Yüksek Mahkeme, ölen işçilerin Anayasa'nın 17'inci maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
Manisa'nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014'te Cumhuriyet tarihinin en büyük maden faciası olarak kayıtlara geçen kazada 301 maden işçisi hayatını kaybetti. Olayla ilgili soruşturma başlatan Cumhuriyet Başsavcılığı, sorumluların belirlenmesi için bilirkişi heyetini görevlendirdi.
Maden ocağındaki havalandırma, sensör ölçümleri, elektrik dağıtım hatları ve trafolar ile ilgili değerlendirmelerde bulunan bilirkişi heyeti, maden kazasının pek çok ihmal ve kusurun bir araya gelmesi sonucu meydana geldiği ve kazanın önlenebilir olduğu sonucuna vardı.
Soruşturma izni verilmedi
Başsavcılık, görevlerini ihmal ettikleri yönünde şüphe oluştuğu gerekçesiyle maden ocağının denetimini yapanlar ve Çalışma Bakanlığı görevlileri hakkında ilgili bakanlıktan soruşturma izni istedi. Bakanlık, aleyhlerinde ön inceleme yürüttüğü görevliler hakkında soruşturma izni vermedi. Danıştay ise, eksik inceleme yapıldığı gerekçesiyle soruşturma izni verilmemesine dair kararı kaldırdı. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı’nda görevli müfettişlerce hazırlanan ön inceleme raporunda da, yeni bir bilirkişi heyetinin maden kazasını incelemek üzere görevlendirilmesinin uygun olacağı belirtildi. Teftiş Kurulu görevlilerince hazırlanan ön inceleme raporu esas alınarak görevliler hakkında soruşturma izni verilmedi. Karara karşı işçi yakınlarının yaptıkları itiraz, haklarında ön inceleme yapılanların eylemleri ile maden kazasının meydana gelmesi arasında doğrudan bir illiyet bağı kurulamadığı gerekçesiyle Danıştay tarafından reddedildi.
AYM'den ihmal kararı
Ölen işçilerden İsmet Yılmaz’ın yakınlarının da bulunduğu 11 kişi, 12 Ağustos 2016 tarihinde AYM'ye bireysel başvuruda bulundu. Başvuruyu 29 Ocak'ta görüşen AYM, Anayasa’nın 17’inci maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verdi. Kararın bir örneği, yaşam hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Danıştay Birinci Dairesi'ne gönderildi. AYM'nin gerekçeli kararı Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı. AYM kararında, yürütülen soruşturma kapsamında alınan bilirkişi raporu hatırlatılarak, raporda olayın meydana geldiği maden ocağında iş sağlığı ve güvenliği konusunda ne gibi eksiklikler bulunduğu ve sözü edilen hususların olayın vuku bulmasına katkısının teknik yönden ortaya konduğuna dikkat çekildi. Yine aynı raporda, maden ocağını 2010 yılından olay tarihine kadar denetleyen, eksiklik ve aksaklıkları ortaya koymayan bakanlık müfettişlerinin de olaydan sorumlu olduğuna işaret edildi.
"Mesnetsiz olduğuna nasıl kanaat getirildi?"
Kararda, "Cumhuriyet Başsavcılığı'nca alınan bilirkişi raporu, konusunda uzman kişilerce hazırlanmış olup, ön incelemeyi yapan kişilerin görevlerinin esası ise kamu görevlilerinin gereksiz ithamlarla karşılaşmamaları ve kamu görevlerinin aksamaması için ceza soruşturması yürütülmesini gerekli kılacak bir durum bulunup bulunmadığının tespitinden ibarettir. Bu nedenle ön incelemeyi yapan kişilerin bilirkişi incelemesine neden ihtiyaç duydukları ve olay hakkında teknik değerlendirme yapabilecek donanıma sahip olmadıkları dikkate alındığında bilirkişi raporundaki tespitlerin genel ve hukuki yönden mesnetsiz olduğuna nasıl kanaat getirdikleri anlaşılamamıştır" denildi.
Başsavcılığın ve işçi yakınlarının bu karara yaptıkları itirazın, haklarında ön inceleme yapılan müfettişlerin eylemleri ile maden kazası arasında ‘illiyet bağı’ kurulamadığı gerekçesiyle reddedildiği hatırlatılarak, böylece kamu görevlileri yönünden adli sürecin sona erdiği kaydedildi. Mahkeme, bilirkişi raporunda, 2010 yılından itibaren maden ocağında iş sağlığı ve güvenliği konusunda ne gibi eksiklikler bulunduğunun açıklandığına ve sözü edilen hususların denetimler sırasında ortaya çıkarılmamasının başvuruya konu olayın (maden kazası) meydana gelmesine etki ettiğinin de belirtildiğine dikkat çekti.