Uzun yıllardır Türkiye’de yaşayan Rus uyruklu A.S. hiçbir sorun yaşamadan çalışma izni ve ikamet tezkeresi alarak yaşamını sürdürdü.
A.S. 2016 yılında Türk vatandaşlığı kazanmak için İçişleri Bakanlığı’na başvurdu ancak hiç beklemediği bir karar çıktı ve başvurusu reddedildi.
Ankara İl Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen Vatandaşlık Tahkikat Formu’nda tapusu T.K. isimli bir Türk vatandaşı adama ait olan dairenin A.S.’ye devri ile kendisine ikamet izni verildiği belirtildi.
Formda ayrıca A.S.’nin evli olan T.K. ile yaklaşık 13 yıldır birlikteliğinin olduğu, geçiminin de T.K. tarafından sağlandığı, hayat sigortasının da T.K. tarafından ödendiği kaydedildi. Bu tespitlerle A.S.’nin yaşantısının Türk örf ve adetlerine uygun olmadığı vurgulandı.
“EVLİ OLDUĞUNU BİLİYORDUM”
A.S. emniyet müdürlüğü tarafından düzenlenen bilgi alma tutanağına göre, Türkiye’de kalmak amacıyla U.O. ile formalite evlilik yaptığını, T.K. ile 13 yıldır birlikteliğinin olduğunu ve T.K.’nın evli olduğunu bildiğini açıkça söyledi. T.K.’nın kendisine ev aldığını ve geçiminin T.K. tarafından sağlandığını vurguladı.
Sonuçta A.S.’nin iyi ahlak sahibi olmadığı gereçesiyle vatandaşlık başvurusu reddedildi.
“BÖYLE BİR ŞART YOK”
İdare Mahkemesi’ne, “Türkiye’de bulunduğum süre boyunca iyi ahlak sahibi olmadığımı gösteren somut bilgi veya belge yok. Vatandaşlık başvurum gerekçesiz yere reddedildi” diyerek yaptığı itiraz da reddedildi.
A.S.’nin “Vatandaşlığa kabul için aranan kanuni şartlar arasında başvuru sahibinin davranışının Türk toplumunun milli ve manevi değerlerine aykırı olmaması gibi bir şart yoktur” savunmasıyla istinafa yaptığı başvuru da reddedildi.
Türk vatandaşlığı almakta kararlı olan A.S., davasını Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Dilekçesinde şu iddialarda bulundu:
“Uzun yıllardır Türkiye’de yaşıyorum. Çalışma izni ve ikamet tezkeresi almamda bir sakınca görülmedi. İyi ahlak sahibi olmadığım düşünülse idi ikamet tezkeresi de alamamam gerekirdi. Ahlak kavramı hukukun referansı ve değerlendirme kriterleri arasında olmaması gerekir. Evlilik dışı birliktelik yaşadığım gerekçesiyle vatandaşlık talebimin reddedilmesi özel hayata saygı hakkı ve ayrımcılık yasağını ihlal etmektedir.”
“CİNSEL İÇERİKLİ EYLEMLER ÖZEL HAYATA SAYGI KAPSAMINDADIR”
Anayasa Mahkemesi yaptığı inceleme sonunda şu tespit ve değerlendirmelerde bulundu:
Özel hayata saygı hakkı kapsamında korunan hukuksal çıkarlardan biri de bireyin mahremiyet hakkıdır.
Özellikle mahremiyet alanında cereyan eden cinsel içerikli eylem ve davranışların özel hayata saygı hakkı kapsamında olduğunda kuşku yoktur.
Bu yönüyle özel hayat, öncelikle bireylerin kendi bireyselliklerini geliştirebilecekleri ve diğer kişilerle en mahrem ilişkilere girebilecekleri özel bir alana işaret etmektedir.
5901 sayılı Kanun’da yabancıların belli şartları taşıması hâlinde yetkili makam kararı ile Türk vatandaşlığını kazanabileceği belirtilmiş, anılan şartlar arasında iyi ahlak sahibi olma sayılmıştır.
Vatandaşlığa kabul için mevzuatta aranan iyi ahlak sahibi olma şartının soyut bir içeriğe sahip olduğu, bu nedenle bu şartın sağlanıp sağlanmadığının başvurucuya özgü somut verilerle ortaya konulması gerektiği söylenebilir.
Bundan hareketle karar mercilerinin -toplumsal yapıda zaman içinde meydana gelen değişimin ve gelişmelerin bir sonucu olan yaşam biçimlerindeki çeşitliliği de gözetmek suretiyle- somut olayın özelliklerine göre vatandaşlığa kabul hâlinde kamu düzeni bağlamında oluşacak sakıncaları yeterli ve ilgili gerekçe ile açıklamaları beklenir.
Derece mahkemesi tarafından başvurucunun iyi ahlak sahibi olma şartını taşımadığına yönelik gerekçe, başvurucunun Türk vatandaşı olan evli bir şahısla 13 yıldır birlikteliğinin olması hususuna özgülenmiştir.
Bununla birlikte başvurucunun uzun süredir Türkiye’de yasal olarak kaldığı, bu süreçte kamu düzenini bozacak faaliyetlerinin olup olmadığı hususlarının birlikte değerlendirilerek vatandaşlığa kabul için gerekli olan şartların oluşup oluşmadığının tartışılması, kamu menfaatiyle kişinin menfaati arasında adil bir denge kurulması açısından elzemdir.
Buna göre somut olayda başvurucunun evlilik dışı birlikteliğinden hareketle 5901 sayılı Kanun’da yer alan iyi ahlak sahibi olma şartını sağlamadığına yönelik gerekçeden hareketle vatandaşlık talebinin reddedilmesiyle ortaya çıkan özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin ilgili ve yeterli bir gerekçe içermediği ve bu bağlamda demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
HÜKÜM: HAK İHLALİ
Yüksek mahkeme inceleme sonunda oybirliğiyle şu hükmü kurdu:
Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 9. İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Oybirliğiyle karar verildi.