‘Bir Deniz Hikâyesi’nde canlandırdığınız Reyhan’ı klişeler dışında nasıl anlatırsınız?
- Reyhan benim için anlaması zor bir karakter. Benim hiç kuramadığım şekilde insanlarla empati kurabiliyor. Kendinden önce başkalarını düşünüyor. Hırsları ve hedefleri sınırlı.
Reyhan, sevdiği adamın karısının aslında ölmeyip yaşadığıyla yıllar sonra yüzleşiyor... Siz bu kadar büyük bir yalanla karşılaşsanız ne yapardınız?
- Her şeyi netleştirmek için uğraşır, risk alırdım. Eğer nişanlandığım adamın hâlâ başka birine aşık olduğunu düşünüp bundan emin olsaydım da bu ilişkiyi bitirirdim.
Burada üçlü bir aşk var... Bir insan aynı anda iki kişiyi sevebilir mi?
- İnsan aynı anda iki kişiyi sevebilir ama aynı anda iki kişiye âşık olamaz. Bazı insanlar sevgiyi aşktan daha üstün görür. ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’da izlediğimiz şey işte... Aşk mı yoksa emek mi? Benim için aslolan aşk.
13 yaşından beri setlerdesiniz. O yaşta oyuncu olmayı siz mi seçtiniz yoksa ailenin ‘proje çocuğu’ muydunuz?
- Aklımda hiç böyle bir fikir yoktu. Tiyatro kolunda falan değildim. Oyunculuğa başlamam ailem vesilesiyle oldu. Onlar beni İstanbul’da bir ajansa kaydettirdi. Sonra oyunculuk maceram başladı. Ama ‘proje çocuk’ olduğumu söyleyemem.
Farklı işlerde 20’den fazla karakter canlandırdınız... Sette, role kendini kaptırıp kılıçla gireni de görüyoruz. Sizin kendinizi rollere kaptırdığınız oldu mu?
- Eskiden oynadığım karakterlerden daha fazla etkileniyordum. Oynadığım kıza göre giyim tarzım değişebiliyordu. Artık bunu yaşamıyorum. Oynadığım kız sette kalıyor.
HAKAN GENCE / HÜRRİYET