İşte o röportajın bir kısmı;
İstanbul’da doğdun da neden kütüğün hâlâ Sivas’ta?
- Aşık Veysel’in en küçük kızının en küçüğü olarak İstanbul’da doğdum ve evet haklısın kütüğüm hâlâ Sivas’ta. O bana Sivaslılığımı hatırlatan bir sembol ve kütüğümü İstanbul’a aldırmayı hiç düşünmedim.
Aile bağlarınız çok kuvvetli demek ki...
- Evet kalabalık ve birbirine bağlı bir aileyiz, dedemin altı çocuğu var ve onlardan doğan en az beşer, altışar çocuk daha...
Desene bir nevi Aşık Veysel aşireti...
- (Gülüyor) Evet, küçük bir aşiret sayılırız. Hayatlarımız başka yönlere akmış olsa da ritüellerine bağlı bir aileyiz, her temmuzda köyümüz Sivrialan’da düzenlenen Aşık Veysel Festivali’nde bir araya gelmeye çalışırız.
Kaç yaşındasın?
- Neredeyse dedemin kader çarkının değiştiği yaştayım.
İnanır mısın kader çarpışmalarına?
- Neden olmasın? Aşık Veysel ilk şiirini 39 yaşında yazmış, o zamana kadar usta malı satmış.
Usta malı satmak? Ticari bir cümle gibi dursa da altında pek derin şeyler varmış hissi veriyor...
- Bizim oralarda başka ozanların deyişlerini, türkülerini söylemeye “usta malı satmak” derler. Dedem de yıllarca Karacaoğlan, Dadaloğlu, Dertli ve Yunus’tan türküler söylemiş.
Desene günümüz moda kelimelerinden “cover”ın Anadolucası, “aşıkçası”...
- Aynen öyle vallahi...
Peki nasıl oluyor da bu “ilham” uğramıyor 39 yıl boyunca Aşık Veysel’e?
- Sivas, aşığı bol bir yerdir. Kim bilir belki “evren” pişsin diye sona saklamıştır dedemi...
Denen o ki dönemin Sivas Milli Eğitim Müdürü Ahmet Kutsi Tecer’miş, aşığın hayatını değiştiren...
- Şöyle anlatayım... Ahmet Kutsi Tecer “bütün aşıkları toplayıp Sivas’ta bir aşıklar bayramı yapalım” demiş vaktiyle, dedemi de çağırmışlar. Fakat dedem katılmak istememiş kendince sebeplerle.
Aşık Veysel’siz aşık bayramı olur mu zaten...
- Ama o zaman Aşık Veysel değil ki... Köyünde sade bir vatandaş olarak saz çalan bir insan. Belinde ipten kuşağı, ayağında lastik pabuçları, sırtında köy kıyafetiyle gitmiş, çalmış, söylemiş, sonunda bir de para ödülü kazanmış.
Atatürk’le anıları var mı hatıratında?
- Büyük yaraya parmak bastın... Dedem o günlerde günümüz deyimiyle pek bir popüler oluyor. Birçok programa davet ediliyor. Bir gün Mesut Cemil Bey, Tokatlayan Han’daki İstanbul Radyosu’na çağırıyor Aşık Veysel’i... Dedem de yol arkadaşı küçük Veysel’le iştirak ediyor davete. Mesut Cemil Bey “Aman aşıklar, çok güzel söyleyin, bütün dünya sizi dinleyecek” diyor.
Daha o zaman başlamış “70 milyon bizi izliyor” tantanası desene!
- (Gülüyor) Galiba öyle, bizimkiler bunu gerçek sanınca asıl komedi başlıyor. Aşıkların türküleri avaz avaz söylemesiyle Mesut Cemil Bey stüdyoya zor atıyor kendini ve “Aşıklar, mikrofonlar patlayacak” diyor. Bu sefer şaşırma sırası dedeme geliyor ve “Bütün dünya sizi dinleyecek demediniz mi?” diyor. İşte dedemin teknolojiyle ilk tanışması böyle oluyor
RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN