Abone Ol

Babasını öldürme cezasından İstiklâl Mahkemesi'ne,İşte Cevat Şakir'in gerçek hikâyesi

Ölünceye kadar kayınpederi Şakir Paşa ile Büyükada’da çekilmiş bir fotoğrafı yatağının başından hiç eksik etmedi"

Babasını öldürme cezasından İstiklâl Mahkemesi'ne,İşte Cevat Şakir'in gerçek hikâyesi

Habertürk yazarı Muhsin Kızılkaya, NOW'da yayımlanan ve son dönemde gündeme oturan "Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar" dizisi üzerine, yazar-ressam Cevat Şahir Kabaağaçlı'nın gerçek hikâyesini yazdı.

"Homeros Destanı'nda Yunan tahrifatı ve Cevat Şakir" başlıklı yazısında Kızıkaya, babasını öldürdüğü iddiasıyla cezaevinde yatan, daha sonra gazetecilik döneminde İstiklâl Mahkemesi'nde yargılanarak kürek cezasına mahkûm edilmesiyle Bodrum'a sürülen Kabaağaçlı'nın, Bodrum'da "Halikarnas Balıkçısı" olarak nasıl yeni bir hikâyeye başladığını anlattı.

Cevat Şakir'in, diziside anlatıldığı gibi babası ile karısı Agnesie'nin arasında geçen bir ilişkiden dolayı cinayeti işlediği iddiaları için ise gerçeğin hiç öğrenilemediğini yazan Kızılkaya, Agnesie'nin akıbetiyle de ilgili "Selçuk Altun’un verdiği bilgiye göre, cinayetten ve kocasının hapse girmesinden sonra kızıyla birlikte İtalya’ya giden Agnezi, kızına babasından bahsetmeyi yasakladı. Muttara’nın da Çinzia adında bir kızı oldu sonra, onun anlattığına göre anneannesi Agnezi, ölünceye kadar kayınpederi Şakir Paşa ile Büyükada’da çekilmiş bir fotoğrafı yatağının başından hiç eksik etmedi"  bilgisini verdi.

Kültür-Sanat"Babasını öldürme" cezasından İstiklâl Mahkemesi'ne, Bodrum sürgününden karısı Agnesie'nin akıbetine: İşte Cevat Şakir'in gerçek hikâyesi
"Ölünceye kadar kayınpederi Şakir Paşa ile Büyükada’da çekilmiş bir fotoğrafı yatağının başından hiç eksik etmedi"
29 Aralık 2024 23:05

Güncelleme: 30 Aralık 2024 01:01
-
A
+

 


Habertürk yazarı Muhsin Kızılkaya, NOW'da yayımlanan ve son dönemde gündeme oturan "Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar" dizisi üzerine, yazar-ressam Cevat Şahir Kabaağaçlı'nın gerçek hikâyesini yazdı.

"Homeros Destanı'nda Yunan tahrifatı ve Cevat Şakir" başlıklı yazısında Kızıkaya, babasını öldürdüğü iddiasıyla cezaevinde yatan, daha sonra gazetecilik döneminde İstiklâl Mahkemesi'nde yargılanarak kürek cezasına mahkûm edilmesiyle Bodrum'a sürülen Kabaağaçlı'nın, Bodrum'da "Halikarnas Balıkçısı" olarak nasıl yeni bir hikâyeye başladığını anlattı.

Cevat Şakir'in, diziside anlatıldığı gibi babası ile karısı Agnesie'nin arasında geçen bir ilişkiden dolayı cinayeti işlediği iddiaları için ise gerçeğin hiç öğrenilemediğini yazan Kızılkaya, Agnesie'nin akıbetiyle de ilgili "Selçuk Altun’un verdiği bilgiye göre, cinayetten ve kocasının hapse girmesinden sonra kızıyla birlikte İtalya’ya giden Agnezi, kızına babasından bahsetmeyi yasakladı. Muttara’nın da Çinzia adında bir kızı oldu sonra, onun anlattığına göre anneannesi Agnezi, ölünceye kadar kayınpederi Şakir Paşa ile Büyükada’da çekilmiş bir fotoğrafı yatağının başından hiç eksik etmedi"  bilgisini verdi.

Cevat Şakir'in Sina Kabaağaç'tan torunu Deniz Kabaağaç'ın paylaştığı Agnesie fotoğrafı
Kızılkaya'nın yazısındaki ilgili bölüm şöyle: 

Şimdilerde bir televizyon dizisine “mucizeler, skandallar” alt başlığıyla konu olan “Şakir Paşa”nın oğlu olan Cevat Şakir, kendi isteğiyle Ege’yi mesken tutmamıştı. O bir sürgündü. Kendi sürgünlüğüne bulduğu isim de “Mavi Sürgün”dü. Ankara İstiklal Mahkemesi onu, çarptırdığı üç yıllık “kalebentlik” cezasını tamamlasın diye Bodrum’a gönderdi. Bilinenin aksine, Cevat Şakir, babası Kabaağaçlızade Mehmet Şakir Paşa’yı öldürdüğü için sürgün edilmedi; sürgünlüğün asıl sebebi Şeyh Sait hadisesi başladığı sırada, Zekeriya Sertel’in çıkardığı “Resimli Ay” dergisinde yayınlanan “Asker Kaçakları Nasıl Asılır?” başlıklı yazısıydı. Yazısında, hapishanede kendisine anlatılan bir hikâyeyi anlatıyordu. Hapishaneye düşmesinin sebebi ise, babasının katili olmasıydı.


Şakir Paşa ve Cevat Şahir Kabaağaçlı
Cevat Şakir, babasını neden öldürdüğünü hiç anlatmadı. Arkadaşları da pek sormadılar,“sorsak da anlatmazdı” diye yazdı birçok arkadaşı. Bu onun sırrıydı. Bu sırrı beraberinde mezara götürdü ve ardından bir yığın dedikodu, tevatür bıraktı. Azra Erhat’a yazdığı mektupları yayınlanıncaya, yani 1975 yılına kadar babasını öldürmesine dair hiçbir şey anlatmamıştı. Yüzlerce sayfa tutan bu mektuplarda da sadece bir mektubunda, o da kısacık bir şekilde hadiseden bahsetti. 19 Aralık 1958 tarihli mektubunda kendi deyimiyle “o fatal geceyi” şöyle anlattı:

“(…) Eh camım canım münakaşa pek karışık konular üzerindeydi ve pek şiddetliydi. Babam çiftlikte, her zaman bir suikasttan korktuğu için, yanında müteaddit tabancalar ve silahlar bulundururdu. Evvela zen­gin bir adam, sonra asker. Münakaşa öyle bir raddeye vardı ki benim üzerime ateş etti. Ben rastgele oradaki bir taban­cayı alarak -amma onun eli tabancaya giderken yüzünden okudum- ona doğru, nişan almadan, ateş ettim. ‘Il ya eu deux coups’ (İki el ateş edildi). İlkin onunki sonra -hemen sonra- benim­ki. Aynı zamanda gibi bir şey. Bu münakaşa götürmez, yoksa ölen ben olurdum. Hayır o öldü! Ben de ölümden beter mahvoldum. O kurtuldu. Korkunç bir acı duydum -hane buna olmaz da neye olur? Amma vicdan azabı duymadım. Ondan daha korkunç bir şey oldu. Kendi kendime olan güvenimi kaybettim. Yani kendimi o gün bugün yalan sanı­yorum. Beni methettikleri zaman kızarım. Mamafih olanlar üzerine yürüsek şöyle: Hapishanede gece rüyamda çocuk­luğumu görürdüm. Uyanınca rüya imiş deye sevinirdim, ha­pishanede olduğum halde. Yani ondan kurtulduğuma sevinir­dim. Münakaşalara gelince seni görürsem anlatırım...”

Hepsi bu kadar.

Çok sonra; Cevat Şakir’in Avrupa’da evlenip Türkiye’ye getirdiği, İtalyan asıllı karısı Agnezi’yle aşk yaşadığı için babasını öldürdüğü dedikodusu hep bir yerlerde anlatıldıysa da işin aslı hiçbir zaman öğrenilemedi. (Selçuk Altun’un verdiği bilgiye göre, Agnezi’den Muttara adında bir kızı var Cevat Şakir’in... Cinayetten ve kocasının hapse girmesinden sonra kızıyla birlikte İtalya’ya giden Agnezi, kızına babasından bahsetmeyi yasakladı. Muttara’nın da Çinzia adında bir kızı oldu sonra, onun anlattığına göre anneannesi Agnezi, ölünceye kadar kayınpederi Şakir Paşa ile Büyükada’da çekilmiş bir fotoğrafı yatağının başından hiç eksik etmedi.)