Habertürk yazarı Fatih Altaylı, köşe yazısında bir doktorun kendisine gönderdiği ölüm raporunu paylaşmış; Altaylı, "Turkuaz listede “ağır hasta” diye gördükleriniz eğer hayatlarını kaybederse, uzun süren bir tedavi sürecinden ötürü testleri negatife döneceği için “doğal yoldan” ölmüş olacaklar. Bunu gizleyerek kim ne kazanıyor, kim tatmin oluyor çok merak ediyorum" ifadelerini kullanmıştı.
Türk Sağlık Sistemi’nin ve fedakar sağlık çalışanlarımızın üstün başarısından milletçe gurur duymalıyız.
Salgın hastalığın dünyada görüldüğü ilk günden beri tüm gelişmeleri sizlerle en açık şekilde paylaştık. İlk günden beri de salgın hastalıkla birlikte mücadele edilmesi gerektiğini, toplumun hiçbir ferdinin kendisini bu mücadelenin dışında tutmaması gerektiğini ifade ettik. Hiçbir ayrım gözetmeden tüm vatandaşlarımıza, tüm siyasi parti mensuplarına ve tüm sosyal gruplara eşit mesafede ve kucaklayıcı bir üslupla yaklaştık.
Üzülerek görüyorum ki, bazı siyasilerimiz, gazetecilerimiz, sivil toplum örgütlerinde görevli arkadaşlarımız eleştiri adı altında mücadelemizi sekteye uğratabilecek değerlendirmeler yapmaktadır.
Eleştirilere tepki veren Bakan Koca, 'bilgi sahibi olmadan fikir sahibi yorumlar yapıldığını' söyleyerek şu ifadeleri kullandı:
"Eleştiri adı altında toplumu yanlış yönlendirecek, zihinlerini bulandıracak ve mücadele gücümüzü sekteye uğratabilecek bazı asılsız iddialarla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Kimsenin kendisini bu mücadelenin dışında görerek toplumun umutlarını tüketecek ve karamsarlığa itecek yorumlar yapmaya hakkı yoktur. Mücadeleyi birlikte yürütmeye kararlıyız. Hiç kimsenin bu mücadeleyi kişiselleştirmeye, siyasallaştırmaya hakkı yoktur.
Dün bir gazetemizde okur mektubu adı altında bir ölüm belgesi yayımlanarak bilgi sahibi olmadan fikir sahibi yorumlar yapılmıştır.
Defalarca ölümlerin hiçbir şekilde hesaplaşma aracı olarak kullanılmaması gerektiğini ifade etsek de, siyasilerin bir rant aracı haline getirmemesini istesek de, açıkça mantık hatalarını ortaya koysak da halen yanlışta ısrar eden değerlendirmeler yapılmaktadır.
Bunlar kötü niyetli değillerse -ki olmadıklarını önden kabul ediyoruz- bilgi sahibi olmadan yapılan yorumlardan ibarettir.
İtalya’dan, Fransa’dan, Almanya’dan ve İngiltere’den daha çok vaka sayımız olduğu halde vefat oranlarımız neden daha düşük?
Salgının ilk dönemlerinde vakaların ölüm oranı tüm dünyada %1 civarında idi. ABD’de halen bu sınırlardadır. Son bir ay içinde Hollanda ve Danimarka’da vefat oranı %0,3-0,4 seviyesindedir. İlk dönemde örnek verilen Almanya’da ölüm oranı 0,8-0,9’ a karşılık geliyordu.
Şimdi salgının üzerinden 9 ay zaman geçti. Hastalığı daha iyi tanıdık. Tedavide etkisi olabilecek yeni tecrübeler edindik. Ancak örnek verilen Almanya’da son bir ayda vakaların yaklaşık %6’sı vefat etmeye başladı. Bu durumda açıklanamayan Türkiye’nin durumu mu yoksa Almanya’nınki midir? “Bizde hastalık çok, onlarda ölüm çok.” demek bir şey ifade etmiyor. Bu tespit durumu açıklamaya yetmiyor. Biz hasta sayısını vaka sayısından bağımsız olarak açıklıyoruz. Oysa ki birçok ülke açıklamıyor. Dolayısıyla hangi ülkenin hastası daha çok bilmiyoruz.
Biz kendi alt yapımızın kendi hastamızın yükünü karşıladığını biliyor ve bunu yönetiyoruz. Genç nüfus ile durumu açıklamaya çalışmıyoruz. Gençler de hasta oluyor. Gençlerden de kayıplarımız oluyor. Türklerin genetik olarak dayanıklılığını gösteren somut bir veri de yok."
"Sağlık altyapımız birçok Avrupa ülkesinden daha iyi"
Fahrettin Koca, sağlık sistemimizin Avrupa'ya kıyasla iyi olduğunu belirterek açıklamalarına şöyle devam etti;
"Dünyadan farklı olarak filyasyon, temaslı takibi ve taraması, izolasyon uygulamaları, ilaca ücretsiz ve kolay ulaşım, bu sayede tedavinin erken dönem başlaması gibi avantajlarımız var. Sağlık alt yapımızın birçok Avrupa ülkesinden daha iyi olduğu ortadadır.
Bizim vakaları tespit etmede, temaslıları takip etmede, hastaların takip ve tedavisinde daha başarılı olduğumuzdan şüphesi olanların sağlık çalışanlarımızın gözlerinin içine bakarak bu soruyu tekrar sormalarını isterim. Dünyanın en iyi hekimleri Türk hekimleridir. Hastasını ailesinin bir ferdi bilen, can kurtarmak için canını ortaya koyan Türk hekimlerinden, hemşirelerinden, hasta bakıcılarından başkaları değildir.
Elbette herkesten daha iyi bakıyoruz hastalarımıza. Elbette herkesten daha çok üzerine titriyoruz vatandaşımızın. Bunları görmezden gelerek gelişmiş olduğu iddia edilen ülkelerin başarısızlıklarını başarı gibi görme ezikliğinin açıklaması yoktur. Ülkemizle, insanımızla bir başarılı olduğunda gurur duymasını bilelim.
Vefat sayılarının düşük görünmesi sadece ve sadece “sistem”den mi?
Vefat sayıları düşük görünmüyor. Zaten düşük. Peki sistem ile kendimizi mi kandırıyoruz? Sistemden kastedilen Dünya Sağlık Örgütü’nün, kimin Covid-19 ölüsü kabul edilmesi, kimin Covid-19 dışı ölü kabul edilmesi ile ilgili algoritması olabilir. Bu kural sadece Türkiye için değil tüm dünya için geçerli bir algoritmadır. İstatistikler tutulurken bir yıl hiç kanserden vefat eden olmaması, hiç kalp krizine bağlı ölüm olmaması mümkün değildir. Bu durumu düzenlemek için Dünya Sağlık Örgütü konuya açıklık getirerek hangi vefatın Covid-19’dan, hangisinin Covid-19 dışı sebeple olduğunu belirlemiştir. Bu ifadenin tüm dünya kendini kandırıyor demekten farkı yoktur."
"Birçok Avrupa ülkesi ilk testinden 28 gün sonra tedavi sırasında vefat edenleri Covid-19 nedenli ölüm kabul etmemektir"
Bakan Koca, Avrupa'nın aksine, Koronavirüs tedavisi sırasında vefat edenleri Koronavirüs nedenli ölüm gösterdiklerini belirterek şöyle devam etti;
"Covid-19 tedavisi sürerken test sonucu pozitiften negatife dönenlerin Covid-19 ölüsü kabul edilmediği iddia edilmektedir. Bu durum kesinlikle doğru değildir. Sistemimizde bir kişinin testi bir kere pozitif çıkmış ve tedavi sırasında vefat etmişse bu kişi testi daha sonra negatif çıksa da Covid-19’dan ölmüş kabul edilmektedir. Evet, birçok Avrupa ülkesi, ilk testinden 21-28 gün sonra tedavi sırasında vefat edenleri Covid-19 nedenli ölüm kabul etmemektedir. Bizse ölüme neden olan Korona virüsü ise onu Covid-19’dan vefat etmiş kabul ediyor ve istatistiklerimize böyle kaydediyoruz.
Vefat eden bir vatandaşımızın ölüm belgesi paylaşılarak, kendisinin aslında Covid-19’dan öldüğü, ancak Covid-19’dan ölmüş kabul edilmediği ifade edilmiştir.
Öncelikle araştırmacı bir gazeteciye yakışan kendi belgesini kendisi temin ederek arkasında durmasıdır. Vatandaştan mektup geldi, ben söylemiyorum bir arkadaşım söyledi ama kim olduğunu söyleyemem yaklaşımı gazetecilik değildir. İddia sahibi iddiasını kanıta dayalı ortaya koymalı ve arkasında da durmalıdır.
Bahse konu vatandaşımız, kronik iskemik kalp hastalığı, diyabet, hipotiroidi, benign prostat hiperplazisi tanıları almış 72 yaşında olan bir erkek hastaydı.
- 08.11.2020 tarihinde özel bir tıp merkezinde PCR testi yaptırıyor.
- 09.11.2020 tarihinde test sonucu pozitif çıkıyor.
- 10.11.2020 tarihinden itibaren evde tedavisi başlanıyor.
- 2 günde bir aile hekimi tarafından aranıyor. Eşi ile görüşülüp durumu hakkında bilgi isteniyor. Ayın 10’u ve 12’sinde öksürük belirtisinin olduğu, ateş ve nefes darlığı bulunmadığı belirleniyor. 14’ünde iki defa görüşülüyor ve önerilerde bulunuluyor. 16’sında ise öksürük ve nefes darlığı şikayeti olduğu belirtiliyor.
- Nefes darlığı şikayeti başlayınca 17.11.2020 tarihinde özel bir hastaneye yatışı yapılıyor.
- 01.12.2020 tarihinde yoğun bakıma alınıyor.
- 02.12.2020 tarihinde entübe ediliyor.
- 1 Aralık ve 13 Aralık tarihlerinde 2 defa PCR testi yapılıyor ve sonuçları negatif geliyor.
- 16.12.2020 saat 09.15’te hasta vefat ediyor.
- Ölüm formu 16.12.2020 tarihinde saat 10.30’da düzenleniyor.
- Ölüm formu 18.12.2020 saat 13.51’de hekim tarafından onaylanmış ve nüfustan tescil edilmiş.
Ölüm nedeni: Şok ve COVID. (a) R57.9 Şok Tanımlanmamış -1 Gün, b) U07.3 COVID-19 -30 Gün, c).. )
17.11.2020 tarihinde hastaneye yatan vatandaşımızı 16.12.2020 tarihinde yani 1 ay sonra kaybediyoruz. Bu hastamızın Ölüm Belgesi’nin “Ölüm Şekli” hanesinde “Bulaşıcı Olmayan Hastalık” (doğal ölüm) yazmaktadır. Bu ifade kişinin Covid-19 ölüsü olmadığı anlamına gelmemektedir. Bu ifade hastanın defin işlemleri açısından bir bulaşıcı hastalık taşımadığını (hastanın PCR testleri negatif) ve adli bir olayda ölmediğini göstermektedir.
Hastanın ölüm nedenleri hanesinde iki tanı yer almış. Bunlar Şok ve Covid-19 olarak belirtilmiştir. Yani hastamızı Covid-19’dan kaybetmişiz. Bu hastamız tüm istatistiklerimizde Covid-19’dan vefat etmiş olarak yer almaktadır.
Hastanın ölüm belgesinden hareketle ithamda bulunmak haksızlıktır. Bu milletin zihnini bulandırmaya, mücadeleyi sekteye uğratmaya kimsenin hakkı yoktur.
Kıymetli Vatandaşlarım,
Salgının ilk gününden beri her bir vatandaşımızın mücadelemize gösterdiği teveccüh ve sağlık ordumuza duyulan güven böyle basit iddialarla yıpratılmamalıdır. Bunun kimseye bir faydası yoktur. Türkiye bu dönemde açık ara sağlık alt yapısının ve yetişmiş sağlık personelinin avantajını yaşamış ve dünyaya örnek olacak uygulamalar yapmıştır. Kendimizi eksik görmeyi bırakıp milletimizle ve onun evlatları ile gurur duyalım.''
Fatih Altaylı'nın "ölüm raporu" yazısı için tıklayın