Halit Ziya Uşaklıgil'in 1923'te yayınlanan romanı Aşk-ı Memnu iki kez dizi olarak çekildi ve izlenme rekorları kırdı. Yasak bir aşkın anlatıldığı sonu hazin biten hikaye, yazarın hayatından izler taşıyor... Yazarın intihar eden oğlu Halil Vadad'ın romanda yengesine aşık Behlül ya da ölümüne sevgiyle Nihal'e bağlı Beşir olduğu çok konuşuldu. Türkiye darbe tartışmalarına gömülmüşken, halkın bir başka gündemine girelim bu hafta isterseniz. 'Aşk-ı Memnu' dizisinde sevişme sahnesi izlenme rekorları kırdı. Geçtiğimiz yıl da 'Binbir Gece' dizisi rekor kırmıştı. Yetmişli yıllarda bizi ekrana yapıştıran Dallas dizinde Ceyar'ın baldızıyla yaşadıkları da dizinin en çok ilgi çeken bölümler olmuştu. Yasak aşk hem edebiyatta hem televizyonda hep geçer akçe oldu. Yani okurken de izlerken de aslında hep aşk-ı memnuyu aradık durduk.
İKİ GÜZEL KADIN
Kimse Aşk-ı Memnu'nun ekran başarısını Kıvanç Tatlıtuğ ile Beren Saat'in popülerliklerine bağlamasın. Çünkü yıllar önce de Salih Güney ve Müjde Ar aynı şöhrete ulaşmışlardı. 1975 yılının en çok konuşulan dizisi Aşk-ı Memnu'yu yönetmen Halit Refiğ, TRT için çekmişti, Müjde Ar ve Salih Güney başrolü paylaşıyorlardı. Yani şunu söyleyebiliriz; bundan 30 yıl sonra Behlül ve Bihter'i kim oynuyorsa onlara da şöhretin kapısı ardına kadar açık... Ama Aşk-ı Memnu'nun serüveni ekranla sınırlı değil... Halit Ziya Uşaklıgil'in ölümsüz eseri Aşk-ı Memnu ilk kez, 1899 yılında Servet-i Fünun dergisinde tefrika edildi. Cumhuriyetin ilanıyla 1923'te kitap olarak basıldı. Latin harfleriyle baskısı ancak 1939 yılında oldu. Bu baskıya düzeltmeler ve düzeltmelerin açıklaması da eklendi. Roman dönem dönem unutuldu. Sahaflarda bile zor bulunur hale geldi. Yayınevleri yeni baskısını yapmadı. Ama bir süre sonra yine salgın halini aldı.
OPERASI YAPILDI
Romanı, 1975'te, Halit Refiğ altı bölümlük televizyon dizisine dönüştürdü. Ancak TRT'de yayınlanan dizi o dönem romana tam olarak sadık kalınarak çekilmişti. Tarık Günersel ise romanı tiyatroya uyarladı. Operası da yapıldı ve 2003 yılında sahnelendi. Kitap bu arada inişli çıkışlı serüvenine devam etti. Yüzlerce baskı yaptı ama farklı yayınevlerinde... (2008'de başlayan son Aşk-ı Memnu furyasında baskı sayısı 30'u geçti) Türkiye'nin Aşk-ı Memnu tutkusu bitmedi. Çünkü yüzyılları aşan evrensel bir konuyu ele alıyordu: Yasak aşkı.
GENÇ YAZARIN ACILARI
Peki, bu romanın yazarı Halit Ziya Uşaklıgil kimdir? Yazdığı romanla nasıl yüzyılı aşkın bir süredir var olmayı başardı. Ve bir ömür boyunca yaşayacağı acıları nasıl olmuştu da 30'lu yaşlarında kaleme aldığı bir romanda öngörmüştü?
Halit Ziya Bey, 1867 yılında İstanbul'da doğdu. Uşakizadeler'den Hacı Halil Efendi'nin torunuydu. İstanbul Fatih Rüştiyesi ardından İzmir Rüştiyesi'nde okudu. Okul sonrası kısa bir süre bankacılık yaptı. Ama asıl ilgisi edebiyataydı. Gazetelerde yazıları yayınlanmaya başladı. Servet-i Fünun çevresine girdi. Roman denemeleri burada yayınlanmaya başladı. 31 yaşındayken kaleme aldığı Aşk-ı Memnu hayatının bütün dramlarını içinde barındırıyordu. Halit Ziya Uşaklıgil, Meclis-i Ayan Reisi Emin Ali Efendi'nin kızı Memnune Hanım'la evlendi. Bu evlilikten 6 çocuğu dünyaya geldi: Vedide, Bihin, Sadun, Güzin, Vedad ve Bülend.
Halit Bey, hayattayken 4 çocuğunun ölüm acısını yaşadı. Sadun ve Güzin'i çok küçük yaşta kaybetti. Vedad'ın intiharı ise onu derinden sarstı. Çocuklarının ardından 3 ayrı kitap yazdı. Sadun için 'Kırık Oyuncak', Güzin için 'Kırık Hayatlar' ve onlardan yıllar sonra ölen Vedad için 'Bir Acı Hikaye.'
BİHTER YAZARIN OĞLU MU?
Selim İleri ise 'Kırık Deniz Kabukları' adlı kitabında Halil Vedad'ın hikayesini anlatır. Halit Ziya Bey'in Aşk-ı Memnu romanındaki karakterlerle, Halil Vedad'ın nasıl benzer bir hayat yaşadığına dikkat çeker. Onu adeta bir roman kahramanı gibi görür kimi zaman Behlül'e benzetir kimi zaman ise Beşir'e... Selim İleri'ye göre Halit Ziya Bey'in çocukları romanların etkisinde büyümüşlerdir. Hani derler ya bir romancı yaşadığı kadar romancıdır diye. Halit Ziya Bey de her edebiyatçıda olduğu gibi yaşadığı kadar yazmıştır. Aşk-ı Memnu'daki olaylar ve kahramanlar çocuklarını çok etkilemiştir.
LATİFE HANIM SAHİP ÇIKTI
Atatürk'ün eşi Latife Hanım ise Halit Ziya Bey'in yeğenidir. Latife Hanım'ın babası Muammer Bey ile yazar kardeş çocuklarıdır. Latife Hanım'ın Çankaya'ya gelin gitmesi bütün aileyi olduğu gibi onu da sevindirmişti. Çok uysal ve içine kapanık bir çocuk olarak gördüğü Vedad'ı da yeğeni Latife'nin yanına yolladı. Halil Vedad Köşk'te çalışmaya başladı. Latife Hanım ona sahip çıkıyordu. Ama içine kapanık hali onu da tedirgin ediyordu. Ailenin ısrarla evlenmesi yönündeki telkinlerine kulak tıkıyordu. Halit Ziya Bey, 'Bir Acı Hikaye' romanında bu durumu Vedad'ın ağzından şu sözlerle anlatıyor:
'Babacığım size birkaç kere söyledim. Fakat asıl sebepleri izah edemedim. Bugün görüşümü daha açık belirteyim. Benim yalnızlıktan nasıl şikayetçi olduğumu bilirsiniz. Etrafımda sevdiklerimi görmedikçe rahat olamam. Onun içindir ki daima fırsat düşürerek gelir Yeşilköy'ün aile havasını teneffüs eder ve hele çocuklara bayılırım. Bize uzak yakın çocuklarla onların yaşına inerek eğlenirim. Elbette ben de bir yuva o yuva da bir eş ve yavrular isterim. Fakat korkuyorum bana musallat bir meş'um tali var. Onun hücumlarına göğüs geriyorum. Hayatta daha neler göreceğim bilemem; eğer bugüne kadar gördüklerime benzer şeylere maruz kalırsam benimle beraber o yuvayı içindekilerle onun avakibine uğratmak istemiyorum. '
ATATÜRK İLE BOŞANMA KÜSTÜRDÜ
Halil Vedad'ın hastalığı neydi acaba? Latife Hanım'ın Mustafa Kemal'le ünlü kavgasından sonra boşanması Halil Vedad için de bir dönüm noktası oldu. Latife Hanım yeğenine 'Hadi hazırlan İzmir'e dönüyoruz' dedi. Vedad'dan hiç itiraz beklemiyordu. Ama Vedad ikircikli bir halde 'Babama sormam gerek' diye cevap verdi. Latife Hanım çok sinirlenmişti. Onun sayesinde Köşk'e gelmiş ama onunla beraber dönmüyordu. Halil Vedad babasıyla telefonda konuştu. Babası 'Gazi ne diyorsa sen onu yap' dedi. Gazi kalmasını istiyordu. O da kalacaktı. Latife Hanım çok sinirlendi. Bu olay yüzünden Latife Hanım ve ailesi amcalarına küstüler. Latife Hanım'ın babası Muammer Bey, Halit Ziya Bey ile yirmi yıla yakın bir süre hiç konuşmadı. Bambaşka gerekçeler ileri sürülse de aynı soyadını almadılar. Biri Uşaklıgil, bir Uşşaki soyadını aldı. Yıllar sonra küslüğü yine Latife bozdu. Amcası Halit Ziya Bey'i aradı. Biraz soğuk da olsa amcası ona cevap verdi ve özlediğini söyledi.
İNTİHARLA SONLANAN HİKAYE
Peki, Halil Vedad'a ne oldu? Halil Vedad, Atatürk'ün talimatıyla Hariciye'de görev aldı. Bunun için birkaç kez babası Halit Ziya Bey, ricada bulundu. Sonunda Atatürk ricaları kırmadı ve Halil Vedad'ı yurtdışına gönderdi?
Son görev yeri Arnavutluk'un başkenti Tiran'dı. 1937 yılında onu Türkiye'ye çağırdılar. Buraya dikkat çekmek istiyorum. Atatürk'ün son bir yılı çok dikkatli incelenmelidir. Özellikle çevresinde kümelenen 'mutat zevat' Atatürk'ün hastalığının giderek ağır seyrettiği son bir yılında yönetimi iyiden iyiye ele almıştı. Ve özellikle bir dönemle -İsmet Paşa- esaslı bir hesaplaşmanın içine girmişlerdi. Halil Vedad'ı Ankara'ya çağıran da yine aynı ekipti. Hasan Rıza Soyak, Şükrü Kaya, Recep Zühtü Soyak, Celal Bayar. Halil Vedad ısrarla dönmek istemiyordu. Ama karar tebliğ edilmişti. 1 Aralık 1937 günü odasına çekildi. Çok sayıda ilaç içerek ölüm uykusuna yattı. Ne olursa olsun Ankara'ya dönmeyecekti. Son mektubu dramatikti:
'Anacığım, acıma sevin, korkmuyorum ve rahat konuşuyorum. Seni ve babamı çabuk beklerim. Daha sonra ne rahat! Hayatta çok bedbaht idim. Bu bir tesviye çaresi idi. Ölüm ne kolay! Uykum çok... Bütün sevdiklerim Allah'a emanet...'
Bulabilirseniz Halit Ziya Bey'in bu üç kitabını alın. Listeye bir de Selim İleri'nin 'Kırık Deniz Kabukları' kitabını ekleyin. Aşk-ı Memnu kitabını da beraberce okuduktan sonra ekran karşısına kurulun. Ve Bihter'in intihar edeceği bölümü bekleyin...
Akşam