Türkiye'nin önde gelen sinema eleştirmeni ve T24 yazarı Atilla Dorsay, 66 yaşında hayatını kaybeden Yeşilçam'ın efsanevi aktörü Tarık Akan'ın vefatına ilişkin olarak, "Çok şok geçirdim. Nispeten gençti ve iyileşir gibi gözüküyordu" dedi. "Talih bizi o daha sinema yıldızı olmadan karşılaştırdı" diyen Dorsay, İlk filmini çektikten sonra telefonla beni arayıp, 'Atilla Bey, o akşam bana cesaret verdiniz. Desteğinizi beklerim bundan sonra da' dediğini hatırlıyorum" diye konuştu. 2014 yılında yaşadıkları bir anlaşmazlık nedeniyle aralarının açık olduğunu söyleyen Dorsay, "Hastalığını öğrendikten sonra yaklaşık 10 gün önce kadar telefonla arayarak özür dilemiştim. Vicdanımı rahatlatan şey aramızdaki bu kırgınlığı benim attığım adımla gidermiş olmam. Tarık'ı asla unutmayacağım" ifadelerini kullandı.
NTV canlı yayınına bağlanan Atilla Dorsay'ın açıklamaları şöyle:
"Efendim söyleyecek o kadar şeyim var ki; çok şok geçirdim bir kere onu söyleyeyim. Nispeten gençti ve iyileşir gibi gözüküyordu. Neyse sonra söylerim, başta söylemek istediğim bir şey var ama aslında. Talih bizi o daha sinema yıldızı olmadan karşılaştırdı; 1970 yılı olmalı. Bir Beyoğlu gecesinde, bir pasaj gecesinde, onun Bakırköylü bir genç arkadaşı, benim de yanımda bir sinemacı olmak üzere buluştuk ve oturup sinemadan filan bahsettik. Yani daha o yarışmaya filan girip oyuncu olmamıştı, ama uzun boylu ve son derece aydınlık yüzü olan yakışıklı bir insandı. Ben 'Mutlaka sinemaya girmelisin' dediğimi hatırlıyorum. Bir yıl sonra işte o 1971 yılında 'Solan Bir Yaprak Gibi' adlı filmle Fatma Girik'le birlikte sinemaya başladığında ben bir sinema yazarıydım, belli bir adım vardı. 66'dan beri yazıyorum. Telefonla beni arayıp, 'Atilla Bey, o akşam bana cesaret verdiniz. Desteğinizi beklerim bundan sonra da' dediğini hatırlıyorum. Ve onu izledim yani. Elimde büyüdü demiyorum ama adım adım takip ettim. Daha ilk yıllarda biraz olgunlaştığında hoş bir yazı yazdığımı da hatırlıyorum. Ondan sonra öylesine bir gelişme gösterdi ki, yakın yıllarda ben '100 yılın 100 Türk filmi' adlı bir kitap çıkardım 2014 yılında sinemamızın 100. yılı dolayısıyla. Ve hiç onu böyle tanıdığım, sevdiğim için değil, tamamen oynadığı filmlerin kalitesi nedeniyle o kitapçıkta o filmleriyle en çok yer alan erkek oyuncu oldu. Bir baktım sonunda, tam 9 filmini almışım. Yakışıklılığını hep korudu, fakat bu hastalık onu nasıl çökertti ben de anlayamadım. Bir resmini gördüm geçen gün gazetede yeni çekilmiş. Hakikaten tanıyamadım. Demek ki böyle bir şey yani bu hastalığın etkisi insanların üzerinde. Evet şimdi en başta söyleyip sona bıraktığım şeye gelmek istiyorum. Tarık Akan 2014 yılında beni çok kırdı. Çünkü TÜYAP'ın beni sinemanın 100. yılında yılın yazarı seçmiş olması nedeniyle bir dizi panel düzenlemişler. Bunların ilkine onu ve Hülya Koçyiğit'i davet etmiştim. Son gün onu iptal etmişti. 'Ben o panelde diğer konuşmacı ile yan yana olmak istemiyorum' dedi. Ne kadar üzüldüm, ne kadar kızdım anlatamam. Ve yakın bir zamanda karşılaştığımızda ona baya kötü davrandım. Ondan sonra bu hastalık haberi ortaya çıktı. O kadar üzüldüm ki, burnumu kırdım tabii. Bunu yapmamam gerekiyordu. Sonra onu aradım yakın bir zaman içinde. Yani 10 gün veya 8-9 gün oluyor. Bir sabah telefon ettim. O açtı telefonu. Y'a sana çok kaba davrandım o akşam. (Bir toplantı vardı. Ortaköy'deki sinemada. Orda ben o son olay dolayısıyla onu neredeyse azarladım) Çok üzüldüm' dedim. 'Evet, haksızdın. Yani bana çok kötü davrandın. Ben senin sandığın kadar kadir kıymet bilmez değilim. O toplantıya gelmemem gerekiyordu' dedi. Neyse... Telefonda ondan özür diledim. Geçmiş olsun dedim. Bana umutlu olduğunu, iyileşeceğini sandığını söyledi ve ondan sonra pat diye gidiverdi. Yani tek benim vicdanımı rahatlatan şey aramızdaki bu kırgınlığı benim attığım adımla gidermiş olmam. Bunu asla unutmayacağım. Tarık'ı asla unutmayacağım. Onun sinemamıza getirdiği iyiliği, idealizmi asla unutmyacağım. Ve sanıyorum Türk toplumu da asla unutmayacak."