‘Kelebeğin Kaderi’ Başak Sayan’ın yeni kitabı. Dizilerden çokça aşina olduğumuz Sayan edebiyatta attığı kulaçları da artıyor. “Kelebeğin Kaderi içinde spirütüel notalar barındıran bir roman. Bir grup arkadaşın hayatlarındaki türlü zorluklarla başa çıkmaya çalışırken ve görünenin aslında gördükleri gibi olmadığını keşfetmeleriyle başlarından geçenleri anlatıyor” diyor, Sayan kitabı için.
Geçtiğimiz ay içinde raflardaki yerini alan ‘Kelebeğin Kaderi’ni önce hafta içi Ertuğrul Özkök pazar da Cengiz Semercioğlu yazdı. Kitabın 4 ana karakterden biri olan Fiko’nun bar tuvaletinde seviştiği o bölüm çok konuşuldu. Özkök, ‘Bar tuvaletinde sevişme Türk romanına nasıl girdi?’ diye sormuştu, Semercioğlu da yıllar önce Helin Avşar’la ilgili konuşulanlara atıfta bulunarak o kısmın kurmaca olup olmadığını sormuştu.
Sayan o bölümün de diğer tüm bölümler gibi kurmaca olduğunu söylüyor. Edebiyattaki erotizm içinse “Cinsellik de tıpkı yemek içmek doğal bir eylemdir tüm canlılar için. Edebiyat tıpkı sinema gibi gerçek hayatın bir yansıması olduğuna göre neden bir gizlilik olmalı ki? Kimse sevişmiyor mu? Kimsenin başkalarına söyleyemediği fantezileri yok mu?” diye soruyor.
“BAŞINIZA GELEN HER ŞEY ASLINDA OLAN EN İYİ ŞEYDİR”
Kitabın mottolarından biri ‘yanındakiyle aklınızdaki farklı olursa mutlu olamazsınız’ meselesi: “Bunu sadece ilişkiler üzerinden düşünmemek gerekir” diyor Başak Sayan ve devam ediyor: İstemedikleri bir işi yapan, istemedikleri bir hayatı yaşayan, istemedikleri bir evliliğin içinde kalmaya devam eden pek çok insan var hayatta. Doğal olarak akıllarındaki farklı olduğu için mutlu olmaları da imkânsız. Mutluluk kalbimizdeki hayatı yaşadığımızda ortaya çıkıyor. Tutkularımızın peşine düştüğümüzde, hayallerimizi korkmadan gerçekleştirdiğimizde” İyi güzel de ömür de sınırlı netice de şimdi ya da sonranın farkı var mı? “Bunun hemen ya da yıllar sonra olmasında her hangi bir dezavantaj yok. Zaten siz ne kadar uğraşsanız da evrenin bir matematiği var, en iyi zaman bu sistem bilir. Bu yüzden başımıza gelen her şey aslında olan en iyi şeydir” diyor.
İÇ SESİMİZ BİZE DOĞRU OLANI FISILDAR
Sayan kitabında ilahi komutlardan da bahsediyor. Bu gürültülü dünya ilahi komutlara ‘kulak kesilebiliyor’ muyuz peki? “Yaşadığımız her olay, karşımıza çıkan her insan bizi gitmemiz gereken noktaya götüren araçlar aslında. Bir durumun içindeyken aslında bize yolu gösteren bazı işaretler var. Kimi zaman iç sesimiz olarak ortaya çıkıyor bu, kimi zaman da yaşamın işaretleri olarak. Önünüze türlü engeller çıkıyorsa, bir arpa boyu yol alamıyorsanız, bir bataklıkta yürümeye çalışıyormuş gibi hissediyorsanız belki de olması için uğraştığınız şeyin zamanı değildir daha. İç sesimiz bize her zaman doğru olanı fısıldar, işaretlere biraz dikkat ettiğimizde hep görebiliriz ancak hayatın koşturması için kendimizle bağlantımızı kaybettiysek eğer biraz zorlanabiliriz elbette. Belki ilk başta çok derinden duyarız o sesi ama dinledikçe daha net duymaya başlayabiliriz.”
BU KADAR KONUŞULMASINI BEKLEMİYORDUM
Fiko’nun bar tuvaletinde seviştiği bölüm çok ses getirdi. “Evet o bölüm epey konuşuldu. Beklemediğim bir şeydi aslında bu. ‘Fiko’ o bölümde başka birini düşünüyor ve yanındaki ile aklındaki farklı olduğu için de mutlu değil ” diyor.
O bölüm gözlemlerden mi oluşuyor yoksa kurmaca mı? “O bölüm tamamen kurmaca. Tıpkı diğer bölümler gibi” gibi diyor Sayan. “Tüm bu dünyayı, karakterleri, yaşadıkları hayatı ve başlarına gelen olayları hayal ettim” Yani Sayan’ın kitabındaki kişi veya kurumların gerçekle bir ilişkisi yok.
KİMSE SEVİŞMİYOR MU?
Erotizm ve cinselliğin son dönemde Türk romanında sıklıkla yer alması meselesini nasıl değerlendiriyor peki? “Hayatta ne varsa kitapta da o olmalı” görüşünde Başak Sayan, “Cinsellik de tıpkı yemek içmek doğal bir eylemdir tüm canlılar için. Edebiyat tıpkı sinema gibi gerçek hayatın bir yansıması olduğuna göre neden bir gizlilik olmalı ki? Kimse sevişmiyor mu? Kimsenin başkalarına söyleyemediği fantezileri yok mu? Kimsenin içinde karanlık bir taraf bulunmuyor mu? Bu gizleme, yok sayma, görmezden gelme neden? Cinsellik sinemada da edebiyatta da gerektiği oranda yer almalı. Eğer bir karakterin yaşadığı marjinal hayatı anlatmak istiyorsanız hiçbir tabuyu kafanıza takmamalısınız. Sanat ve edebiyat tabulara baş kaldırma yöntemidir. Umarım gün gelir bunları tartışmaya bile gerek görmeyiz”
ÖZGÜR İRADE DÖNEMEÇLERDE ORTAYA ÇIKIYOR!
‘Kötü kader’i de ‘keder’ olarak görmüyorsunuz anladığım kadarıyla? "Başıma gelen hiçbir şeyi kötü olarak görmüyorum ben. Çünkü hayat bana yaşadığım en tatsız olayların bile iyi bir nedenle olduğunu gösterdi. Belki işinizden kovuldunuz belki terk edildiniz ama bunun hayatınızın aşkı ile karşılaşmanız için ortaya çıkacak tesadüfler silsilesinin başlangıcı olmadığını bilemezsiniz. Bu dünyada bize en çok acı verenler, buraya enkarne olmadan önce bunu yapmayı kabul etmiş olanlardır. Onlar olumlu ya da olumsuz rollerini oynayarak bizi güçlendirir ya da dünya üzerinde bir şeyleri değiştirirler. Yaşanması gereken senaryoya en uygun oyuncuları çekiyoruz yaşamlarımıza. Senaryo değişince oyuncular ve tutumları da değişiyor. Bir başka boyutta, bir şey yaratmak uğruna birbiri ile anlaşarak dünyevi planda bedenlenen ruhlarız biz. İşte bu kader dediğimiz şeydir. Dönemeçlerde verdiğimiz kararlar ise özgür irademiz."