İşte Aysel’in merakla bekleyip okuyamadığı röportajı...Aysel Gürel’in yıllar önce Tekstil Vizyon dergisinde Aylin Uysal’la yaptığı röportajı Medyafaresi tozlu raflardan çıkardı.
Belki de bugüne kadar bu itirafları hiç onun ağzından duymamıştınız. Şimdi o yok ama hala ondan konuşabiliyoruz.
DAHA ÇOK YAŞA EMİ AYSEL…..
Bu sefer giriş bölümü falan yok,konuya pat diye gireceğim; zira iki saatir Aysel’in yeni evini bulacağım diye kan ter içinde kaldım.
Önce sımsıkı bir kucaklaştık…..
---“Vallahi Hollywood’dan geleceğiz deseler randevu vermezdim bugüne ama sana dayanamıyorum işte” dedi.Dün gceden beri rahatsızmış,ben de onu daha önce hiç böyle görmemiştim doğrusu.
“Eh bee Aysel dedim.” Tamda hastalanacak zamanı bulmuşsun.Şimdi sen böyle fotoğrafta çektirmezsin.
---“Daha önce çekilenlerden veririm yada ben seni çekerim dedi.”Fotoğraf meselesini bir yana bırakıp -eski günlerden sohbete başladık….
Aysel’le tanışmamız bundan on sene öncesine dayanır. Benim televizyonda çalıştığım dönemde pogramıma konuk olmuştu.Programda başlayan kaos uzun zaman sürecekti. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmez ama bir insana nasıl hitap edeceğimi bilemiyor ve bunu kendisine de soramıyordum.Etrafında ki herkes ” Aysel” diyordu. İyi de neredeyse anneannem yaşındaki bir kadına ben nasıl adıyla hitap edebilirdim. ”Aysel hanım “ desem ne o samimiyete ne o muhabbete hiç uygun kaçmıyordu.
“Aysel teyze” desem , bir daha benle konuşmama ihtimali çok fazlaydı.Acaba abla mı demeliydim.?
Allah ‘ım bu ne biçim bir durumdu…Uzun süre sizli -bizli konuşarak idare ettim…En sonunda kendisi dayanamayarak “ bana bak” dedi.”Daha ne kadar sizli-bizli konuşacağız beni adım Aysel, lütfen bana ismimle hitap eder misin. O gün ,utana sıkıla Aysel demeye başlamıştım ama şimdi….aşkım,canım,fıstık..aklıma ne geliyorsa gönül rahatlığıyla söyleyebiliyorum..Bunu anlattım..beni yadırgayın istemedim; onun etrafında yaşı ne olursa olsun herkes ismiyle hitap ediyor çünkü..
----Hatırladın mı..?
-Hatırlamazmıyım canım ne karın ağrıları geçirmiştin ama..
----Peki bizde kaldığın geceyi ve sonrasını hatırlıyor musun?
-Ne olmuştu ki,bir hatırlat bakayım?
----İstanbul’da hava çok soğuktu,hani bizim evde makarna partisi verecektik.Reyhan falan da vardı.(Sizde tanırsınız Reyhan Karaca) O gece bayağı eğlenmiştik.
-Ha…tamam kar yağınca sizin evde sıkış-tepiş yatmıştık.
----Zaten sen bizde kalacaktın ya.. dantelli geceliğini bile getirmiştin.Sabah oluncada biz hazırlanırken geceliğinin üstüne kürkünü geçirivermiştin.
-Tabii siz şokta,şaka yapıyorum sanmıştınız ama hava zaten soğuktu soyunup giyinmeye çok üşenmiştim.
----Reyhan’la ben “ne yani sen böyle mi geleceksin” deyince bize bayağı kızmıştın; vapura bineceğimiz için biz senin öyle gelmeni istememiştik.Üstte kürk alltan geceliğin dantelleri sarkıyor.Peki bize ne dediğini hatırlıyor musun?
-Yokkk…
----Aman nasıl olsa herkes bana ”Deli Aysel” demiyor mu sizin içiniz rahat olsun..dedin.Gerçekten de insanlara deli olduğunu nasıl inandırdıysan bir Allahın kulu da dönüp bakmamıştı.
-Bakma sen herkes benim kadar rahat olmak istiyor aslında ama cesaretleri yok.Bu yüzden seviyorlar beni,erkekler bu yüzden aşık oluyor bana.
----Desene işin sırrı her yere gecelikle gitmekte.Aysel diyorsa vardır bir bildiği.(diğer söylediklerini makaslayıp daha önceden hiç konuşmadığımız konular hakkında sormaya başlıyorum)
----Sevgililerinin kim olduğunu biliyoruz da kocanla ilgili hiç konuştuğunu duymadım.Şu evliliğinden bahsetsek diyorum biraz.
’-Kocam bir gazeteciydi Ahmet Vedat Akın..Biz yedi şubatta Kadıköy evlendirme daireside oradan bulduğumuz iki kişiyi parayla şahit tutarak evlendik…öyle gelinlik falan giymedim.
----Niye… ailen seni vermek istemedi mi..?
-Yokkk verdiler ama biz dayanamadık biran önce evlenmek istedik.
----Neye dayanamadınız..?
-Adam bana aşık olmuştu,aslında o dayanamadı.O zamanlar şimdiki gibi böyle rahat rahat evine almak nerdeeee…
----Eee…..
-Eeesi … ne? Sonrası hemen çocuğumuz oldu zaten.
----Peki çocuklarını emzirdin mi..?Gece kalkıp onlarla uğraştın mı..? Altlarını falan açtın mı..? Bunları soruyorum ama gerçekten çok merak ediyorum sanki sen böyle şeyler hiç yapmazmışsın gibi…,
-Olur mu hepsini yaptım bu işlerin.İkiz gibi büyüdü benim çocuklarım.Herşeye ben koşturuyordum vallahi,arada bir annemde yardım ediyordu tabii.
----Peki iki kızın var oğlununda olmasınıı istermiydin..?
-Yok yok ben kızlarımdan memnunum.Babasız büyüttüm ben onları..oğlanların peşinden koşturamazdım.
----Evliliğinin çok fazla sürmediğini söylüyorsun eğer evli kalsaydın Aysel Gürel olabilir miydin?
-Olamazdım herhalde,bilmiyorum ki belki içimden birilerine aşık olur çaktırmaz yine birşeyler karalardım..ama yok yok olamazdım.
----Eşinle anlaşıp mutlu ,huzurlu bir yuvayı mı tercih ederdin yoksa bu hayatı seviyor musun?
-Aslında her kadın mutlu olacağı bir evlilik ve eşi tercih eder tabii ki…ben de isterdim ama olmadı.
----Eşinle görüşüyor musunuz..?
-O bir süre önce öldü ama arada bir görüşürdük.
----Peki ayrılmış olsanızda hayatına karışıyor muydu seni kıskanıyor muydu mesela..?
-O bana çok aşık olmuştu.Karışamazdı ama belki kıskanmıştır bilemem.
----Başka bir erkeğe geçeceğim şimdi..torunun da yakışıklı bir delikanlı olmuş görmeyeli..O karışıyor mu sana? Ne bileyim normal bir anneannesi olmasını isteyebilir belki..
-Oooo.. benim aram çok iyi onunla,benden fazlasıyla memnun o…benim fotoğraflarımı kendi gösteriyor arkadaşlarına..
----Sen genç erkekleri daha çok seviyorsun,bir çok aşkını ben biliyorum.Torununda bir gün kendinden yaşça çok büyük birini getirip ,ben bu kadına aşık oldum evlenmek istiyorum derse ne düşünürsün?
-O zamanları ben göremem herhalde; annesi düşünsün…!Ama benim için hiç mahsuru yok doğrusu.
-----Bu muhabbet çok güzel de..bu bir moda dergisi ne de olsa..birazda giyimden kuşamdan bahsedelim istersen.Gerçi sen geceliğin üstüne kürkünü giyip dışarı çıkacak kadar rahatsın ama.
-Valla canım ne isterse onu yapıyorum bakma sen deli-meli diyorlar ama tesettürlüler bile bayılıyor bana.
----Peki moda içinden geldiği gibi giyinmek midir..
-Benim için öyle çünkü ben Aysel Gürel’im.Bir keresinde Zeynep Tunuslu sen hepimizden daha modacısın demişti. Çünkü ben ressamlar gibi renkleri karıştırmasını becerebiliyorum.İnsanlar gökkuşağını görünce hayran hayran seyrediyorlar,altından geçip dilek tutuyorlar ama belli bir yaşa gelince ,Allah’ın o güzelim gökkuşağı renklerini ayıp diye giymiyorlar.Esas Allah’ı inkar bence budur.Vişnenin tadına bakıyoruz….mis gibi reçelini yapıp kokusunu içimize çekiyoruz ama o renk bir şey giyince ayıp öylemi… benim kitabımda yazmaz böyle şeyler…
----Ama insanların içinde bulundukları ortamlar o kadar farkı ki,senin çevren bunları kaldırabiliyor lakin bir başka çevre o kişiyi eleştirebilir.
-Ben öyle bir çevrede de yaşasaydım umrumda olmazdı.Tamam açık,kısa giymeye bilirsin belki ama Allah’ın yarattığı her renge saygı duymalı insan.(bu arada masada duran renkli gözlükler ve peruklara takılıyor gözüm)
----Şunları bir takabilir miyim..?
-Tak tak istediğini tak…benim herşeyim herşeyim rengarenk…hadi gel fotoğrafını çekeyim.
Perukların ve gözlüklerin birini takıp birini çıkartıyorum. Aysel’de bir moda fotoğrafçısı gibi bana pozlar verdiriyor.bayağı eğleniyoruz doğrusu…muhabbette iyice cıvıdı aramızda…sanırım artık röportajın sonuna geldik….
----Sağol Aysel Gürel önce yazdıkların sonra söylediklerin için.
“Dur dur..gitmeden bana şurda n bir bardak su ve ilaçlarımı ver” diyor.Doktor saati saatine içmemi söyledi de.
Eh diyorum insanın sevgilisi aynı zamanda doktoru da olursa bir dediğini iki etmez tabii.Kapıya kadar uğurluyor beni.
“Bir daha görüşene kadar öleyim falan deme sakın ha..” diyorum ve o an aklıma gelen şu dizeleri okuyorum hiçbir şey söylemeden…
Gökyüzüne baktım
Denize baktım…
İnsanların arasına karıştım.
Yok üzüm buğusunu bulan
Kelimelere selam duran…
Kıskanıyorum her heceni
Elindeki kalemini…
Seviyorum deyişini
Bende seviyorum seni…
Röportaj: Aylin Uysal