Cumhuriyet gazetesi yazarı Aslı Aydıntaşbaş, İyi Parti'nin kaybetmeye mahkûm olduğu bir milliyetçilik yarışında olduğunu belirterek, " Korkarım CHP, bu karmaşık algoritmanın içinden çıkamayacak. Birilerinin yol göstermesi lazım. Herkesin kafa kafaya vermesi lazım.İyi Parti, AKP MHP’yle kaybetmeye mahkum olduğu bir milliyetçilik yarışına girmiş durumda" dedi.
Aydıntaşbaş, "Tabii haksızlık yapmamak lazım: Yüzde 49’un parçalanmasında tek kabahat, muhalefetin değil. Herkesin günahı var" diye yazdı.
Aslı Aydıntaşbaş'ın Cumhuriyet'teki yazısı şöyle:
Saadet Partisi genel başkanı Temel Karamollaoğlu, kamuoyunun ilgisine bakılırsa tam bir Bernie Sanders anı yaşıyor.
Hatırlarsınız 76 yaşındaki sosyalist ve müzmin muhalif Bernie Sanders, Demokrat Parti içindeki adaylık yarışında bir anda (ve kimsenin beklemediği bir biçimde) inanılmaz ilgi toplamış, gelir adaletsizliği, sağlık ve eğitim gibi konularda sistemi topyekûn sorgulayan söylemiyle “zamanın ruhu” denilen şeyi yakalamıştı.
Torunu yaşındaki insanlar Facebook’dan konuşmalarını dinleyince bir gecede “Berni’ci” olmuş, sol siyasetçi nihayetinde Demokrat Parti içindeki yarıştan Hillary Clinton lehine çekilince mateme girmişti.
Siyaset böyle bir şey.
Sürprizlerle dolu. Üç hafta önceki yazımda Temel Karamollaoğlu rüzgarını açıklarken, “Ezber bozduğu, siyasi geçmişine rağmen karşı mahalleye empati yaptığı, demokratik ortak paydalarda buluşmayı vaat ettiği için” demiştim. Buna bir de “sürekli bağırmadığı” lafını eklemek istiyorum. Toplum, bu erdemlere susamış durumda.
Ancak tabii ki Temel Karamollaoğlu, Hayır Cephesi’nin Cumhurbaşkanı adayı falan değil. Saadet’in bu seçimlerdeki rolü, filmlerde kısacık bir sahnede görünen ama olayların akışını değiştiren karakterlere benziyor. An itibariyle bölünmüş gözüken “Hayır” cephesinin yeniden canlanmasında ve CHP tabanı ile muhafazakâr küskünler arasında bir köprü kurulmasına vesile olabilir.
Daha da önemlisi, hâlâ toplumun geniş bir kesimde sempatiyle uyandıran o sihirli “Abdullah Gül” sözünün gündemde tutulmasını sağlayabilir. Hayır cephesinde milliyetçiler ve solcular, Kürtler ve ulusalcılar, CHP’liler ve Akşenerciler arasında denge kuran unsur olabilir.
Tabii normal koşullarda bu oyunkurucu rol, CHP’ye düşüyor. Ancak anamuhalafet partisinin ne yaptığı belli değil. Prensip olarak CHP, her zaman bir önceki seçimde yapması gerekeni, yanlış zamanlama ile yapan bir parti. Her işin bir yeri ve zamanı var.
Sağa açılmak, sonra sola dönmek, sonra AKP’deki kişilik kültünü kendine uyarlamaya çalışmak gibi stratejiler, hep yanlış zamanlamada kurgulanan hamleler.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday gösterdikleri seçimde doğru olan, tüm partilerin kendi cumhurbaşkanı adayını göstermesiydi; şimdi ise tam “Ekmeleddin modelinin” zamanı.
Ama korkarım CHP, bu karmaşık algoritmanın içinden çıkamayacak. Birilerinin yol göstermesi lazım. Herkesin kafa kafaya vermesi lazım.
Tabii haksızlık yapmamak lazım: Yüzde 49’un parçalanmasında tek kabahat, muhalefetin değil. Herkesin günahı var. İktidar, olabildiğince hoyrat. Kafasını kaldıranın üstüne gidiyor.
İyi Parti, AKP MHP’yle kaybetmeye mahkum olduğu bir milliyetçilik yarışına girmiş durumda. CHP, yandaş medyadan o kadar çekiniyor ki, adım atamıyor; bu yüzden de iktidar tarafından tanımlanıyor olmanın önüne geçemiyor. HDP, yeni hamlede zorlanıyor ve elinde Selahattin Demirtaş gibi markalaşmış bir değer varken bunu değerlendiremiyor.
Bakalım demokrasi cephesi olarak bu girdaptan nasıl çıkacağız?
NOT: Yazımın son satırlarında bir kez daha Cumhuriyet davasının yarınki duruşmasına, yani hukuksuz ve gülünç iddialarla hapiste tutulan arkadaşlarımız Akın Atalay, Murat Sabuncu ve Ahmet Şık’a değinmek istiyorum.
Kadri Gürsel, son yazısında “Artık arkadaşlarımızı bırakın” demenin ötesine giderek iktidar sahiplerine önemli bir hatırlatmada bulundu. Artık
“Cumhuriyetçileri içeri tıkan iradenin bu oyundan umduğu fayda miadını doldurmuştur, hükmünü icra etmişse etmiştir.”
Kadri haklı. Hak ve hukuku çoktan hatıratından silmiş insanlara demokrasi demenin faydası yok; sadece güç, çıkar ve fayda temelinde konuşmanın anlamı var. O yüzden bir daha hatırlatalım: Artık Ahmet, Murat ve Akın Atalay’ın orada kalmasının size bir faydası yok. Bırakın bu insanları.