Müşerref Seçkin / Medyafaresi.com Özel Röportaj-
CHP'nin en çok konuşulan milletvekillerinden biriydi. Öyle ki Kemal Kılıçdaroğlu bile önseçimde oyunu ona verdiğini hissettirmişti. Sonra bir şeyler oldu, CHP'den ihraç edildi.
Seçim öncesi, CHP'ye geri dönmesi gerekiyordu o da olmadı. Tatilde olmasına rağmen bina olarak açık olan mecliste, aday listesine giremeyen bazı milletvekilleriyle karşılaşıyorum. Belli ki küskünler ve milletvekilliğinin son günlerini değerlendiriyorlar.
Ama artık CHP üyesi olmamasına rağmen Muharrem İnce'nin mitinglerinde karşılaştım Aylin Nazlıaka ile.. Şaşırdım doğrusu. Sonra da tesadüfen Mülkiyeliler Birliğinde karşılaştık. Liseli bir hayranı olan ve konuşmalarını taklit eden Deniz ile oturuyordu. Ben de bu fırsatı değerlendirdim. Resmen bağımsız ama gönülden CHP'ye bağlı Ankara milletvekili Aylin Nazlıaka ile kısa bir
röportaj yaptık.
Soru: Aylin Hanım CHP ye dönüşünüz gerçekleşmedi ama sizi Muharrem İnce'nin mitinglerinde görüyoruz. CHP listelerine konmayan bazı vekillerle
karşılaşıyorum Meclis’te, onlar bu konuda sizden farklı davranıyorlar.
Aylin Nazlıaka: Ben siyasete adım attığım gün kendimle bir anlaşma yaptım. Siyaseti makam için değil, vatan için yapmak adına elimden gelen mücadeleyi gösterdim, bundan sonra da göstermeye devam edeceğim. Bizleri bu günlere taşıyanlara ödememiz gereken bir borcumuz var.
Makamlar, mevkiler geçicidir. Kalıcı olan ise ilkeler, değerler ve mücadele azmidir. Kırgınlıklarım var mı, elbette var! Ancak bu gibi duygularımız memleket
sevdamızdan daha yüce değil.
Ben de aydınlık bir Türkiye için çalışmalarımı sürdürüyorum. Gerek Cumhurbaşkanı adayımız Muharrem İnce, gerekse CHP iktidarı için çalışmalara elimden geldiğinde destek oluyorum. Birçok vekil arkadaşımın da aynı duygu ve düşünceler içinde olduğunu sanıyorum.
Soru: Siz kapı kapı dolaşıp oy da istiyormuşsunuz diye duydum doğru mu?
- Elbette… Zaten saha çalışmalarından hiç kopmadım. Ben tabanı olan bir
siyasetçiyim. Partimden kağıt üzerinde ihraç edilmiş olabilirim ama gönüllerden ihraç edilmedim. Partililerimiz beni alan çalışmalarına hep davet ediyorlar, halkta bir karşılığım olduğunu herkes biliyor, görüyor.
Mesela dün Beypazarı örgütümüzle birlikte maden işçileriyle bir araya geldik. CHP’liler beni arayıp “Vekilim burada bir sorun var, gelir misiniz?” dediklerinde hiç sektirmem.
Ankara’yı şöyle bilirim. (Avucunun içini gösteriyor) Burada gitmediğim köy, çalmadığım kapı azdır. Türkiye’de de gitmediğim il yok, bazılarına defalarca gittim.
Şimdi Muharrem İnce mitinglerine gittikçe fark ediyorum; her ilde ne çok insan biriktirmişim. Bu nasıl büyük bir servet, anlatamam… Bu güzel insanlar benim sermayem… Bundan sonra da bu bağları devam ettireceğim.
Soru: En parlak siyasetçilerden biriyken bugün bazılarınca neredeyse istenmeyen kişi haline gelmenizde neler etkili oldu?
- Valla ben sokakta durdurulmadan yürüyemiyorum; müthiş bir sevgi ve ilgi var halktan, parti tabanından gelen... Bu durum bazen siyasi kariyerinizde dezavantaja dönüşebiliyor… Siz öne çıktıkça birileri rahatsız olabiliyor… Ama hiç kimse partiden büyük değildir.
“Küçük olsun benim olsun” mantığıyla bir yerlere varılamaz. “Adalet” diyerek kilometrelerce yol yürümüş bir partinin içerisindeki haksızlıklar, adaletsizlikler de elbet son bulacaktır bir gün.
Bu konuda partililerimin sağduyusuna güvenim tam. Gün bireysel sorunlardan ziyade ülke sorunlarına odaklanma günüdür. Ben 25 Haziran’da aydınlık bir Türkiye’yi kucaklayacağımıza tüm kalbimle inanıyorum…
Soru: Bakıyorum hala hayranlarınız peşinizi bırakmıyor (konuşmalarınızı taklit eden liseli Deniz)
- Gençlerle elimden geldiğince bir arada olmaya gayret ediyorum. Hatta
üniversitelerden davet gelince pozitif ayrımcılık yapıyorum. Gerekirse
programlarımı onlara göre değiştiriyorum. Gençlerin insana inanılmaz iyi
gelen bir enerjileri var.
Onlar yaşanabilir bir Türkiye için bu düzeni değiştirme iradesine sahip olduklarını her an hissettiriyorlar. Deniz de bu aydınlık yüzlü gençlerimizden biri. Karnesini almadan önce bir kutlama yemeği için buluştuk kendisiyle. Eminim sayısız başarılara imza atan kadınlardan biri olacak Deniz.
Soru: Son olarak siyasete yeni atılan ve atılmak isteyen kadınlara ne
tavsiye edersiniz?
- Siyasette kadınlar için yazılı olmayan bazı kanunlar uygulanıyor. Siyasetin
erkek işi olduğu önyargısı hakim. Bu nedenle siyasete girmek isteyen bir kadına “erkeklerin alanına sızmaya çalışan ajan” gözüyle bakılıyor. Fikri hür, vicdanı hür, ifanı hür kadınlara ayrık otu muamelesi yapılıyor. Bir Çin atasözü “Pirincin içindeki siyah taşlardan korkma, beyaz olanlardan kork” der.
Siyasetin tek tipleştirilmesi ya da kadınların dolgu malzemesi gibi
konumlandırılması asla ve asla kabul edilemez! Ben siyaset yapmak isteyen kadınlara şunu söylüyorum: Bu tabuları yıkıp atmak bizlerin elinde. Bizler her yerdeyiz; fabrikada, sokakta, okulda, iş yerinde…
Üretimde bulunan kadın elbet yönetimde de bulunacak. Bu bir lütuf değil, haktır. Haklarımıza sahip çıkmaktan, siyaset üretmekten ve yönetme iddiamızdan asla vazgeçmemeliyiz. Birlikte oldukça çok daha güçlüyüz.
Hiçbirimiz hepimiz kadar güçlü değiliz. O nedenle “Kadın kadının kurdudur” diyenlere inat kadın kadının nasıl dostu olurmuş; gösterelim. Çünkü kadınlar bu dünyayı değiştirecek gücün yaratıcısıdır. Gücümüzün farkında olalım… Rosa Luxemberg’un dediği gibi; “biz kadınlar vardık, varız, var olacağız!”
Müşerref Seçkin /Medyafaresi.com