Anayasa Mahkemesi, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından el konulan ve Al Jazera Türk'e satılan Cine 5 adlı kanalın satış ihalesinin yargı kararıyla iptal edilmesine rağmen bunun uygulanmaması nedeniyle kanalın eski sahibi Erol Aksoy'un mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
Anayasa Mahkemesinin Resmi Gazete'de yayımlanan kararına göre, TMSF tarafından iş adamı Erol Aksoy'un sahibi olduğu İktisat Bankasına el konulmuş, kanal Cine 5'in de satılmasına karar verilmişti.
Erol Aksoy, "kanalın TMSF tarafından ederinin altında bir fiyatla 2010'da Al Jazera Türk'e satıldığı" gerekçesiyle dava açtı.
Danıştay 13. Dairesi, 2014 Aralık ayında Cine 5'in satış ihalesini iptal etti. Danıştay kararı, İdari Dava Dairelerince de onanarak kesinleşti.
Aksoy, Danıştay kararı gereği 2015'te TMSF'ye başvurarak, kanalın satış ihalesinin iptalini istedi. Başvurusundan sonuç alamayan Aksoy, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. Başvurucu, hakim ortağı olduğu bankaya el konulması sürecinde medya grubunun satışına ilişkin ihalenin yargı kararıyla iptal edildiğini ancak talebine rağmen bu kararın uygulanmadığını belirterek, mülkiyet hakkının ihlal edildiğini öne sürdü.
Bireysel başvuruyu görüşen Anayasa Mahkemesi, iş adamı Aksoy'un Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
GEREKÇEDEN
Anayasa Mahkemesinin gerekçesinde, başvurucunun iptal kararının ardından TMSF'ye müracaat ederek, Danıştay kararının yerine getirilmesi kapsamında yapılan işlemler hakkında bilgi verilmesi talebinde bulunduğu hatırlatıldı.
TMSF'nin, ilgili iktisadi ve ticari bütünlüğün ihale alıcısına devredilmesiyle bu varlıklarla bir ilgilerinin kalmadığını aktardığı ayrıca "iptal kararının uygulanması halinde ihale alıcısının kazanılmış haklarının zarar göreceği, ihale bedelini ödeyen alıcı nezdinde kamuya güven ilkesinin zedeleneceği, söz konusu kararın gereğinin yerine getirilmesinin hukuken ve fiilen mümkün olmadığı" yanıtını verdiği kaydedildi.
İDARENİN İPTAL KARARINI UYGULAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Gerekçede, idari yargı yeri tarafından iptal edilen bir idari işlemin, hiç tesis edilmemiş sayılacağı, bir iptal kararını icra etmenin fiilen veya hukuken imkansız olduğu olağanüstü koşullarda dahi idarenin uygulama yükümlülüğünün ortadan kalkmayacağı vurgulandı.
Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, şu tespitler yapıldı:
"İdare, hukuki veya fiili imkansızlıklar olsa bile kararı uygulamak için elinden gelen her gayreti gösterdiğini ve kararı uygulama önündeki engellerin aşılamaz olduğunu ispatlamak zorundadır. İdare, bunun ardından ilgiliye eski hale getirme (restitutio in integrum) ilkesine göre en uygun alternatif çözümü önererek söz konusu karara uyma iradesinde olduğunu açıkça ortaya koymalıdır.
Başvurucuya ait medya grubunun satışına ilişkin işlemlerin yargı kararlarıyla iptal edildiği ve bu kararların da kesinleşerek nihai hale geldiği tartışma konusu değildir. Bu kararlarla, söz konusu idari işlemlerin geriye dönük olarak geçersiz olduğu kabul edilmiştir. İhaleye karşı açılan böyle bir davanın sonucuyla zaten üçüncü kişiye yapılan bir satışın iptalini sağlamanın amaçlandığı gözetilmelidir. Satışın iptali için açılan davanın satışın gerçekleştiği gerekçesiyle uygulanamaması tek başına bir hukuki ve fiili imkansızlık sebebi olarak görülemez.
Bunun yanında yapılan ihalenin ve dayanağı işlemlerin yargılamaya konu edildiği gözetildiğinde ihale alıcısı davanın sonucuna bağlı olarak ihalenin iptal edilebileceğini öngörebilir. Mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden mal varlığının satışına dair işlemleri iptal eden yargı kararlarının uygulanmaması hukuk devleti ilkesini zedeleyeceği gibi mülkiyet hakkının korunmasının gereği olan usule ilişkin güvenceleri de ortadan kaldırır.”
KARAR TMSF'YE GÖNDERİLDİ
Somut olayda, ihale ve satış işlemlerini iptal eden yargı kararlarının nihai ve icrai nitelikte olduğu halde uygulanmadığı ifade edilen gerekçede, kamu makamlarının söz konusu kararların uygulanmasını temin için herhangi bir tedbir de almadığına işaret edildi.
Gerekçede, idarenin, hukuki ve fiili imkansızlık halinin bulunduğunu ve yargı kararının icra edilmesi önünde aşılamaz bir engel olduğunu somut bir biçimde ortaya koyamadığı vurgulandı.
İdarenin ayrıca alternatif bir çözüm önermediği, başvurucunun yazılarına olumsuz cevap vererek kararların uygulanması anlamında pasif bir tutum sergilediği de aktarılan gerekçede, bu gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verildiği kaydedildi.
Yüksek Mahkeme, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için kararın TMSF'ye gönderilmesine de karar verdi.
(AA)