Abone Ol

Ayşegül Aldinç: Yıldız porselen fabrikasında memurdum...

Yeni albümü Sek'iz’i müzik sevenlerle buluşan Ayşegül Aldinç, özel hayatıyla gündeme gelmeyen ender sanatçılardan. Zaman gazetesinden Ali Pektaş’ın sorularını yanıtlayan Aldinç Müziğini yeni albünü ve kendisi hakkında merak edilenleri anlattı.

Ayşegül Aldinç: Yıldız porselen fabrikasında memurdum...

İSTANBUL (CİHAN)- Şu sıralarda yeni albümü Sek'iz’i müzik sevenlerle buluşan Ayşegül Aldinç, özel hayatıyla gündeme gelmeyen ender sanatçılardan. Aldinç “Siz yol açmazsanız, görünmeyi tercih etmezseniz pekala olur; neden olmasın? Dediğiniz gibi sansasyonel olmadım hiç. Ayıp gelir bana özel hayatıyla kamuoyunu işgal etmek” diyor.

Yeni albümünüzün ismi Sek'iz. Öncelikle adındaki kinayeden başlayalım. Sanırım hem sek hem de iz bırakacak şarkılar kastettiğiniz değil mi?

Kesinlikle öyle. albüme emeği geçen tüm sanatçı dostlarım su katılmamış müzisyen. Ve her biri iz bırakan zamansız eserler armağan etmişler müzikseverlere. Bu albüm de sanırım onlardan biri olacak.

Albümdeki şarkıların hepsi yeni ve önemli isimlerin besteleri. Hikâyesinden biraz bahseder misiniz?

Ayşegül Aldinç: Yıldız porselen fabrikasında memurdum... - Resim: 1AYŞEGÜL ALDİNÇ FOTOĞRAFLARI

Baktığımızda değişik tarzlar var gibi görünse de enteresan bir biçimde birbirini bütünlüyor albümün geneli. Bunun hepsini benim yorumum bütünlüyor şeklinde açıklayamayız sadece. Hayata benzer pencerelerden bakan, özel hayatlarında da arkadaş olabilecek enerjilere sahip insanlarız, ki öyleydi albümle daha da yakınlaştık. Pek de iyi oldu, güzel oldu. Ekibimle 2,5 yıl önce bir proje albüm yapalım şeklinde karar aldık ve çalışmaları başlattık. Takdir edersiniz ki her biri kendi alanında başat müzisyenlerle hazırlanacak bir albüm bir çırpıda oluşamıyor. Her birinin kendi albüm ve konser takvimi çoğu zaman bir araya gelmemize engel oldu. Sabırla bekledim. Geciktiğimi düşünüp karamsarlığa kapıldığım anlar oldu. Albüm çıkış tarihi için önce geçen yıl şubat hedeflenmişti. Baktık olamıyor sonra eylülü hedefledik. O da olmayınca içinde bulunduğumuz yıla kaldı ve 29 Ocak'ta iTunes'ta, 3 Şubat'ta da fiziki olarak çıktık. ‘Çıktık' deyince fark ettim; albümle bütünleşmişiz.

Dört tane şarkıda düet yapmışsınız. Genelde bir ya da en fazla iki düet olur bir albümde. Sizin albümde nasıl bu kadar oldu? Müzikal dostluklarla ilgili mi bu?

Bu Sahibinin Sesi konseptli bir albüm. Tamamı düet de olabilirdi. Sanatçı arkadaşlarımın bazıları düet bazıları da geri vokalde sesleri ile değer kattı. Hepsi sağ olsun, gerek algı, gerek müzikal anlamda ben de onlarda doğru bir ‘iz' bırakmışım ki her biri sevgiyle kabul etti.

Düet yaptığınız isimler müzikal tarzları bambaşka isimler ama hiç sırıtmamış albümde. Bu bütünlüğü nasıl sağladınız?

Hayata bakışlarımız, ortak sayılabilecek zevklerimiz, bizi sadece bu çalışma içinde değil hayatın içinde de bir ve birlikte tutmaya devam ediyor. Her birini zaten beğeniyle takip ederdim. Onlar da beni hep sever, müzikal anlamdaki seçimlerime ilgi duyarlarmış. Bundan daha güzel ne olabilir? Yapılan işe bu olumlu enerji mutlak yansıyor. Aynı sonucu bazı dizi ve filmlerde, tiyatro oyunlarında da görmüyor muyuz?
Otuz beş yılı aşan bir profesyonel müzik kariyeriniz var. Ama bu süreye oranla çok az albüm çıkardığınızı görüyoruz. Bunun sebebi nedir?

Yılı hesaplarken 1981 Eurovision'unu hesaba katmışsınız sanırım. Müzikseverlere ilk göründüğüm tarihten çok 1988'de çıkan ilk albümüm Ve Ayşegül Aldinç'i milat olarak hesaplarım ben. 28 yıl yani. Zira Eurovision döneminde müzikle faal olarak uğraşmıyor, Tatbiki Güzel Sanatlar Seramik Bölümü'nden mezun olmadan staj yaptığım Yıldız Porselen Fabrikası'nda memur olarak görev yapıyordum. 1988'den sonra müzik, sinema ve dizi kariyerim başlamış oldu.

Az albüm yapmış olmanıza rağmen hep gündemde olmanızın ve hiç unutulmamanızın sırrı nedir?

Evet. (Gülüyor) Nedenini bilmiyorum gerçekten. Müziği sosyal anlamda irdeleyen, araştıran müzik yazarları verebilir belki bunun cevabını. Ben bir tahminde bulunacak olursam sırrını samimiyetle açıklayabilirim. Olduğumdan çok farklı görünmemeye gayret ederim. Tavrım zaten aynıdır da görsel olarak da buna dikkat ederim. Çağı yakalamaya çalışırım. Sabit zevklerimin yanı sıra günceli yakalayan eğilimlerim ve ilgi alanlarım vardır.

Şimdi herkes müzikte tekdüzelikten şikayet ediyor. Sizin müziğe başladığınız zamanla şimdiki müzik anlayışı çok farklı. Sizce o günlerden bu günlere müzikte en çok değişen ne?

Samimiyet ve duygu. Eski Türk filmlerini tekrar tekrar izleyip duygulanışımız da bunun göstergesi değil mi? Düz olmak, duygusuzmuş gibi yapmak, sert takılmak marifet artık. Bir de çabuk tüketiliyor günümüzde her şey. İlişkilerde bile bir kıymet bilmezlik, bir ‘aman boşver o olmazsa öteki' durumu var. Sanırım kolay ulaşılır olmak, çabucak vazgeçmeyi ya da vazgeçilmeyi de sağlamakta. Hep ilişkilerden örnek veriyorum; zira özel hayatlarımızdaki davranış biçimlerimiz seçimlerimize yansıyor. Bizi biz yapan seçtiklerimiz ve vazgeçtiklerimiz.

Müzik adına bugüne kadar yapmak isteyip de yapamadığınız bir şey var mı?

Şarkılı, konuşmalı, komiklikli bir sahne eseri sahnelemek isterim hep. Olur yakında. Biraz daha konsantrasyonla yaparız.
Anne olmaya cesaret edemedim

Anne olmayı hiç düşünmediniz mi? Bir çocuğun eksikliğini duyuyor musunuz?

Duymadım açıkçası. Annelik duygum tabii ki var. Kişi bunu anne olmadan da anlayabilir. Ama seçmedim. Cesaret edememiş de olabilirim. Bir insanın oluşumuna katkıda bulunmak, onu yetiştirmek çok özel bir durum.

Bu kadar genç kalmanızın sırrını merak ediyor herkes. Bir sırrı var mı?

Çok özel reçetelerim yok açıkçası. Dikkat ediyorum sadece. Uyku, beslenme, hareket etme… Bunlar sağlık için olmazsa olmaz asal konular. Sermezsen sağlam kalabilirsin. Dediğim gibi dikkat etmeli. Kafama göre takılırım gibi düşünenlere de selam olsun. Bu ölümlü dünyada bu da bir yaşam biçimi. (Gülüyor)

Gündemle ne kadar ilgilisiniz? Ülkemizde ya da dünyada en çok sizi neler üzüyor?

İlgilenmemek mümkün mü? Her şeyden haberim var doğal olarak. Ruh sağlığım için kendimi korumaya almak durumundayım. Aksi takdirde ben benden giderim, kimseye yaramam. Ölümler, haksızlıklar, kadına bakış açısı ve kendi ellerimizle yok etmeye çalıştığımız doğa... Etkilenmemek mümkün değil.

ÖZEL HAYATIMLA GÜNDEME GELMEK BANA AYIP GELİR

İsminizin karıştığı bir sansasyon ya da farklı bir olay olmadı. Özel hayatınız konusunda hassassınız herhalde…
Tamamen haklısınız gözleminizde. Kendimi ve hayatımdaki insanları severken korurum ve bunun doğal sonucu olarak korumaya alırım. Ve korunmak da isterim tabii. Soruyorlar ‘Bunu nasıl beceriyorsunuz?' diye. Siz yol açmazsanız, görünmeyi tercih etmezseniz pekala olur; neden olmasın? Dediğiniz gibi sansasyonel olmadım hiç. Ayıp gelir bana özel hayatıyla kamuoyunu işgal etmek.

Normal hayatınızda nasıl birisiniz? Karakteriniz nasıldır? Neşeli mi? Duygusal mı?

Çok yakınlarımın yanında yumuşak karnım ortadadır. Hayvanlar da güvendiklerinde bunu yaparlar ya. Aslında sevgi talep etmek anlamında onlardan tek farkımız bunu rahatça ifade edemiyor oluşumuz. Kediler, köpekler pek âlâ yanınıza sokulur sevgi talebinde bulunurlar. Biz bunu doğal kabul eder onları sever, okşarız. İnsan evladı ise sosyal nedenlerden bunu yapamaz. Ya da ancak en yakınına ima edebilir, bilemedin gider sarılır. (Gülüyor) Bazen onu bile yapamaz ya neyse..

En çok nelere sevinir ya da üzülürsünüz?

İnsanların hâlâ zarif olabilmelerine sevinirim örneğin. Hayatını yok yere kaybeden uzak yakın kim varsa beni fazlasıyla üzer. Bir de haksızlıklara dayanamam.

Bir dönem seramikle uğraşıp yurtiçi ve yurtdışında yarışmalara katılmıştınız. Hâlâ ilgileniyor musunuz?
Ne yazık ki hayır. Birden fazla uğraşım oldu zamanla. Ne yazık ki ilk mesleğime, okulunu bitirdiğim bu değerli sanat dalına uzak kaldım.

Ayşegül Aldinç, 28 Şubat'ta İstanbul BKM'de, 5 Mart'ta İstanbul DorockXL'de, 12 Mart'ta Bis Ankara'da, 18 Mart'ta Bursa Hayal Kahvesi'nde ve 22 Nisan'da İzmir Container Hall'da sevenleriyle buluşacak.
CİHAN