asla göz yummayacağız.
Söz veriyoruz, bu milletin alın teriyle kazandığı, vergi olarak ödediği, her bir kuruşun hesabını vereceğiz.
"Türkiye ekonomisi son yirmi yılın en kötü seviyesinde"
Türkiye ekonomisi son yirmi yılın en kötü seviyesinde. Günbegün fakirleşiyoruz.
Günbegün cebimizdeki para değer kaybediyor. Ülkemizdeki yoksulluk tarihin rekor seviyesinde.
Zenginle fakir arasındaki gelir uçurumu büyüdü, büyümeye de devam ediyor.
Hayat pahalılığı can yakıyor, can alıyor. Asgari ücret, sefalet ücretine dönmüş durumda.
"Geçtiğimiz hafta hükûmetin bir ortağı “askıda ekmek kampanyası” başlattı"
Geçtiğimiz hafta hükûmetin bir ortağı “askıda ekmek kampanyası” başlattı.
Yani dostlarım, ülkeyi yönetenler, bu halkı ekmek parasına muhtaç bıraktıklarını ilan etti. Utanç verici bir şey. Bugün bu kampanyayı başlatan ortak, ekonomi ne zaman kötü olsa hükûmet ortağı. Hatırlayın üçlü koalisyon döneminde yaşanan ve yakın tarihimizin en büyük ekonomik krizi olan 2001 krizinde neler yaşanmıştı.
20’ye yakın banka batmıştı. Milli gelirin üçte biri kaybedilmiş, gecelik faizler %7500’leri görmüştü. Yıllık enflasyon % 70’leri geçmişti. Başbakanlığın önünde yazar kasalar fırlatılmıştı. Hatırlayın.
Halkımız yine açlık sınırındaydı. Yine becerememişlerdi de Dünya Bankası’ndan bir başkan yardımcısını ekonominin başına getirmişlerdi. Borcun faizini ödeyebilmek için dahi dış borca muhtaç duruma düşmüşlerdi. Şu anda bunlar yine hükûmete ortak, ve ülkemiz yine derin bir ekonomik krizin içinde.
Biliyorlar da bunu. Ortak oldukları hükümet yönetmeyi beceremeyip vatandaşı ekmek parasına muhtaç bırakıyor, sonra da bunlar ekmek asıyorlar meydanlara.
"Şov yapa yapa ekmek dağıtmak diye bir şey var mı yahu?"
Üstelik, kadim bir geleneğimizi istismar edip, parti logolarıyla, fotoğraflarla yapıyorlar bunu.
Yahu siz bu ülkenin yerli ve milli geleneklerine bu kadar mı yabancısınız? Bizim topraklarımızda insanlara göstere göstere, şov yapa yapa ekmek dağıtmak diye bir şey var mı yahu?
Bizim geleneğimizde, sağ elin verdiğinden sol elin haberi olmaz.
İnsan önce utanır, “Nasıl oldu da halkı bir ekmek parasına muhtaç hale getirdik” diye düşünür.
Ama utanmıyorlar. Bir de kalkmışlar bize dil uzatıyorlar.
Bu nasıl pişkinlik ya?
Bu arada geçen gün grup toplantısında öfkeyle bize sataşıp partimizi ve beni kast ederek “siyasi fosil” demiş. Bize ve bana dedi. “Siyasi fosil” diye... Neyse..
Türkiye’nin en yeni siyasi hareketine, sahiplerinin gençler olduğu bir partiye siyasi fosil denemez.
Herkes her şeyi görüyor. Bu milleti yoksullaştıranları herkes görüyor. Hükümetin görevi bu ülkede tek bir çocuğun bile aç yatmamasını sağlamaktır.
Siz hükûmettesiniz! Küçük müçük, bugünkü hükûmetin ortağısınız.
Size bunu da biz mi hatırlatalım? İşinize geldiği zaman iktidarmış gibi davranıyorsunuz, “astığım astık, kestiğim kestik” diyorsunuz. İşinize gelmediği zaman sanki hiç sorumluluğunuz yokmuş gibi mağdur şapkanızı takıp ekmeği asıyorsunuz. Hem de meydanın ortasında askıya asıyorsunuz.
Ülkenin içine düştüğü durumdan sonuna kadar siz de sorumlusunuz. Kaçamazsınız.
"Vicdanınız sızlamadan nasıl çarçur ediyorsunuz bu milletin kaynaklarını?"
Ben ve arkadaşlarım boş aldığımız hazineyi dolu teslim ettik. Bizim hesabımız ortada, başımız dik.
Şu andaki hükümet ne yaptı? Hazineyi tüketti, kasa boş. Ülke borç batağında. Doğmamış çocuklarımıza kadar borçlandırdılar memleketi.
Soruyorum onlara; Vicdanınız sızlamadan nasıl çarçur ediyorsunuz bu milletin kaynaklarını? Har vurup harman savururken hiç mi durup düşünmüyorsunuz? Hiç mi vicdanınız sızlamıyor?
Arkadaşlar, bunlar yönetemiyorlar ve arkasından da halkımızın onuruyla oynuyorlar.
Üzülerek söylüyorum ki bu yönetim anlayışı ile Türkiye’nin sorunlarını çözmek mümkün değil.
Tekrar ediyorum:
Ülkede özgürlükleri askıya alırsanız, insan haklarını askıya alırsanız, adaleti askıya alırsanız, demokrasiyi askıya alırsanız; ekmeği de askıya koymak zorunda kalırsınız.
Ekmeği askıya koyduğunuzda, artık bu memleket için, bu ülkenin vatandaşları için yapacak hiçbir şeyiniz kalmamış demektir. Artık çözüm öneriniz bitmiş demektir. Artık gitme vaktiniz yaklaşıyor demektir.
"İsraf ve yanlış yönetim sonucu hükümetin bütçe açığı tarihin en yüksek seviyesinde!"
Ekonomimiz uzun zamandır karanlık bir tünelin içinde. Işık falan da görünmüyor.
Doğru politikalar, doğru adımlar ile sorunların çözümü mümkünken hükümet ısrarla, inatla hatalarına devam ediyor. Birkaç hafta önce açıkladıkları ekonomik programla ülkeyi fakirleştirdiklerini zaten kendileri ilan ettiler.
Ben ve arkadaşlarım yönetimdeyken kişi başına milli gelirimiz 12.594 dolara çıkmıştı, şimdi 8.381 dolara düşeceği açıklandı. İsraf ve yanlış yönetim sonucu hükümetin bütçe açığı tarihin en yüksek seviyesinde!
Ben ve arkadaşlarım ekonomi yönetimini bıraktığımızda, 2015 yılında, 24 milyar TL olan bütçe açığının, 2020 yılında tam on katına çıkarak 239 milyar TL olacağı açıklandı. 10 katı 10! Bitmedi, 2023 yılına kadar da bunun azalmayacağını açıkladılar.
Merkez Bankası’nda yıllardır biriktirilen tam 120 Milyar dolar dövizi bir inat uğruna yaktılar.
Açıklanan programla Türkiye’nin yeniden borç faiz sarmalına geri döndüğü de tescil edildi.
Bütçeden yapılan faiz ödemeleri benim ayrıldığım yıl 53 milyar TL idi. Bu yılki faiz ödemesi 137 milyar olarak ilan edildi. Gelecek yıl ise bu rakamın tam 179 milyara çıkacağı açıklandı.
Arkadaşlar, fakirleşiyoruz. Bunun tek bir nedeni var arkadaşlar, öyle dış güçler iç güçler falan değil: Kötü yönetim!
Artık yeter. Biz bu yanlışların bedelini ödemek istemiyoruz. Halkımız bunu hak etmiyor.
Ülkemizin sorunlarının çözümü ancak ve ancak bu milletin, çalışanların ve yatırımcıların geleceğe güvenle bakmasıyla mümkündür. Mevcut yönetimle güven ortamını sağlamak mümkün değildir.
Bu yönetim başta olduğu sürece yatırımcı yatırım yapmaktan çekinecek, yeni istihdam oluşmayacak, işsizlik sorunu artmaya devam edecek.
Bakın kendi vatandaşımız parasını başka ülkelere götürüyor. Yastık altında tutuyor. Korkuyor. Devlete güvenmiyor kimse.
Güven olmayan ülkede döviz kuru artar, işsizlik artar, yoksulluk artar, açlık artar.
Bu ülkenin vatandaşları, insan haysiyetini yok sayan, insan onurunu ayaklar altına alan bir ekonomi yönetimini hak etmiyor. Fakirleşiyoruz ve bunu iliklerimize kadar hissediyoruz arkadaşlar.
Bu ülkenin vatandaşlarına bu kötü yönetimin bedelini ödetemezsiniz. Kimse artık halkımızdan bunu beklemesin. Kendileri yaşam standartlarından en küçük bir taviz vermezken, halkımızdan yokluk karşısında sabır göstermesini istemesin.
Bu bizim kaderimiz değil arkadaşlar. Bu kötü yönetim bu ülkenin kaderi değil. Biz, bu kötü yönetimi sona erdirmek için yola çıktık. Ekonomiyi ehil olmayan ellerden kurtaracağız. Bu milletin kaynaklarını küçücük bir zümrenin çıkarı uğruna heba eden anlayışa son vereceğiz.
Doğmamış çocuklarımıza kadar her birimizi borca sokan Varlık Fonu’nu kapatacağız.
Merkez Bankası, TÜİK ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme (BDDK) gibi tüm kurumları yeniden ayağa kaldıracağız.
İktidar olanların niyetleriyle şekillenen, keyfi kararlarla ülkenin geleceğini karartan tüm uygulamalara son vereceğiz.
Devletin imkanlarını iktidar ve yandaşlarına değil; millete, sadece millete hizmet eder hale getireceğiz.