Hürriyet'ten Zelal Özalp'in röportajı...
İlk olarak şikayetleriniz ne zaman başladı?
- Eylülden beri bu hastalıkla uğraşıyorum ben. İlk olarak ‘midenizde gaz var’ dediler. Hamile gibi bir şişkinliğim oluştu, artık gazdan da öte bir şey dedim. İlk doktor gaz dedikçe ben araştırmalar yapmaya başladım. Bilinçli bir hastaydım ben. Doktora bile giderken tahlillerim hazır gittim. Bir sonrakinde enfeksiyon çıktı. Ama ben yine inanamadım. Verdikleri ilaçları aldım, birkaç gün içtim ama nafile. Şişlikten sonra bu sefer ağrım başladı. Ağrıdan duramayınca başka doktora gittiğim. Ultrasona soktu beni ve rahmime yakın bir yerde bir sıvı bulundu.
Bulunan sıvı tam olarak neydi? Organların biri görevini yapamadığı zaman, bir sıvı bulunur. O salgılanan sıvı da asit. Asit organa zarar vermeye başlar.
İlk konulan teşhis neydi?
- Teşhis koymadan önce tüm organlarımı tek tek aradılar. Böbrek, pankreas, ciğerlerim... Hepsi tertemiz çıktı. Artık temiz çıkması beni sevindirmiyordu. “Temiz çıktıkça zaman geçiyor, ne bu” düşüncesi beni yiyordu. En son akla gelen jinelokog oldu. Ultrasona girdim. Son olarak patolojiye gönderdiler sıvıyı. Sonunda yumurtalık kanseri tanısı kondu. Maalesef demedim hiçbir zaman. Çok daha geç bulunabilirdi. Başladım hastalığı araştırmaya...
Bilinçli bir hasta olarak başladınız tedaviye...
- Tabii tabii. Testlerimi dahi tek tek araştırdım. Üç kadından birinde oluyor bu hastalık. Benimki ağırdı ama iyileşmeyecek bir şey değil.
BEN GÜÇLÜ BİR KADINIM HER ŞEYE GÖĞÜS GERERİM
Ameliyat öncesinde hiç tereddüt yaşadınız mı? - Hiç yaşamadım. “Niye ben” bile demedim. Çünkü Rabbim bana bunu verdi. Mutlaka bir nedeni vardır. Belki de benim sınavım da bu hastalıktı. Başka bir şey de olabilirdi. Daha büyük manevi acılar çekmektense, bu hastalığı atlatırım dedim. Çaresiz dert olmasın. Ben güçlü kadınım, her şeye göğüs gererim. Hiç ağlamadım dahi. Ailemi, oğlumu ve dostlarımı seviyorum. Severek geçirdim ben evreleri. Hâlâ da kötü düşünmüyorum.
İlk teşhis konulduğunda kanser kelimesi sizi irite etti mi? - Gördüklerinde o sinsiyi, sinsi demiştim. Kemoterapiye başlayacağım ya, ona da ad taktım. Kim-o diyorum. Her döneme isim uydurdum. Şimdi onlar geçti, kim-o başlıyor. Allah’ın izniyle bu da bitecek. Bitince yüzde 85 temizleneceğim.
Kemoterapi, sizin deyiminizle kim-o ne zaman başlıyor? - Çarşamba günü tanışacağız.
Peki bu evreden tedirginliğiniz var mı? - Maalesef tek kötü saçların dökülmesi. Ben şampuan reklamıyla tanındım, saçlarım gidecek diye çok üzüldüm. Saçlarımı çok seviyorum. Biz kadınız ya, ilk hemen ‘Saçlar ne olacak?’ diye mırıldanmıştım zaten doktora. Ama sonradan düşünüyorsun hiçbiri benim sağlığımdan önemli değil.
Artık yaşadığımız dönemde saçında çıtçıt, kaynak, peruk olmayan kadın kalmadı. Takarsınız bir tane ne olacak...
- Evet öyle tabii. Mecbur o olacak ama işte doğallığa çok alışkındım ben. E bir de kızım yok, oğlum var. Kokonalığa bu yaşımda da devam ediyorum, birini süsleyip hevesimi alamadım ki. (Gülüyor)
19 GÜN YOĞUN BAKIMDA KALDIM
Geçmişe dönelim biraz, ameliyatı geçirdiğiniz güne. Ameliyata girerken neler hissettiniz? - 25 Kasım günü ameliyat oldum. Ameliyata girerken hiç umurum değildi. Keyfim çok yerindeydi. Çıkacağımdan o kadar emindim ki, zafer işareti yaparak girdim ameliyathaneye. Ama sonrası çok kötü, çok acılıydı. 19 gün yoğun bakımda kaldım.
Yoğun bakım süreci nasıldı? - Ben bir gün kalacağım diye biliyordum. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Kaldığım günler çok kötüydü. Allah kimseye, hatta bütün bunları düşmanıma bile vermesin.
Tüm bunları yaşarken psikolojiniz nasıldı? - Çok kötüydü. Ameliyata girerken yaptığım zafer işaretli kadından eser yoktu. Ama yoğun bakım çok ızdırap. Başka insanların acısını da duymak çok kötüydü. Kendi acımın yanı sıra duyduğum acı sesleri canımı daha da yakıyordu. Hayatımdaki en acılı zamandı. Gerçekten aklıma geldikçe canım acıyor. Başka bir acıydı.
Bu hastalıkla ilgili bilinçliyim demiştiniz. Ailenizde var mıydı daha önce kanser hastalığına yakalanan? - Rahmetli babamı kanserden kaybetmiştim ben. Akciğer kanseriydi babam. Ona kendimi adamıştım. Bütün evreleri biliyorum. O zamanlar babama ben bakmıştım, şimdi aynada kendime aynı hastalıktan bakıyorum. Bir kader var bunda.
BOMBA GİBİ DÖNECEĞİM BODRUM’UMA
Oğlunuz sürekli yanınızda. Oğlunuzla hastalıktan sonra nasıl bir diyalog geçti? - Oğlum çok olgun bir çocuktu, daha da olgunlaştı. Güçlü bir adam oldu. Ben bir tek gençken sarılık geçirmiştim. Oğlum beni hasta görmemişti, onun şaşkınlığını yaşadı. Onunla yetişkin biri gibi konuştum. Benden çok ilgilendi tahlillerle. Tezcanlıyım çünkü, her şeyi hemen halletmek için uğraştım. Sadece ameliyatta tereddüt etti biraz.
Ameliyata girerken söylediğiniz bir söz oldu mu oğlunuza? - Hiçbir şey söylemedim. Çünkü ben çıkıp evime döneceğimden emindim. Tekrar da evdeyim ve tekrar zafer işareti yapıyorum bak. (Gülüyor) Sanat camiasından sizi yalnız bırakmayan isimler kimlerdi? - Nuri Alço gelmiş, Nazan Şoray çok aradı. Dünden beri çok arayanlar oldu, ben yaymamıştım.
Bu kadar güçlü duran biri en çok neyi özledi peki? - Yazı bekliyorum dört gözle. Bomba gibi döneceğim Bodrum’uma. Yaza bomba gibi girmek için temizlendim zaten canım, ne hastalığı! (Gülüyor) Kışı dinlenerek geçirdim işte.