Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, dün yayımlanan "Esenyurt kavgasının altında ne var?" başlıklı yazısında, İstanbul'un Esenyurt ilçesindeki "rant paylaşımlarını" kaleme aldı.
Yazısında, "Esenyurt modeli, İstanbul’da bir ilçe yaratıp betona boğarak holdingleşmenin, siyaseti ve siyasetçileri beslemenin açık modeli gibi" ifadelerini kullanan Terkoğlu, Esenyurt'un 2009 yılında çıkan yasayla beldeden ilçeye dönüşmesinin ardından yaşananları anlattı.
SOYLU'NUN MÜŞAVİRİ TEHDİT ETTİ
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun müşaviri Burak Gültekin, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarda yazarımız Terkoğlu'nu hedef aldı. Gültekin, "Yazında iddia ettiğin gibi Sayın bakanımızın bu 2 firma ile bağlantısı iftiranı belgeleriyle ortaya koyman için 24 saat süren var" ifadelerini kullandı.
TERKOĞLU'NDAN YANIT
Barış Terkoğlu ise bugün tehditler üzerine açıklamada bulundu. "Terkoğlu açıklamasında 24 saatlik kum saatleri, hedef göstermeleri, tehdit etmeleri açıkçası umurumda da değil" ifadelerini kullandı.
Terkoğlu'nun açıklaması şöyle:
"İçişleri Bakanı için makbul gazeteciler var. Bir de makbul olmayanlar. Ben ikinci sınıfa giriyorum.
Bunu yeni öğrenmedim. Süleyman Soylu daha önce de bana ağza alınmayacak sözlerle defalarca hakaret etti. Beni hedef gösterdi. Yetmedi, terör örgütlerinin hedefi olmam nedeniyle hakkımda verilmiş koruma kararını aynı gün kaldırdı.
Küçük çocuğum var. Onun ağzından böyle sözler çıksa terbiyeli olması için uyarırım. Ama bakan söyleyince nasıl düzelteceğimi açıkçası bilmiyorum. Keşke imkanım olsaydı. Bir mafya babasının ağzıyla, hukukun teminatı olması gereken kamu yöneticisinin üslubu arasındaki farkı anlatabilirdim.
Daha geçen ay gazeteci Tolga Şardan, İçişleri Bakanı’nın önüne kendi telefon incelemesinin konduğunu açıkladı. İçişleri Bakanlığı’nda devlet üniforması giyen bazı kişilerin 'makbul olmayan' gazeteciler hakkında “özel çalışma” yaptığını biliyorum. Aralarında ben de varım. Hiç yoklarmış gibi devam ediyorum.
Bugün Bakan Müşavirinin tehdidi, bizzat İçişleri Bakanı’nın isteği ve oluruyla yazıldı. Neyse ki Müşaviri bu kez kendi adını taşıyan hesaptan yazmış. Normalde trol hesabını kullanırdı. Bunu da olumlu bir gelişme kabul ediyorum.
Esenyurt’a gittim. Sokak sokak gezdim. Hem Esenyurtlularla hem de Esenyurt’taki ilişkileri bilenlerle konuştum. 'Yazılmamak şartıyla' anlatılanlar hariç somutlayabildiğim her şeyi kaleme aldım. Fazla değil, aksine eksik bıraktıklarım var. Umuyorum bir gün daha fazlası açığa çıkar.
Bugün Özyurt A.Ş.’nin resmi sayfasını açın. Sizi en yukarıda 'Bakan Soylu ziyareti' başlıklı haber karşılıyor. Bir inşaat şirketinin sitesinde, demir ve çimento haberlerinin de önünde neden Bakan’ın açıklamaları var diyebilirsiniz? Elbette Özyurt Ailesi’nin yönettiği hemşehri derneğinin baş konuğu, konuşmacısı olduğu için. Müşavire sorarsanız tanışmıyorlar bile.
Elbette bu suratımıza çarpan…
Özyurt sayesinde Bakan Soylu ile, Soylu sayesinde Özyurt ile tanışanlar konuşurlarsa elbette kamuoyu daha çok şey öğrenir. Esenyurt Belediyesi iktidar tarafından kaybedildikten sonra belediye hakkında çıkan, İçişleri Bakanı’nı göreve çağıran haberlerin kaynağı da daha iyi anlaşılır.
10 yıl önceydi. Ben Zekeriya Öz’ün sevkiyle hapisteydim. Hücredeki küçük televizyonumda FETÖ’nün Samanyolu TV'sinde, Fethullahçıların medyadaki tetikçilerinin arasına oturmuş Süleyman Soylu’nun bizleri hedef göstermesini izlerdik. Açıkçası 10 yılda benim için bir şey değişmedi.
24 saatlik kum saatleri, hedef göstermeleri, tehdit etmeleri açıkçası umurumda da değil. Kapımda kırmızı çarpı var. Ama boynum dik, alnım açık. Kimsenin ayak izine basmadan yürüyorum. Gazetecilik yolcusuyum. Gördüğümün tanığı, hissettiğimin araştırıcısıyım. Dünüm bugünümden eksikse, yarınım bugünümden fazlaysa ne mutlu. Devletin gücünü, milletin diktiği üniformayı, kamunun verdiği bekçiliği kendi çıkarına yoranların ellerindekiler de ardında kalmasın!"