Bu belgesel, programın sunucusu Bilge Egemen'in birinci tekil şahıs kendi ağzından anlatacağı, kendi köklerini keşif hikâyesidir. Bilge Egemen, Filistin asıllı bir doktor olan ve 2005 yılında aniden kaybettiği babası Nizam Egemen'in (Hamdi), hayattayken çok da anlatmadığı- anlatamadığı geçmişinin izlerini sürecek. Dünyanın dört bir yanına dağılmış ailesiyle görüşecek, onlardan 1948 yılında (babası 10 yaşındayken) Filistin'den ayrılış/kaçış hikâyelerini dinleyecek. Ve finalde de Batı Şeria'da Ramallah yakınlarındaki Harbata köyüne giderek, babasının yaşadığı evi bulmaya çalışacak. Böylece kendi köklerinin dayandığı yeri de ilk kez görmüş olacak. Program tamamıyla aktüel olarak çekilecek. Bilge Egemen'in yazdığı perforelerle program masalsı bir hikâyeye dönüşecek. "Hamdi" ailesinin topraklarından çıkış- kopuş hikâyesi ve yarım asırda gittikleri ülkelerde yaşadıkları, kurdukları yeni hayatlar, özlemleri, hayal kırıklıkları aslında tipik bir Filistinli aile portresi çizecektir. Çünkü Filistinli aileler çoğunlukla ya mülteci kamplarındadır ya da dünyanın dört bir yanına dağılmıştır. Programda Türkçe, Arapça ve İngilizce kullanılacaktır.
Bu belgesel aynı zamanda olayın başkarakterlerinden gazeteci- sunucunun kendisiyle yüzleşmesidir. Sunucu mesleği gereği 60'tan fazla ülkede ve Türkiye'nin hemen her ilinde programlar çekmiş, haberler yapmış, 20 yıllık meslek hayatında binlerce insanı dinlemiş, yüzlerce hikâyeye tanıklık etmiş, fakat kendi babasının hikâyesini ıskalamış, bir karakterdir. Irak ve Kosova savaşlarında, Tayvan depreminde bulunmuş, uluslararası üne sahip sanatçılar, sporcular, işadamlarıyla röportajlar yapmış, faili meçhul cinayetlerle ya da kayıp insanlarla ilgili programlarda çalışmış, yine yaptığı macera türü programlar gereği uçaktan paraşütle atlamak dâhil pek çok deneyim yaşamıştır. Uyuşturucu bağımlıları ve travesti röportajlarından, Başkanlık döneminde Bill Clinton takibine kadar çok geniş bir yelpazede görevlendirilmiştir. Hatta ilk uluslararası röportajını henüz üniversite öğrencisiyken Yeni Asır ve Sabah gazeteleri için Yaser Arafat'la Tunus'ta yapmış, Ürdün ve Lübnan'daki Filistin mülteci kamplarıyla ilgili yazı dizisi hazırlamıştır.
Sunucu çok iyi anlaştığı, çok da eğlenceli bulduğu son yıllarında Çeşme'ye yerleşen babasına aslında bir şekilde gönül borcunu ödeyecektir. Çünkü ölümünden sonra aslında babasına en temel soruları hiç sormadığını fark etmiştir.
Babası 8 yaşında çıkmak zorunda kaldığı Filistin'den ailesiyle birlikte hangi koşullarda ayrılmıştır. Yanlarına özel eşyalarını almışlar mıdır? Yoksa evlerini apar topar mı terk etmişlerdir? Belli mesafeleri yürümüşler midir ya da otobüslere doldurulup mu Ürdün'e geçmişlerdir? Ailede Filistin'de kalan, ölen olmuş mudur? Ürdün'de bir tanıdıkları var mıdır? Buraya ilk geldiklerinde nerede kalmışlardır? Kendilerine başlangıçta nasıl hayat kurmuşlardır? Mülteci kampında mı kalmışlardır? Ne yiyip ne içmişlerdir? Babası ve tüm kardeşleri hangi koşullarda dünyanın farklı ülkelerine dağılmışlardır? Eğitim, yolculuk, yaşam masraflarını nasıl karşılamışlardır?