Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, G-20 ziyareti öncesi Alman Die Zeit Gazetesi Yayın Yönetmeni Giovanni di Lorenzo'ya konuştu. Diktatörlük tartışmasının yaşandığı röportaj sırasında Erdoğan Alman gazeteciye, 'Alman basının neden kendisini diktatör olarak gördüğünü' sordu.
Erdoğan'ın sorusu karşısında Alman yayın yönetmeni, "Çünkü dünyanın başka hiçbir ülkesinde Türkiye’de olduğu kadar çok gazeteci parmaklıklar arkasında değil" diye cevap verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Die Zeit’e verdiği ve Grihat tarafından tercüme edilen röportajın bazı bölümleri şu şekilde:
DIE ZEIT: Sayın Cumhurbaşkanı, uzun süredir yabancı bir gazeteye röportaj vermediniz. Alman medyasıyla girdiğiniz polemik, Berlin hükümetiyle ülkeniz arasındaki ilişkilerin en düşük seviyede olduğu dönemde kasti bir mesaj mı?
Erdoğan: Şimdi kendimize sorarsak Almanya’yla ilişkimizde neden çatlama oldu, benim cevabım net: Alman medyası bize karşı karalama kampanyası yürütüyor. Bu kampanyanın bir parçası da teröristlerle yaptıkları görüşmeler.
ZEIT: Almanya gibi bir ülkede, bağımsız bir medya Türkiye karşıtı propoganda yürütsün? Bunu yaparken çıkarı ne olabilir?
Erdoğan: Dünya üzerinde herhangi bir yerde bağımsız bir medya olduğuna inanmıyorum. […..] Bağımsız medya gibi bir şey olsaydı, bu yaşadığımız problemlerin hiçbirini yaşamazdık. Olan biteni açıkça görüyoruz: Rüzgâr nereden eserse oraya gidiyorlar. Alman medyasının da farkı yok. Kimse bunun böyle olmadığını söyleyemez. Ne olup bittiğini çok iyi biliyoruz.
ZEIT: Her gazetenin ideolojik yakınlıkları vardır. Daha liberal olanları var, muhafazakâr olanları var. Bazıları da sola yakın. Ama kural olarak, Almanya’da hiçbir yayıncı ve özellikle hiçbir politikacı, gazetecilere veya yayın yönetmenlerine ne yazacağını söyleyemez. Bağımsız medyadan kastım budur.
Erdoğan (gülüyor): Buna inanmamı mı bekliyorsun?
ZEIT: 13 yıldır Zeit’in yayın yönetmeniyim ve hiçbir zaman, ne yayıncıdan ne politikacıdan böyle bir müdahaleye tanık oldum. Ve böyle bir şey olsaydı, anında istifa ederdim çünkü artık bağımsız olmadığım anlamına gelirdi bu.
Erdoğan: Benim şimdiye kadarki tecrübelerim öyle söylemiyor. Birçok medya kuruluşunun başıyla tanışıklığım oldu, onlarla çok vakit geçirdim ve çokça konuştum. Öyle zamanlar oldu ki onlara kendi gazetelerini göstermek zorunda kaldım. Dedim ki: “Hepiniz etik kurallardan bahsediyorsunuz alın işte sizin gazeteniz. Bu etik mi?” ailemi karalamaya kadar gitti bunlar. Siz IŞİD’le finansal ilişkiyi yazdınız. Çocuklarımla ilişkilendirdiniz. Kanıtınız var mı? Hayır. Ama iftira atmaya devam ettiniz. Açık seçik konuştuğum için bu gazetecilerle aramız iyi değil. Neden? Çünkü ben her şey hakkında dümdüz konuşurum. Birçok Alman gazete mesela “Erdoğan diktatör” diye yazdılar. Peki, soruyorum: Bu medya kuruluşu diktatörü nasıl tanımlıyor?
ZEIT: Alman kamuoyunun sizi neden diktatörü olarak gördüğünü mü soruyorsunuz? Çünkü dünyanın başka hiçbir ülkesinde Türkiye’de olduğu kadar çok gazeteci parmaklıklar arkasında değil. Türkiye’de bu sayı 150. Çünkü Deniz Yücel ve Meşale Tolu gibi Alman gazeteciler hala hapiste ve kimse neden hapiste olduklarını bilmiyor. Ve Yücel hücre hapsinde tutuluyor. Çünkü on binlerce kişi geçen yaz yaşanan darbe girişimi şüphelisi olarak işlerini kaybetti. Çünkü sizin istihbaratınız Alman parlamenterle ilgili casusluk yaptı. Bunlar sizin böyle bir ününüzün olmasının nedenlerinden sadece birkaçı.
Erdoğan: Aldığınız bilgi yanlış. Ve bu yanlış bilgiye dayanarak yanlış varsayımlar geliştiriyorsunuz. (Üzeri yazı dolu birkaç not kartını seçerek baktı)
[Çevirmenin notu: Erdoğan gazetecilerden 48’inin terör suçu işlediği, gazetecilikten hapiste olmadığı tezini uzun uzun anlatıyor röportajın bu kısmında. Akabinde uzun uzun Deniz Yücel’in halkı kin ve nefrete teşvik suçundan terör örgütü üyeliğiyle cezaevine atıldığını anlatıyor ve muhabire soru sormaya devam ediyor.]
Binlerce kişinin bizim cezaevlerinde olduğunu, işlerini kaybettiklerini söylüyorsun. Sana şunu söylemek isterim: Doğu ve Batı Almanya yeniden birleştiğinde, kaç insanın işini kaybettiğini biliyor musun? 500 binden fazla.
ZEIT: Şu anda rakamları kontrol etmem mümkün değil ancak yasalar ve hukuk kuralları çerçevesinde işleyen prosedürler vardı.
Erdoğan: Bundan niye bahsetmiyorsun, çok sayıda insanın işinden atıldığından? Bunu yayınlayacaksın tamam mı, silmek yok.
ZEIT: Tabi ki. Deniz Yücel’e dönersek kendisi hakkında hala iddianame hazırlanmış değil. 140 gündür hapiste, hücre hapsinde. Hakkı olmasına rağmen konsolosluktan danışmanlık yardımı almasına izin çıkması çok uzun sürdü. Ve Almanya’da, bir gazeteci, Deniz Yücel’in suçlandığı eylemlerin hiçbirinden ötürü (Kürt liderle röportaj, Kürtler ve Türklerle ilgili yaptığı şaka vb.) bir tek gün bile cezaevinde tutulamaz.
Erdoğan: Burası Almanya değil. Türkiye’nin kendi zorunlulukları ve kuralları var.