İşte o yazı;
Geçen hafta kamuoyunca pek tanınmayan ama çok değerli bir insanı kaybettik. Gazetelerde ve internet sitelerinde birkaç küçük haber çıktı onun ardından. Hemen hemen hepsinde de başlıklar aynıydı: “Hürriyet’in efsane genel müdürü Arda Gedik’i kaybettik”
Onu, bundan on yıl kadar önce rahmetli Ercan Arıklı’nın ölümünün ardından Arıklı’nın yaşam öyküsünü anlatan ‘Güle Güle Bebeğim’ adlı kitabı yazarken tanımıştım. Ercan beyin çocukluk arkadaşıydı ve muhteşem bir insandı. Yazım sürecinde sık sık bir araya gelmiş kitap için fikir alış verişi yapmıştık. Aslında onun yaşamı da başlı başına bir roman konusuydu.
Arda Gedik, Menderes’in İçişleri Bakanı Namık Gedik’in oğluydu. Ve o Namık Gedik, 27 Mayıs’ta tutuklu olduğu Harp Okulu’nun penceresinden atlayıp intihar etmişti. Gelin 26 Mayıs’ı 27 Mayıs’a bağlayan geceye dönelim ve geçmişe tanıklık edelim.
***
O gece Hürriyet’in Cağaloğlu’ndaki binası, tarihinde ender yaşanan sahnelere tanık oluyordu. Basılan bütün gazeteler imha ediliyor, Anadolu’ya yapılan dağıtım durduruluyor ve gazete yeni manşetini buluyordu. ‘Türk Ordusu vazife başında. Silahlı kuvvetlerimiz bütün yurtta fiilen idareyi ele aldı!’
Bir tek ‘Müjdeler var yurdumuza, ulusumuza’ ibaresi yoktu yani. Peki darbe olmasaydı, Hürriyet hangi haberle çıkacaktı 27 Mayıs sabahı? İmha edilen gazetelerin manşetinde Başbakan Adnan Menderes ve onun “Türkiye’nin önü açık” demeci vardı… Olayın tanığı olan Oktay Ekşi o geceyi şöyle anlatıyor; “Hürriyet’in 27 Mayıs sabahı yayınlanan nüshası asıl gazete değildir. Asıl basılan gazete yok edilmiştir. O gazetede Adnan Bey’in Eskişehir’de yaptığı konuşma manşete çekilmişti. Gece yarısı darbe olunca gazeteler yakılmış, Ordumuz Yönetime el koydu gibi bir manşetle çıkmıştır”
Bir gece içinde her şey el değiştiriyor ve o güne kadar Menderes iktidarının yanında olan Hürriyet, artık Silahlı Kuvvetlerin en büyük destekçisi oluyordu. Ama bu, maalesef yetmeyecekti Haldun ve Erol Simavi kardeşlerin rahat nefes almaları için. Çünkü onlar ordu’nun şimşeklerini başka nedenlerle de üzerlerine çekmişlerdi. Haldun Simavi’nin evi askerler tarafından aranıyor, gazetenin yayın yönetmeni Selçuk Çandarlı, sıkıyönetim tarafından göz altına alınıyordu.
***
Hürriyet o güne kadar açık açık Demokrat partiyi desteklemesinin yanı sıra gazetenin mali müşaviri Memduh Yaşa, aynı zamanda Menderes’in ekonomik danışmanıydı. Ayrıca asker tutuklanıp idamla yargılanacak olan İçişleri Bakanı Namık Gedik ile Simavi’lerin aile bağıları vardı. Bir anlamda Namık bey onlar için ağabey gibiydi…
Ama devir, vefa devri değildi. Gemisini kurtaran kaptan kalacaktı. Bu nedenle Hürriyet darbeden hemen üç gün sonra, 30 Mayıs günü Namık Gedik’in nezarethanede çekilen o hazin fotoğrafı yayınladı. Resmin altında ise aynen şu cümle yer alıyordu: “Kahraman Türk ordusunun örnek hareketi ile vazife başından uzaklaştırılan eski iktidarın tatbikçisi sabık Dahiliye Vekili Namık Gedik, Harp Okulu’nun eczane odasına alınmıştır. Fakat bu defaki koltuğunun, makam odası gibi şaşalı olmadığı muhakkaktır!”
Namık Gedik’e bir başka darbe de yine aynı ‘aile dostlarından’ geldi. Bu fotoğraf yayınlandıktan bir gün sonra Gedik, Harp Okulunun üçüncü katındaki bir pencereden atlayarak yaşamına son verecek, yerdeki parçalanmış cesedinin fotoğrafı ise yine Hürriyet’in birinci sayfasına konacaktı!
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Arda Gedik, Erol Simavi ile neden 8 yıl konuşmadı?
MEDYAFARESİ yazarı Arda Uskan, Hürriyet'in efsane müdürü Arda Gedik'i anlattı.
Yayınlanma:
/ Son Güncelleme: