Türkiye'nin ilk "başkanını" seçeceği 2019'daki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerine henüz 2 yıl var. Ancak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin önce yüzde 10 seçim barajının aşağı çekilmesi, ardından da "ittifak açıklaması" olarak yorumlanan 2019 seçimlerinde AKP ile "yan yana yürüyecekleri" açıklaması, siyasette safları netleştirmeye başladı.
BBC Türkçe'den Ayşe Sayın'ın haberine göre Bahçeli'nin çıkışının ardından kulislerde konuşulanlar ve bundan sonraki sürece ilişkin yapılan değerlendirmeler şöyle:
Zorunlu ittifaklar
Baraj ve ittifak tartışmaları , başkanlık sistemini savunanların"koalisyon dönemlerinin sona ereceği" savunusunun da önümüzdeki süreçte geçerli olmayacağını da ortaya koydu.
Zira yeni sistem, oyların yüzde 50+1'ini alanın cumhurbaşkanı seçileceği 2019 seçimlerine kadar sürmesini bir anlamda zorunlu hale getiriyor.
Hatta sürecin bununla da bitmeyeceği ve ittifak ya da güçbirliği yapacak kesimlerin seçimi kazanmak için hükümette de "ortaklaşmaya" dönük tahhütlere girmek zorunda kalacağı tahminleri de yapılıyor.
Asıl mesajı içeriye mi?
MHP Lideri, hem seçim barajı, hem de ittifak çağrısı olarak nitelendirilen "yan yana yürüme" mesajını, partisinden ihraç ettiği Meral Akşener'in İYİ Parti'yi kurmasından sonra yaptı.
Zira yapılan kamuoyu araştırmaları ve MHP'den yaşanan art arta istifalar, İYİ Parti'nin en fazla oyu MHP'den alacağını ortaya koyuyor. İşte bu nedenle Bahçeli'nin her iki mesajı da AKP'ye olduğu kadar aslında, kendi partililerine yönelik de olduğu değerlendirmesi yapılıyor.
Bu görüşü savunanlar, Bahçeli'nin bu çıkışlarıyla, hem parti tabanına, hem de 'baraj endişesi' yaşayan milletvekillerine 'bir yere gitmeyin, çözüm arıyorum' mesajı olarak yorumlanıyor.
AKP'nin ittifak önerisi
Bahçeli'nin "yan yana yürüme" mesajı kamuoyunda ağırlıklı yasal değişiklikle resmi ittifak yolunun açılması talebi olarak algılandı. Ancak Bahçeli, ittifakın şekli konusunda bir yorumda bulunmadı. AKP, yasal değişiklikle ittifakların resmileştirilmesine karşı çıkıyor.
AKP'nin kafasındaki ittifak modelini ise Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, "Mevcut düzenlemelerde siyasi partiler uygun görürlerse birden çok parti bir araya gelmek suretiyle seçimlere ortak listeyle girmelerine engel bir durum yok. Dolayısıyla o alana ilişkin bir düzenleme çalışması yok, mevcut düzenleme bu imkanı sağlıyor" sözleriyle büyük ölçüde netleştirdi.
Siyasi dengelerde seçime kadar bir değişiklik olmazsa, MHP'lilerin, AKP listelerinden aday gösterilmesi şeklinde yapılacak bir ittifakla, baraj sorununu da aşarak, parlamentoda temsilinin sağlanacağı beklentisi yüksek.
AKP artıları/eksileri tartışıyor
Hem yüzde 10 barajını korumak isteyen hem de resmi ittifaklara kapalı olan AKP'de tartışmaların odağını, MHP ile işbirliğinin artısı/eksisi oluşturuyor.
Bu kapsamda ittifakın eksileri, "Kürt seçmenin partiden kaçmasına yol açacağı", 16 Nisan referandumundan MHP'nin desteğine rağmen, kılpayı 'Evet' çıkması, geçmiş yıllardaki ittifak deneyimlerine bakıldığında bir sinerji yaratmadığı ve hemen her konuda MHP'nin onayının alınmak zorunda olduğu bir koalisyon görüntüsü olarak ön plana çıkıyor.
Olası MHP ittifakının artıları olarak ise "terörle mücadele ve dış politikaya verdiği destek ve alınan olumlu sonuçlar", 'Evet' bloğunun başkanlık sistemini birlikte yaşama geçirmelerinin kamuoyunda yaratacağı olumlu algı ve AKP'nin seçimlerde 'yalnızlaşması'nın önlenmesi olarak ifade ediliyor.
Ancak parti içinde tartışılsa da Erdoğan'ın, Bahçeli'yi yanında görmek istediği ve hatta kabul ederse Cumhurbaşkanı Yardımcılığı bile önerebileceği konuşuluyor.
CHP'nin hedefi demokrasi bloğu
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, referandumda "Hayır"da birleşen kesimlerle yapılan güçbirliğini 2019 seçimlerine taşımak istiyor.
Bu konudaki ilk tavrını da referandumdan hemen sonra "Hayır"a destek veren siyasi parti liderleri ve o dönem henüz partileşmemiş olan Meral Akşener'le görüşerek ortaya koydu.
Söylemini daha çok "demokrasiden yana olanlar" ve "tek adamdan yana olanlar" üzerine oturtuyor. Kılıçdaroğlu, hem iç, hem de dış kamuoyuna bu yönde mesajlarını verirken, güçbirliği yapacağı kesimlerle de temasını sıklaştırmayı planlıyor.
Bu konuda önemli bir gelişme de Kılıçdaroğlu'nun, Türkiye'nin "Karaoğlan" olarak tanıdığı Bülent Ecevit'i 80 darbesi sonrasında iktidara taşıyan DSP'yi ziyareti oldu.
DSP'nin kuruluş yıldönümü olarak açıklanan görüşmede iki partinin genel başkanı arasında, "demokrasi güçlerinin" bir araya gelmesi, referandum ile başlayan sürecin daha da genişletilerek yerel ve genel seçimlere taşınması konusunda görüş birliğine oluştuğu kulislere yansıyan ilk bilgilerden.
Barajda tek başına
Bahçeli'nin yüzde 10 barajının çok ağır olduğu açıklaması, daha sonraki "ittifak" çağrısı nedeniyle geride kalmış görünse de, gerek CHP, gerekse diğer muhalefet partileri , yüzde 10 barajının çok yüksek olduğu konusunda görüş birliği içinde.
Hatta referandumda "Evet" bloğunda yer alan Büyük Birlik Partisi bile barajın düşürülmesini savunuyor.
Baraj sorunu olmamasına karşın, baştan beri yüzde 10 barajını "demokrasinin önünde engel" olarak gören CHP, bu konuda hükümetin atacağı her adıma da destek vereceğini de ilan etti.
Ancak AKP, barajı koruma eğiliminde. Zira Erdoğan, başkan seçilmesi halinde, büyük yetkilerle donanacak olsa da Meclis çoğunluğunda da sıkıntı yaşamak istemiyor.
Çünkü, parlamentonun bir çok yetkisi elinden alınmış olsa da, cumhurbaşkanına soruşturma açma ve hatta Yüce Divan'a sevk yetkisi, cumhurbaşkanı kararnameleriyle yapılamayacak yasal düzenlemeleri yapma ve en önemlisi Anayasa yapma yetkisi parlamentoda olacak.
Barajın düşürülmesi halinde ise bugün parlamento dışında olan bir çok siyasi partinin temsili mümkün olacak.
AKP, seçeneksizlik nedeniyle partiye oy veren seçmenin barajın düşmesi halinde farklı alternatiflere yönelebileğinden endişe ediyor.
Bu konudaki en büyük alternatif ise Erdoğan ve bugünkü birçok AKP yöneticisinin içinden çıktığı siyasi hareketin devamı olan Saadet Partisi olarak değerlendiriliyor.