İşte Müyesser Yıldız’ın olay yaratacak yazısı:
Artık kamuoyu gündemine hemen hiç gelmese de 15 Temmuz darbe davaları içerisinde en önemlisi Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda yaşananlarla ilgili dava.
Önemli, çünkü 15 Temmuz'un her yerinde Özel Kuvvetler personeli var. Genelkurmay'da... Akıncı'da... Marmaris'te...
Ancak her ne hikmetse kimse “FETÖ'cü ve darbecilerin” ÖKK'da ne zaman ve nasıl bu kadar yerleştiğini, bunun sorumlusunun kim/kimler olduğunu sorgulamıyor.
“ÖKK davası” dedik, ama gerçekte 4 ayrı dava var.
İlki, kamuoyunun yakından bildiği Ömer Halisdemir'in şehit edilmesi davası, ki 10'uncu celsesi Salı günü görülecek.
İkincisi, 15 Temmuz gecesi ÖKK Karargâhı'nda yaşanan çatışmalarla ilgili. 68 sanıklı bu davanın 10 ve 11'inci celseleri 26-27 Ekim tarihlerinde yapıldı.
Üçüncüsü, “darbeci” olduğu belirtilen ve dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın emriyle şehit Ömer Halisdemir tarafından öldürülen Semih Terzi'yi Diyarbakır'dan getiren uçağın kalkıp indiği Etimesgut'taki Özel Hava Alayı ile ilgili dava.
Dördüncüsü de Semih Terzi'nin Silopi'deki karargâhıyla ilgili dava. Bu dava da geçen hafta Gaziantep'te görülmeye başlandı.
Aslında hepsi birbiriyle bağlantılı. Öyle ki, mesela Zekai Aksakallı'nın şehit Ömer Halisdemir davasında özel celsede tanık sıfatıyla verdiği ifade, diğer davalarda esas alınıyor. Aynı şekilde diğer tanıkların ifadeleri de. Her davada sanık avukatlarının, “Zekai Aksakallı, Volkan Vural Bal, Ümit Koçak vs. tanık olarak dinlensin” talepleri, “Halisdemir davasında dinlendikleri” gerekçesiyle reddediliyor. Keza ilk üç davaya aynı mahkeme bakıyor. Bunlara rağmen, davalar birleştirilmeyip, ayrı ayrı görülüyor. Hâl böyle olunca da ÖKK'da yaşananların fotoğrafı net bir biçimde ortaya çıkamıyor, en azından gecikiyor.
Dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı'nın Ağustos'ta sürpriz bir şekilde 2. Kolordu Komutanlığına atanmasından sonra kendisine yakın isimlerin çok büyük bölümünün başka yerlere tayin edildiğini, son olarak 15 Temmuz gecesi yanında olan ve telefon görüşmelerini sağlayan emir astsubayı Başçavuş Makbul Uluğ'un da tayinin çıkartıldığını belirterek, 26-27 Ekim'de görülen ÖKK davasından bir ayrıntı aktaralım.
LİSTELER İNCELENMEDEN
Bu davadaki sanıklardan yaklaşık 40'ı , darbeci olduğu iddia edilen üç ismin üzerinde bulunduğu söylenen listelerde adları yer aldığı için tutuklu. Sözkonusu isimlerin büyük kısmı ise 15 Temmuz'da ya izinli, ya da Irak'ın kuzeyinde. Listeleri hazırladığı belirtilen isimler, tüm duruşmalarda bunu reddedip, böyle bir liste hazırlamadıklarını ve üzerlerinde bulunmadığını öne sürdü.
Öncelikle en önemli delil olan bu listelerdeki el yazılarının bilirkişi incelemesinin yaptırılması gerekirdi, değil mi? Hayır, yaklaşık 15 ay geçtikten sonra, son duruşmadan 1 hafta önce sözkonusu kişilerin el yazı örnekleri alındı ve listelerle birlikte bilirkişiye gönderildi. Dahası bilirkişi raporu gelmeden büyük bölümü bu listelerde adı olan 9 kişi son celsede tahliye edildi. En ilginci ise Odatv dışında Anadolu Ajansı da geçtiği halde bu önemli karar, görebildiğimiz kadarıyla Yeniçağ Gazetesi'nden başka hiçbir yerde haber olmadı.
GÖRÜNTÜLER, MERMİLER VE OTOPSİ İLE İLGİLİ SORULAR
ÖKK'da yaşananlarla ilgili en çok sorulan soru; Dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın 15 Temmuz gecesi herkesi ararken, yıllardır “FETÖ'cü” diye tanımladığı ve o gün bizzat kendisinin izniyle Ankara'ya geleceğini bildiği Semih Terzi'nin Silopi'de, olmadı Diyarbakır'da, olmadı Etimesgut'ta engellenmesi için hiçbir talimat vermemiş olması.
Ancak başka soru ve iddialar da var!..
- Ömer Halisdemir'in şehit edilmesi başta olmak üzere o gece kullanılan silahların balistik muayenesinin bugüne kadar yapılmadığı...
- Halisdemir ve Semih Terzi'nin otopsi raporlarında yanlışlıklar bulunduğu ve otopsi görüntülerinin olmadığı...
- O gece Karargâhta öldürülen Nedim Şahin ve ölüsü bulunan Gökmen Ata'nın nasıl, hangi silahla öldüğünün ortaya çıkmadığı, bunların otopsi raporlarında da dikkat çekici yanlışlıklar olduğu ve Gökmen Ata'nın naaşının eşine dahi gösterilmeden apar topar gömüldüğünün öne sürülmesi...
- Tüm davalarda öncelikle kamera görüntüleri izlenirken, 15 ay geçtiği halde ÖKK'daki kamera görüntülerine henüz bakılmadığı...
- 15 Temmuz gecesi ÖKK Karargâhını darbecilerden kurtardığı, bizzat Zekai Aksakallı tarafından tebrik edildiği, sonrasında iki hafta boyunca hem Aksakallı'nın hem Karargâhın güvenliğini sağladığı belirtildiği halde Semih Terzi'yle birlikte gelen tim elemanlarının da Ömer Halisdemir davasında tutuklanmaları...
- O gece Semih Terzi'yi GATA'ya götüren helikoptere de ateş açılıp, açılmadığı...
- Aksakallı'nın, Semih Terzi'yle birlikte GATA'ya giden tabur komutanı eski Binbaşı Fatih Şahin için “Darbeci, FETÖ'cü” diyerek, bir yandan “etkisiz hale getirilmesi” talimatı verirken, öte yandan 16 Temmuz sabahı onu telefonla arayıp, aramadığı gibi...
AKAR'I İZLEMESİNİ Mİ İSTEDİ?
Bu soru ve iddialara bir yenisi daha ekleneceğe benziyor.
Şehit Ömer Halisdemir davasının Salı günü görüleceğini belirtmiştik.
İşte bu davada 1 numaralı sanık olan eski Binbaşı Fatih Şahin'in avukatı ve ailesi, duruşma öncesi inanılmaz bir iddiayı gündeme getirdi.
İddia şu:
Yaklaşık 3 yıl önce Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı, Fatih Şahin'i çağırıp, 6 ay sonra Genelkurmay Başkanı olacak dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Hulusi Akar'ın yaverliğine atanacağını söyler.
Fatih Şahin de 15 gün süreyle Genelkurmay Başkanlığı karargâhına gidip, görevinin mahiyetini anlamaya ve öğrenmeye çalışır.
Herkes onu kutlarken, o gergindir. Çünkü Aksakallı yeni görevini tebliğ ederken Şahin'e, “Emirleri ondan alacaksın, ama bilgileri bana vereceksin” şeklinde “örtülü” bir görev daha vermiştir.
Ve Fatih Şahin 15 günün sonunda, “Terörle mücadeleyi tercih ediyorum” diyerek, Akar'ın yaverliği görevini kabul etmez.
Büyük bir infial yaşanır. Aksakallı, Şahin'i gördüğü her yerde, “Bunun bedelini ödeyeceksin Fatih!.. Sana bunun hesabını soracağım” der. O yıl tabur komutanı atama listesinde 4. sırada bulunduğu halde Şahin listenin en sonuna indirilir ve tabur komutanı olamaz.
Şahin birlikten her an tayin edilmesini beklerken, geçen Mayıs'ta Aksakallı ve iki tabur komutanıyla birlikte üç günlüğüne Kilis'e gider. Aksakallı burada Şahin'e, “Haziran ayından sonra her an hazırlıklı ol, sana önemli bir görev vereceğim” der. Şahin bu görevin, Suriye'ye yönelik bir harekâtla ilgili olduğunu düşünür.
Avukatı ve ailesi şimdi, “Anlıyoruz ki, kast ettiği başka şeymiş” yorumunu yapıyor!..
Aksakallı Ömer Halisdemir davasında avukatlar ve sanıklar olmadan, özel bir celsede verdiği ifadesinde, “TSK’da kriz ve olağanüstü durumlarda ilk haber alınır alınmaz tedbir olarak ‘personel kışlayı terk etmesin' emri verilir. Birlik komutanları kışlalarında mesaiye devam edilir. Her zaman uygulanan bu temel ve basit kural 15 Temmuz’da ilk haber alındığı zaman uygulanmamıştır. Uygulansaydı darbe girişimi baştan açığa çıkardı” diyerek, Hulusi Akar'ı üstü örtülü eleştirmiş olsa da Fatih Şahin cephesinin gündeme getirdiği bu iddiayı elbette doğru kabul etmek ve inanmak durumunda değiliz.
Lâkin şu kesin; 15 Temmuz'la ilgili gri noktalar azalacağı yerde artıyor.
Ve tek çarenin de dönemin komutanlarının mahkemelere giderek, ifade vermesi olduğu anlaşılıyor.
Müyesser Yıldız
odatv