MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, NTV ve Star TV ortak yayınında Nazlı Çelik'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Çelik'in, "Abdullah Gül'ü siyaset fotoğrafının neresinde görüyorsunuz?" sorusunu Bahçeli, "Toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek birikimi varsa, toplumu reddetmemelidir." diye yanıtladı.
İşte Bahçeli'ye sorulan sorular ve cevapları:
Seçime 4 gün kaldı. 7 Haziran'da yüzde 16.3'lük oy oranı almıştı Milliyetçi Hareket Partisi. Bu seçimlerde bu oranı aşacak mısınız?
1 Kasım seçimleri çok önem arz eden bir seçimdir. 7 Haziran seçimleri 10 Mart'ta açıklanmıştı ve o günden bugüne hazırlıklar sürekli kılındı partiler tarafından. Bu seçimler bütün partiler tarafından önemsenmektedir. Dolayısıyla partilerimiz kendilerini hazır halde görmektedir. Özellikle seçim beyannamelerinde bir değişiklik olmamıştır güncelleme dışında.
Bazı siyasi partiler sosyoekonomik meselelerin çözümünde uzlaşıcı bir zemine doğru kaymışlardır. Seçimlerle alakalı olarak eşit şartlarda bir seçim yapılmadığını da bilmek lazımdır. Bu seçimlerin Milliyetçi Hareket Partisi ve diğer siyasi partilere milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum ve bütün partilerimize başarılar diliyorum. Milliyetçi Hareket Partisi olarak oylarını çoklaştırmayı hedefleyerek seçimlere girmektedir. Zannediyorum 7 Haziran seçimlerini aşan bir orana geleceğiz.
Diyelim koalisyon çıktı HDP'yi dışlıyorsunuz peki AK Parti'yi Cumhuriyet Halk Partisi'ni mi daha yakın görürsünüz kendinize?
Televizyonda çıkan bazı araştırmacı yazar özelliği ile toplantılara katılanlar veya şahsi düşüncelerini açıklayanlar sanki 7 Haziran seçimlerinden farklı bir sonuç çıkmayacak düşüncesini paylaşıyor bir noktada da yönlendirme içinde oluyorlar. Milletimize önünüzde iki şık var diyorlar. Ya AKP tek başına iktidar olacak ya da 7 Haziran'dakinden farklı bir tablo ortaya çıkmayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi tek başına iktidarı hedeflemekle birlikte daha önce koalisyon şartlarının ifade edildiği ortamda dört temel ilke ve şartı ileri sürmüştük. Onları aynen koruyoruz. HDP dışında TBMM'deki partileri bu dört şartı özümserlerse halkımızı iktidarsız bırakmayacak bir fedakarlığın öncüsü olabiliriz. Türkiye'de yaşayan ve Kürtçe konuşan bin yıllık kardeşlerimizin bir partiyi tercihi ve son yıllarda da HDP'ye yapmış oldukları tercihe saygı duyuyoruz. Ancak HDP'nin bugüne kadar uygulamaları, söylemleri bazı konulardaki katı tutumları, PKK'nın siyasallaşmış bir uzantısı olduğu oraya Milliyetçi Hareket Partisi flu bakıyor. Bir koalisyon ortamı olduğu zaman HDP'yi dışarıda bırakmak kaydıyla bir koalisyon arayışı içinde olabileceğimizi çok net ifade ediyoruz.
"ORTAK ZEMİNLER ARANIR"
Koalisyonu oluşturma şartlarımızda ilke ve ön şartlarımızda bir değişiklik olmayacak. Ancak bunları kabule den partilerle koalisyon oluşturma ortamına girdiğimizde bizim daha önceki hazırlıklarımız takdim edeceğiz ve koalisyon şartlarında nelerde uzlaşabiliriz nerelerde ayrılabiliriz bunun tasnifi yapıldıktan sonra koalisyonun kurulma aşamasında nasıl hareket edeceğimizi ortaya koruz. Koalisyonlar birden fazla partinin bir araya gelerek oluşturulmuş yönetim şeklidir. Hiçbir partinin programı esas alınarak koalisyon oluşturulmaz. Ortak zeminler aranır, buluşulan alanlar benimsenir sivri alanlar törpülenir ve bir uzlaşı hükümeti ortaya konur. Böyle bir ortam olduğu zaman Milliyetçi Hareket Partisi taşın altına elini değil gövdesini kor.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu koalisyon görüşmelerinde ilk seçeneğimiz Milliyetçi Hareket Partisi olur dedi. Bir Cumhuriyet Halk Partisi Milliyetçi Hareket Partisi ortaklığı o toplumsal gerilini ortadan kaldırmaz mı?
Cumhuriyet Halk Partisi Milliyetçi Hareket Partisi ile bir hükümet kurmayı gündeme getiriyor fakat böyle bir hükümetin oluşturulma zeminini tam hazırlayamıyor. Kendilerinin bazı milletvekilleri özellikle HDP'ye düşünce itibariyle çok yakın olanlar ileri geri konuşuyor. Cumhuriyet Halk Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi'ni koalisyona götürecek bir düşünce ortaya atıldığı zaman başbakanlığı Bahçeli'ye bırakacağız sözü çok yanlıştır. Böyle bir rüşvet alarak koalisyona Milliyetçi Hareket Partisi giremez. İkinci bir hata AKP yüzde 40'tır geri akanla kısım yüzde 60'tır dolayısıyla yüzde 60 bloğu bir hükümet kurabilir. Bu cümleyi sarf ettiğiniz taktirde Milliyetçi Hareket Partisi'ni yok farz ediyorsunuz, 60 rakamının içinde bir yerde görüyorsunuz. Ama ana fikri HDP ile örtüşen çözüm süreciden kuracağınız bir hükümetin içinde Milliyetçi Hareket Partisi'nin de olabileceğini düşünüyorsunuz.
Türkiye'yi yıkmaya, bölmeye niyetlenmiş bir parti ile ve binlerce şehidimize vasile olmuş bir parti ile Milliyetçi Hareket Partisi hangi 60'ın içine koyarak bir koalisyon oluşturmayı düşünüyorsunuz. İhanetle vatanseverliği nasıl bir odanın içine almayı düşünüyorsunuz anlamak çok zor. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu çok iyi niyetli bir insandır. Kendisi aynı zamanda benim okul arkadaşımdır. Çalışarak okuyan ve başarı elde etmiş bir kişidir. Böyle bir hataya kimler tarafından düşürüldü buna bakması lazım. Çin'den gelen bir yeni bir oyuncak gibi başbakanlığı bize vererek hükümet olmaz. Refah Partisi, DYP ile Refah-Yol hükümetini kurarken kendi aralarında gizli bir protokolleri olmuştur. 2 yıl ben 2 yıl sen yap başbakanlığı son yılda ben yapayım şeklindeydi. Ama yürümedi.
Başbakan Davutoğlu ile bir görüşme yaptınız koalisyon döneminde ve uzun sürünce acaba bir koalisyon kuruluyor mu yorumları yapıldı. Ama olmadı. Sayın Başbakan sizin söylediğiniz koalisyon şartlarının içinde yer aldığı o çantayı görüşmede hiç açmadığınızı belirtti hatta sizi pişkinlikle suçladı. Siz o görüşmeye gittiğiniz o çanta açıldı mı açılmadı mı?
Sayın Başbakan yalandan bir başbakan olması sebebiyle çok yalan konuşuyor. Bu çanta açılmıştır. 2 saat 26 dakika sürmüştür buluşma. Kendileri uzun süre konuşma yaparak Türkiye'nin ve hükümetinin uygulamalarından bahsetmiştir. 32 güne yaklaşan ve Cumhuriyet Halk Partisi ile olan koalisyon çalışmalarından özetleme yapmıştır. Daha sonra bir fırsat doğamsıyla AKP ile Milliyetçi Hareket Partisi'nin görüşmelerine sıra gelmiştir.
"14 TEMMUZ'DA BİZİMLE BİR GÖRÜŞME YAPMITIR"
Milliyetçi Hareket Partisi bu konuyu biraz daha milletimizi anlatmakta yarar var. 21 gün sonra sayın cumhurbaşkanı başbakan Ahmet Davutoğlu beyi mecliste en fazla milletvekili sayısına sahip olması suretiyle görevlendirmiştir. 9 Temmuz'dan sonra 13 Temmuz'da Cumhuriyet Halk Partisi ile ilk görüşmesini yapmıştır. 14 Temmuz'da da bizimle bir görüşme yapmıştır. 7 Haziran seçimlerinin sonuçlarının netleştiği bir ortamda basına yapmış olduğum bir açıklama ve basın mensuplarının sorusu üzerine yapmış olduğum koalisyon örneklemelerinden kendisine aynısı ile tekrarlamışımdır.
"NERELERDE UZLAŞACAKLAR?"
Cumhuriyet Halk Partisi ile AKP'nin arasındaki konuşmalar neticesinde koalisyon oluşmamıştır. Bunun üzerine Milliyetçi Hareket Partisi ikinci parti konumunda olduğu için Cumhuriyet Halk Partisi ile yapılamayan bir çalışmanın acaba Milliyetçi Hareket Partisi ile olabilir miden ziyade sıra savmak amacıyla bizden randevu talep etmişlerdir. 32 gün sonuç alınmamış 45 günlük bir süre tükenmek üzere Milliyetçi Hareket Partisi ile kaç gün görüşecekler, nerelerde uzlaşacaklar. Bizden ayın 14'ünde bir randevu talebinde bulundular ve bu aynı zamanda AKP'nin kuruluş yıldönümüne rasgeliyordu. O gün oluşmadı ve 17 Ağustos olmuştur randevu. Üzerinde kurşun kalemle çalışılmış bir takvim var.
"ERKEN SEÇİM KARARI ALMAK İSTİYORLAR YANİ"
Burada diyor ki; 15 Ağustos günü TBMM'nin olağanüstü toplantıya çağrılması. 17 ağustos 2015 Pazartesi günü erken seçim kararı veya kanun teklifine ilişkin seçim ve partilere yardım önergesinin verilmesi. Salı günü TBMM'nin olağanüstü toplanması. Öncesinde danışma kurulu yapılarak komisyonların üye dağılımlarının belirlenmesi. Bu meclise verecekleri bir önergenin ön çalışması,19 Ağustos 2015 Çarşamba genel kurul açılışında yapılacak işleri de ayrıca sıralamışlardır. Bu belge sağlıklı bir belgeyse demek ki Cumhuriyet Halk Partisi ile olan görüşmelerini 13'ün tamamlamışlar 14'ünde talep etmişler ama biz 17 Ağustos'a vermişiz. İki saat 26 dakika sürmüş. Erken seçim kararı almak istiyorlar yani.
"HAYIR DİYECEĞİMİZİ İFADE ETMİŞİZ"
Bu belge geçerli ise buna da yalan diyeceklerdir tabi. Demek ki Milliyetçi Hareket Partisi ile randevu istemişler ama TBMM'yi de toplantıya davet etmek üzere program yapmışlar. Demek ki bir hükümet kurma düşüncesi yatmamaktadır akıllarında. Milliyetçi Hareket Partisi azınlık hükümetine karşı olduğumuzu, azınlık hükümeti düşüncesi çıktığında ortaya buna hayır diyeceğimizi ifade etmişiz. İkincisi bir erken seçim kararının alınması halidir. Üçüncü hayırımız bir hükümet kurulma ihtimali kalmadığı takdirde anayasanın 116. maddesine göre cumhurbaşkanı bir seçim hükümeti kuracaktır ve bu seçim hükümeti milletvekili sayılarına göre yapılacak ve bu planlamayı meclis başkanı yapacak. Dolayısıyla 4 partinin milletvekili oranlarına şekillenecek bu hükümet. Milliyetçi Hareket Partisi HDP'yi PKK'nın siyasal uzantısı olarak algıladığında bir seçim hükümetinde yan yana olamayacağımızı ifade etmişizdir.
"4 MADDEMİZİ KABUL EDERSİNİZ..."
Peki 3 hayırdan sonra koalisyon kurma düşünceniz nedir diye sorduğunuzda eğer 4 maddemizi kabul ederseniz sizinle koalisyon kurmaya gayret gösterebiliriz denmiştir. O çanta açıldı ve içinde Milliyetçi Hareket Partisi'nin koalisyona bakışı öncellikleri, bakanlık dağılımları vardı. Protokolün yapısı ve önerilerimiz, bakanlar kurulu mecliste milletvekili sayısına göre veya alınan oyların sayısına göre bir orantı yapıldığında 15 bakanlık AKP'ye 6 bakanlık Milliyetçi Hareket Partisi'ne düşmekte. 2 bakanlığı başbakan yardımcısı olarak AKP iki bakanlığı da başbakan yardımcısı olarak Milliyetçi Hareket Partisi alabilir.
"SİYAH ÇANTAYI AÇTIM"
Milliyetçi Hareket Partisi'nin aldığı başbakan yardımcılığından biri başbakan vekili statüsünü korur. Hangi bakanlıklar olacağı var bizim programımızda ama kamuoyu ile paylaşmadık. Siyah çantayı açtım Faruk Çelik ve sayın başbakan gösterdim. Bu dosyaları size vermeyeceğim ama dört şartı kabul ettiğinizde oturur görüşürüz dedik. Kendileri bu görüşlerimizin burada kalmasını istediklerini söylediler. Bende saklı tutmak istediğiniz konuları hafızamıza alıyoruz emanetimizdir dedik.
"BUYRUN SARAY'DA BERABER KONUŞSUNLAR"
Bizim emanetimizdedir dediniz neyi kastettiniz. Başbakan bugün devlet meseleleri konuştuk mahrem dedik ama çıktılar açıklayarak zor durumda kalırlar dediler bizim için diyor. Açıklayacaksanız açıklayın yoksa namertsiniz dedi.
Sayın Başbakan bu kadar basite almasın ne söyledikleri bizce belli. Ama Faruk Çelik bey de var, değerli bir bakandır, o da orada dinliyordu. Emanete alınan kişi siyasi tahrikle bizi konuşturmaya çalışmasın. O kadar da zeki değildir sayın Başbakan. Ne söylediklerini vesayet altında Saray'dan korkmayacaksa buyursun Saray'da beraber konuşsunlar birbirlerine tekrar etsinler.
"KOALİSYONU SARAY ENGELLEDİ"
Başbakan'ın Milliyetçi Hareket Partisi ile koalisyon görüşmesi istediği ama Saray'ın etkisi nedeniyle bu formüle yanaşmadığı yorumları da sıkça yapıldı.
Bu kesindir. Bir koalisyon kurulabilirdi sosyo-ekonomik sorunların nasıl çözüleceği noktasında bir benzerlik gösterdiği için, birisi emeklilik maaşını iki kere vermek istiyor kimisi arttıramam diyor. Burada fazla bir sorun gözükmüyor. Ama Türkiye'nin 12 yıldan bu yana meşgul eden özellikle 2010-11 ve 12 yıllarında artık çözüm süreci olarak altyapısı hazırlanan başlangıcı 2005'tir, sayın Beşir Atalay beyin bazı bilim insanları ve gazetecilerle birlikte Gölbaşı'nda yapmış olduğu toplantıdan sonra oluşan kararlar doğrultusunda bir açılım, arkasından milli birlik ve kardeşlik projesi, arkasından da Oslo görüşmelerinden itibaren bir çözüm süreci. Bu konuda AKP ile PKK ve HDP birlikte hareket ediyor. Oslo görüşmelerinden İmralı'ya, İmralı'dan Ankara'ya, Ankara'dan Kandil'e bu trafik karşılıklı işliyor. Neleri konuştuklarını söylüyorlarsa bu konuşmaları resmi veya gayrıresmi yönü varsa ikisinin de tutanağı var ise sayın Başbakan kamuoyuna bunu açıklayabilir. Bunun dışında 3 parti çözüm sürecinde aynı eksende buluşuyorlar. Dolayısıyla bir hükümet kurulacaksa ve Türkiye'de çözüm süreci ve Kürt sorunu önde tutuluyorsa bunu çözebilmek açısından bazı örneklemeleri ben 7 Haziran akşamında sıralamadım. AKP-HDP bir araya gelip 312 milletvekili ile bir hükümet kurabilirler. Çözümü millete kabul ettirebilmek için AKP-HDP ve Cumhuriyet Halk Partisi bir araya gelebilir. HDP için toplumsal tepkilerden çekiniyorlarsa o zaman AKP ile Cumhuriyet Halk Partisi bir koalisyon kurabilir. 80 milletvekili ile çözüm sürecine de başından karşı olmasıyla o zaman bir hükümetin içinde 4 şartı ilerİ sürüyor Milliyetçi Hareket Partisi.
HDP'YE DÖNÜK TUTUMDA BİR ESNEME OLABİLİR Mİ?
80 milletvekili almış bir parti HDP. Bu noktada siz bir esneme yani şu şu olursa çözüm süreci Kürt vatandaşlarımızın da ki siz her zaman terör ve Kürt vatandaşlarımızın ayrımını iyi yaptığınızı düşünüyorum. Şu şu maddeler değişirse biz de bu sürece destek verebiliriz diyeceğiniz hiç mi nokta yok?
Bizim bu 4 maddemiz Milliyetçi Hareket Partisi gündeme taşımak gibi bir hissin ihtirasın sonucu değildir. Birinci madde anayasamızın 4 maddesidir. Bu konuda bir Türk milliyetçisinin taviz vermesi mümkün değildir. İkinci konu ise yıkım projesi haline geldiğine inandığımız çözüm projesi olarak ısrarla üzerinde durdukları Türkiye'yi bölünmenin eşiğine getirecek önce bir özerklik sonra, federal sonra da bağımsız bir Kürdistan kurulması yolunu açabilecek bir tehlikeli bir gidişatı kabullenmemiz mümkün değil. Türkiye'nin Cumhuriyet tarihinde en fazla yolsuzluğun odaklaşmış olduğu tarih simgeleşmiştir, 17-25 Aralık'tır. Bu yolsuzluk ve rüşvet olayının üzerine kesin olarak yargı yoluyla gidilmelidir. Kime ne kadar dayanıyorsa dayansın taviz verilmemelidir. Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmiştir ve seçim günü herkes sonuçlara saygı duymuştur. Yüzde 52 ile seçildiğine göre o zaman cumhurbaşkanının anayasa dışında hareket etmemesi lazımdır. Seçim döneminde bunu gördük 54 ilde tesis açma, temel atma törenleri yapıldı, devletin tüm imkanları ile. Oradaki siyasi konuşmalar, AKP yön veren, cesaretlendiren konuşmalar. Anayasayı ihlaldir bu konuşmalar. Cumhurbaşkanı'nın bu tavrı değişmeli ve anayasa çizgisine gelmelidir. Vazgeçme niyetleri yok. Muhtarlar toplanıyor, başkaları toplanıyor her gün kaçak sarayda, televizyonlarda da sürekli konuşuyor. Seçime her an müdahale olmaz. Bu konuda saray kendisine çeki düzen verecek ve Çankaya'ya taşınacak. Bu önemlidir.
HDP ile aynı ortamda olmamayı hatta aynı havayı bile solumamayı tercih ediyorsunuz. Ayrı kutuplarda olsa da parlamentoda bir dönem Ahmet Türk'le tokalaşmıştınız. Bu noktada sizi meclise eş başkanlarla mecliste sohbet ederken bu konuda konuşurken veya tokalaşırken görecek miyiz? Yoksa tamamen kapılarımız kapalı mı diyorsunuz?
Milliyetçi Hareket Partisi TBMM'de temsil edildiği sırada o zaman başka bir isimle temsil edilen partinin grup başkan vekilleri olan sayın Ahmet Türk'le, sayın Aysel Tuğluk hanımefendi gelip bize başarı dileklerinde bulundular. Ben de kendilerine teşekkür ettim. Onlar geldiği vakit ben de adaptır edeptir yerimden ayağa kalktım. Yanınıza gelenin elini sıkacaksınız. El sıkmak kafaların uyuşması anlamına gelmez elin bir iki saniye bir araya gelişini ifade eder. İleriki dönemlerde PKK'nın güdümünden çıktıktan sonra anayasanın çerçevesinde hizmet edebilecek bir parti konumuna gelebilir, buna da bizzat uygulamalarla şahit olursak o zaman diğer partilerle farklı kalmıyor demektir. PKK'nın terör örgütü olduğunu reddetmek, güdümünden çıkmak bir bağının kalmadığını ilan etmek ve PKK'nın faaliyetlerine de destek vermemeyi prensip itibariyle milletimize deklare etmesi lazım. Bir tarafta barış diyecek güvercin uçuracaksınız öbür tarafta dağlarda PKK'nın eylemlerini destekleyeceksiniz.
"UNUTMAYALIM Kİ CEMAAT 12 YIL AKP İLE BİRLİKTE ÇALIŞTI"
İpek-Koza grubuna ve özellikle medya grubuna kayyum atanması konusunda düşünceniz nedir acaba?
Paralel yapı dedikleri Fettullah Gülen hareketi olarak görülmüş ve Gülen cemaati olarak algılanan bir topluluğun 12 yıla yakın süredir AKP ile birlikte çalışmasını göz ardı ederek değerlendirme yapmak bazı konuları farklı yönlere taşımak olur. Bazı kararların alınmasında bu beraberlik etkili olmuştur. Nerede kopmuştur neden kopmuştur doğru düzgün bilen yok. Kim ne yapıyorsa ilk suçlama hükümeti devirmeye yönelik hareket olarak algılanmıştır. İktidar neye dayalı olduğunu anlayamadığımız bir kin ve nefretle saldırmaya başlamıştır. Bunu kurutmak istiyor ve bunu kuruturken de eğer bu hareketin içinde bulunanlarla hala etkinlikleri varsa onları da yok etmek istiyor.
KOZA İPEK'E KAYYUM YORUMU: ÇOK EDEPSİZ BİR HAREKET
Basın hürriyetini, özellikle anayasanın 30.maddesini açıkça çiğneyerek kayyum tayin ederek, istihdam yaratan İpek holdingin 22 kurumunu tamamen yok etmeyi hedeflemek seçime 3-5 gün kala medyanın varlığını ortadan kaldırabilecek davranışlarla polis gücüyle bir binayı basmak, bütün çalışanları tedirgin etmek çok edepsiz bir harekettir. Sayın Başbakan Cumhurbaşkanı'nın saray örgütleri tarafından bunu yönlendiriyorsa müdahil olsun. Halabaşbakanlık sorumluluğu sayın Başbakan'dadır. Konuya sayın Başbakan müdahil olmalı, polis gücünü çekmeli, kayyumları kovmalı ve faaliyetlerinin devamını basın özgürlüğü çerçevesinde sürdürmelidir. Bu tür davranışlar Türkiye'de kin ve nefret tohumları saçar. Bu akşam buna son vermeleri gerekir.