Basının hali 15:00’te TBMM’nin açılış törenine gittik. Cumhurbaşkanı bir buçuk saat süren çok güzel bir konuşma yaptı. Hükümeti hem takdir hem de tenkid etti. Ayrıca sert bir dille ve imalı bir şekilde çeşitli şekillerde uyardı. Konuşmadan sonra karargâha geri dönüp 19:15’te akşam verilen resepsiyona gittik. Etrafımızı hemen gazeteciler aldı. Yapılan konuşmalar çok ilginç. Basın duymak istediklerini tekrar soruyor. Cevabın ne olduğunu bile bile gülerek soruyorlar.
Rektörlere eylem çağrısı
Hurşit paşa “Gazetelerde İHL ile ilgili haberleri gördünüz mü” diyerek bilerek ve planlı bir şekilde konuyu açtı ve Genelkurmay Başkanı’nı konuşturmaya başladı. Her taraftan sıkıştırmaya başladık. Kahvaltıdan sonra hemen karargâhı aradım ve talimat verdim. Diğer taraftanda Kocaeli Üniv. Rektörü’nü aradım ve ona da rektörler olarak bu işi hemen ve sert bir şekilde protesto etmelerini, arkalarında olduğumuzu söyledim.
“MSB Komisyonu olmalarına rağmen MSB bütçesine bakmıyorlar”
Milli Savunma Komisyonu üyelerinin ziyareti... İlginç konuşmalar yaptık. 14 kişi geleceğiz dediler ama 7 kişi geldiler. Komisyon başkanı Cengiz Kaptanoğlu. MSB Komisyonu olmalarına rağmen MSB bütçesine bakmıyorlar. Çok ilginç geldi. Kendilerine neden bunun böyle olduğunu sordum. Kendileri de anlamadıklarını söylediler.
“Demokrat Hilmi”
İrfan Paşa (Tınaz) emekliye eyrıldığından beri Ankara’ya hiç gelmemişti. 1992 yılında ayrıldığına göre aradan 11 yıl geçmiş. İlk defa benim için Ankara’ya geldi. Ben de bu gelişten çok gurur duydum. Sabahleyin beni ziyaret ettiğinde 45 dakika sohbet ettik. (...) Bana sürekli olarak Genelkurmay Başkanı’nın sivil kesimde iyi tanınmadığını ve herkesin kendisinden ümidini kestiğini ve kendisine “Demokrat Hilmi” ismini taktıklarını anlattı. Ben de kendisine bildiklerimi anlattım. Çok üzülüyordu. Üzülmemesi gerektiğini ve bu sene aramızda tamamen bir birlik olduğunu ve geçen yılki gibi bir ayrım olmadığını, hepimizin fikir birlliği içersinde hareket ettiğimizi söyledim.
Kıbrıs: Çözümsüzlük çözümü...
Tabii bu arada en önemli konu Kıbrıs ve mahalli seçimler. Kıbrıs’ı istediğimiz şekilde çözümsüz olarak bırakmalıyız ve bu arada Kıbrıs muhalefetinin seçimi kazanmasını da önlemeliyiz.
DYP’ye Kıbrıs mitingi ısmarlamaca
Yavuz Kayral’ı mahsus davet ettim, zira bundan önceki gelişinde DYP’nin her zaman emrimize hazır olduğunu söylemişti. Ben de bundan önceki gün topluca aldığımız karar gereğince kendisine DYP’nin seçimlerden önce bir miting tertipleyerek Kıbrıs konusunu desteklemesini istedim. “Peki” dedi ve gitti. (Birkaç gün sonra) Yavuz Kayral aradı ve DYP’nin Kıbrıs seçimlerinden bir hafta önce Mersin’de bir miting yapacağını söyledi. Bekleyip göreceğiz. (Bu notlardan iki hafta kadar sonra, 9 Aralık 2003 tarihli gazetelerde şu haberi okuduk: “Doğru Yol Partisi, KKTC’de 14 Aralık’ta yapılacak parlamento seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a destek için İçel’in Erdemli ilçesinde ‘Mukavemet Yaşıyor’ adıyla bir miting düzenleyecek. 14 Aralık 2003 tarihinde KKTC’de yapılacak parlamento seçimleri öncesinde, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a mitingle destek verecek.”)
Aziz Yıldırım’ın evinde Putin- Erdoğan görüşmesi oldu mu?
Aziz (Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım -A. G.) ve Yıldız geldiler. Aziz’in ifadesine göre Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile özel olarak görüşmek istiyor. Resmi olmayan bir şekilde İstanbul’a gelip Aziz’in evinde görüşmek istediğini belirtmişler. Kendisine gelen ve bu haberi veren kişinin çok güvenilir bir kişi olduğunu söyledi. Aziz’in Putin ile temasta olduğunu biliyorum. Aynı şekilde diğer Ruslar ile de temasları var. Ruslar, Aziz ne isterse verecek durumdalar ve ona çok güveniyorlar. Bize S-300 satmak ve hatta üretmek istiyorlar.
Aydın Doğan bizimle beraber olsun
Bu arada Orhan Paşa ile de görüştüm ve kendisine Aydın Doğan’ın çok dikkatli olmasını, onun kuyusunu kazmakta olduklarını, bizimle beraber olmasını ve halkı aydınlatacak yayınlar yapmalarını söyledim. Bu arada Aydın beyi eve yemeğe davet edeceğimi de anlattım.
Demirel’den askerlere tüyolar
Akşam yemeğe Mustafa Özkan ve eşi ile Kara Kuvvetleri Komutanı ve HVKK geldiler. MÖ bize gelmeden önce Süleyman Demirel’e uğramış ve bize ondan bazı mesajlar getirmişti. MÖ ile konuştuğumuz konuların özeti şöyleydi.
Durum dışarıdan nasıl görünüyordu. SD ülkenin süratle bir felakate doğru gittiğini ve askerin yalnız kaldığını, hemen tedbir alınması gerektiğini söylemiş. Askerler tezkerede hata yaptılar ve 50 yıllık dostumuz ABD’yi reddettiler. Dolayısıyla bugüne kadar arkalarında olan Pentagon desteğini kaybetiler. Tersine, bu adamlar ABD ve AB’yi arkalarına alarak istediklerini yapmaya başladılar. Üniversiteler, basın ve halk desteği olmadan asker bir şey yapamaz. Bu nedenle zor da olsa bu ilişkiyi kurmaları lazım ve ABD ile soğumuş olan ilişkilerin en kısa zamanda düzeltilmesi gerekir demiş.
Örnek’in oğlu İsrail’den politik destek istiyor...
Baykan’ın cenazesine katılmak için İstanbul’a gittim. Çok kalabalıktı. Cenazeden sonra çocukların evine gittik. Burak bana şunları anlattı: “İsrail’e gitiğimde Ami Ayalon ile buluştum. Beni çok iyi karşıladı. Kendisine bize politik destek verin dedim. Peki dedi ve iki saat sonra üç kişi benimle görüşmeye geldiler... TSK ile eskiden olan temaslarının kalmadığını ve eskiden Özel Kuvvetler’e bilgi verirken son dört aydır bunu da yapamadıklarını, dört kuvvet komutanının çok iyi anlaşmalarına rağmen Genelkurmay Başkanı’nın çok kötü bir tutum içinde olduğunu (...) anlattılar.”
“Ne yapacaksanız yapın, yoksa geç olacak”
Her iki ziyaretçi de (Coşkun Kırca ve Mehmet Ali Kışlalı) cumhuriyetçi ve TSK’yı destekleyen yazarlar. Kırca 76 yaşında. O kadar duygulu hale gelmiş ki, benim yanımda olayları ve son durumu anlatırken iki kez ağladı. Yeni bir Anayasa hazırlamış, ondan bir kopya getirmiş, aldım. Kışlalı da efendi bir insan. Her ikisi de bana “zaman geçiyor ve her gün daha kötüye gidiyoruz. Ne yapacaksanız yapın, yoksa geç olacak” mesajını verdiler.
Ya Kıbrıs ya istifa (...) Bir hal tarzı olarak
Genelkurmay Başkanı’na giderek halka bir basın açıklaması yapılacağını, isterse kendisinin de gelebileceğini, istemezse bizim bu açıklamayı yaparak TSK’nın Kıbrıs konusundaki düşüncelerinin ne olduğunu açıklayıp istifa etmemiz gerektiğini söyledim. Hava Kuvvetleri Komutanı başka bir seçenek tavsiye etti. Kıbrıs’ta herkesi Annan Planı aleyhinde sokağa dökerek gösterilerin yapılmasını sağlama ve anavatandan da bu hareketlere destek vererek hükümet aleyhine olaylar çıkarmak. Bunları tartıştıktan sonra ertesi sabah buluşmak üzere ayrıldık. (Halkı sokağa dökmek, öğrencileri, hatta sendikacıları sokağa dökmek... Bu türden sözlerin, önerilen şey sanki dünyanın en kolay işiymiş gibi komutanların ağzından öylesine dökülüvermesi üzerinde durmak gerekir diye düşünüyorum... Belli ki, bu işlerin bir tarihi, birikmiş bir tecrübesi ve her an yürürlüğe konabilecek bir organizasyon planı var...)
Hükümetle Kıbrıs savaşları
Sonra Kıbrıs konusu ile igili hazırladığım değerlendirmeyi kendisine (Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’e -A. G.) okudum: “Süreç durdurulamayacak şekilde devam ediyor. Kıbrıs konusunun istemediğimiz şekilde çözümlenmesini önleyecek iki sigorta vardır. Bu sigortalar TSK’nın tutumunu açıklaması ve Kıbrıs halkının referandumda Annan planını reddetmesi... Sorumluluk o kadar büyük, Türk’ün kafası karışmış ve bölünmüş Kıbrıs halkına bırakılamaz. (...) Halk, ‘benim geleceğim ne olacak’ diyerek plana ‘evet’ diyecektir. Bu arada hükümet ve diğer çözüm yanlıları Kıbrıs’ta her türlü işleme başvuracaklardır. M. A. Talat’ın ‘evet’ dedirtebilmek için 4000 kişi yetiştirdiği ve her türlü çareye başvurduğu gelen haberler arasındadır. Bütün bu oyun bir tek TSK’nın açıklaması ile bozulabilir. Kıbrıs artık bizim için bir ulusal direniş davası olmuştur. Eğer bu direniş kırılırsa AKP’nin gücü ortaya çıkacaktır.”
Kıbrıs: “Referandumda amaç
Kıbrıs sorununu çözmek değildi” Büyükelçi Baki İlkin’in ziyareti... Baki bey ailece de tanıştığımız bir kişi. Birleşmiş Milletler’e atandığı için ayrılıyor ve veda etmeye gelmiş. Kıbrıs müzakereleri sırasında esas sorumlu müsteşar yardımcısı olduğu için bana gelişmeleri anlatmak ihtiyacını duydu. Yani referanduma giden yolda nasıl bir strateji uyguladıklarını izah etmek istedi (ve şunları anlattı): “Annan planı kapsadığı konular itibariyle zaten GKRY (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi -A. G.) tarafından kabul edilemezdi. Zira onların devletlikten vazgeçip yeniden bir devlet kurmalarını, Türk askerinin kalmasını ve mala mülke dönüşü gecikmeli olarak sağlaması nedeniyle kabul edilemezdi. Biz bunu başında sezerek bir risk aldık. Aldığımız risk fazla da değildi. Eğer biz ‘evet’ dersek onların ‘hayır’ diyeceğini kabul ederek çalışmalarımıza başladık. DİB’e, bizim amacımız Kıbrıs sorununu çözmek değil ama AB’ye giden yolda bir engel olmasını önlemek diye bildirdik. Nitekim faraziyemiz gerçekleşti ve GKRY ‘hayır’ dedi.”
Korkut Eken’e töreni Sinan Aygün düzenlemiş
Sinan Aygün, ATO Başkanı. Senede iki kez gelerek bizlere bilgi veriyor. (...) Diğer bir ilginç açıklaması da DEP milletvekilleri ile ilgiliydi. Onların yaptığına mukabele olarak kendisinin örgütlediği bir grup ile emekli yarbay Korkut Eken’in hapishaneden çıkış gününde büyük bir tören yapacaklarmış. Bunun için de yüzlerce insanı topluyorlarmış. Fikir almak ve diğer kişilerin neler düşündüğünü anlamak bakımından yararlı görüşmeydi.
Aygün: “Artık askerden korkuları kalmadı”
ATO Başkanı Sinan Aygün’ün ziyareti... Ülkenin her yönüyle elden gittiğini, TSK’nın ne zaman bir şeyler yapacağını ve sesini çıkaracağını sordu. “Bütün halk ümidini size bağlamış ama sizden bir kıpırdanma gelmeyince herkesin morali bozulyor” dedi. Bana, “Bunlar iktidar olurken askerden çok korkuyorlardı ama artık askerden korkuları kalmadı, istediklerini yapıyorlar ve çekinmeden yapıyorlar, hatta bir numara tamam, ondan gerisini düşünmemek lazım diye de konuşuyorlar” dedi. Anlaşılan bu kez gelişi kışkırtmak için.
Ruslar’a: “Bizimle olun Amerikalılar Karadeniz’e gelemesin”
Albay Cem Gürdeniz bana geldi. Ruslar acilen bizimle görüşmek istemişler ve yarın bu maksatla Moskova’ya gidecekmiş. Konu Karadeniz. Ocak 2004 ayında biz onlara, “Bakın bizim niyetimiz Karadeniz’de Black Sea Harmony diye bir gözetleme harekâtı yapacağız, siz de bu harekâtta yer alın ve kapsam olarak uluslararası bir özellik kazanalım” demiştik. Her zamanki şüphecilikleri ile konuya sıcak yaklaşmamışlar ve “Karadeniz Deniz Kuvvetleri komutanları toplantısını bekleyelim” demişlerdi. Nisan ayında Tiflis’te yapılan toplantıda bu yönde karar çıkınca bize yakınlaştılar. Haziran ayı sonunda İstanbul zirvesinde Karadeniz ve Karadeniz ülkeleri ile ilgili açıklama yapılınca bu sefer Ruslar telaşa kapılıp Amerikalıların Karadeniz’e gelmemeleri için bizim teklifimize benzer bir teklif ile bizimkileri toplantıya çağırdılar. Ruslara başından beri aynı şeyi söyledik. Bizimle olun, Amerikalılar Karadeniz’e gelemesinler. Hoş bu teklifi Genelkurmay Başkanılığı’na yaptığım zaman da epey direnç ile karşılaşmıştım. İkna etmek biraz zaman almış olsa da şimdi ne kadar haklı olduğumuz ortada.
Yazacağı haberi Genelkurmay Başkanı’na bildiren gazeteci
Odasına girdiğim zaman Genelkurmay Başkanı oldukça sinirliydi. Artık bazı konuları bizimle paylaşıyordu. Bugün Murat Yetkin (Radikal gazetesi) aramış ve elimde bir haber var, bu hükümeti sıkıntıya düşürmek için baş haber yapacağım demiş. O da kendisine “eline ne geçecek” demiş. Haklı. Haber o kadar önemliydi ki asker ile sivilin arasını açabileceği gibi haber yapana ve topluma da bir yararı olmayacaktı. Biraz sohbet ettikten sonra ayrıldım.
“AKP ile mücadelenin bir başka yolu”
OAK genel Md. Coşkun Ulusoy ve Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Türker geldiler. İlginç bir konuyu öğrendim. OYAK geçtiğimiz Ağustos TÜPRAŞ’ın özelleştirmesine talip olmuş. Çoşkun beyin ifadesine göre ihaleyi de kazanmışlar ve iş tamamlanmış durumda imiş. Ancak Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları karşı çıkarak genel kurulda aksine karar alınmasını sağlamışlar. Bence bu vatana ihanet ve OYAK üyelerine ihanettir. (...) Para güç demektir. Para hükümetleri bile dize getirir. Bugün eğer AKP hükümetine karşı mücadele çaresi arıyorsak, bu yol onlardan biri ve belki de en etkilisidir. Esasında konuyu benim “neden Telekom ve enerji ihalelerine girmiyorsunuz” diye sorduğum soru üzerine onlar anlattılar.
Alper Görmüş / Taraf