Hürriyet'ten Hakan Gence'nin röportajı:
Yetenekli, genç ve güzel... Ekranın aranan isimlerinden. Bu kadarına zaten hepimiz hâkimiz. Ama bir de ekrandan görünmeyenler var. O kaderci bir Pollyanna. Kusurlarını, takıntılarını ve hatalarını anlatmaktan çekinmiyor. Şimdiye kadar hiç aşk acısı çekmediğini itiraf ediyor. ‘İçerde’ dizisine geçen hafta veda eden Bensu Soral’la buluştuk ve bilmediğimiz dünyasına girdik.
Sizi yeni tanıyanlar için kendinizi nasıl tarif edersiniz?
- Beni uzaktan ketum, snob görenler olabilir ama tanışınca öyle olmadığımı anlıyorlar. Yeni tanıştığım insanlara karşı önyargılı olmayıp çok sıcak yaklaşırım. Hayvansever ve hümanistim... Rahatım. İçim dışım bir. Karşımdakine hissettiğim her şeyi açıkça söylerim.
◊ Peki defolar?
- Çok unutkanım. İzlediğim filmden yediğim yemeğe kadar unutabilirim. Sanırım burcumun özelliği (Koç Burcu), biri kötü bir şey yaptığında hemen onu hayatımdan çıkarıyorum. Yaşadığımız güzel şeyleri de unutup sadece kötü şeyleri hatırlıyorum. Bu yüzden de hiç acı çekmiyorum. Kısaca benim dünüm yok, anım ve yarınım var.
Aşırı heyecanlanmam, nabzımı yükselten sporlar yapmam ve üflemeli enstrümanlar çalmam yasak.
HAYATIMDA ISIRMAK YOKTUR
◊ O zaman hiç aşk acısı çekmemişsinizdir...
- Hayır, şu ana kadar hiç çekmedim. Bir de kaderciyim. Başıma kötü bir şey gelse bile, “Hayırlısı bu, evren bana yardım etti” diye düşünüyorum. Acayip Pollyanna’yım. Bu da hayatı kolaylaştırıyor.
◊ Hakkınızda şaşırtıcı ama gerçek ne söylersiniz?
- Hayatımda ısırmak yoktur. Muzu, elmayı dahi kopararak yerim...
◊ Takıntılı olduğunuzu duydum...
- Evet. Ama kendimle ilgili çok şey itiraf ettim. Söylesem mi? (Gülüyor) Mesela bir galaya katılacağım ve çok acelem var. Hazırlanırken evi dağıtıyorum. O evi eski haline getirmeden asla çıkamam. Bir kirli bardak bile kalsa, üzerimde tuvaletle o bardağı yıkar, evden öyle çıkarım. Bu da beni yoruyor. Bir de diyelim sağ elimi yanlışlıkla bir yere çarptım, sol elimi de çarparım. Sağ kulağım kaşınırsa ardından sol kulağımı da kaşırım. Sanki uğursuzluk gelecek gibi hissediyorum. Çevremdekiler bana “Garipsin” derler. Sanırım biraz öyleyim.
ZAYIFLAMAYA ÇALIŞIRKEN HASTALANDIM
◊ Eski Bensu’yu bugün görseniz ona ne öğütlerdiniz?
- Çok yeme derdim...
◊ Anlamadım. İnceciksiniz zaten...
- Ben bu hale gelmek için neler yaptım neler... En yakın arkadaşım ne yese kilo almazdı, ben de ona eşlik etmek için yemek yerdim. Lisede her öğle arası İskender kebap yediğimi bilirim. O zamanlar 16 kilo fazlam vardı. Bir gün babam kilolu olduğumu anlamamı sağlayacak bir laf etti ve o gün zayıflamaya karar verdim. Bu defa hiçbir şey yememeye başladım. Tabii çok yanlıştı ve bende hastalığa yol açtı. Gün içinde birkaç kez bayılıyordum. Doktor epilepsi tanısı koydu. Bir sene ilaç kullandım. Sonra yanlış teşhis olduğu ortaya çıktı. Kalbimde hayati tehlikesi olmayan ama ömür boyu taşıyacağım bir rahatsızlık olduğu anlaşıldı. Aşırı heyecanlanmam, nabzımı yükselten sporlar yapmam ve üflemeli enstrümanlar çalmam hâlâ yasak.
◊ Hayatınızda ne olmasa siz eksik olurdunuz?
- Evcil hayvanlarım. Beş kedim, bir de erkek arkadaşımın köpeği var. Onlar
benim evlatlarım.
Bensu Soral: Benim dünüm yok, anım ve yarınım var
HAKAN’IN ÖNCE ZEKÂSINA, SONRA ADAM GİBİ ADAMLIĞINA VURULDUM
◊ Bir süredir Hakan Baş ile birliktesiniz. Neyine vuruldunuz?
- Önce zekâsına sonra adam gibi adamlığına vuruldum. Aynı zamanda karizmatik. Daha ne olsun...
◊ Kimi kimi tavladı?
- Tabii Hakan beni tavladı ve bu çok uzun sürdü. Çünkü ben aşk böceği biri değilim. Nedense bana yaklaşan erkeği de iterim, çekici gelmez. Ama Hakan çok ısrarcı davrandı. Hiç pes etmedi, “Bu iş olacak” gibi konuştu. Bu süreçte onu tanıdım ve beni ne kadar istediğini gördüm. Şimdi de verdiğim en doğru karar diye düşünüyorum.
◊ Evlilik planı var mı?
- Şimdilik yok. Ama ileride, yaşımın geldiğine inandığımda isterim.
ÇAĞATAY’LA ARAMIZDA EN UFAK BİR SORUN YOK
◊ Ablanız Hande, ikiz kardeşiniz Bedirhan ve siz oyuncusunuz... Bu yetenek genlerden mi geliyor?
- Hayır, ailede oyuncu yok. Aslına bakarsan benim aklımda da oyunculuk yoktu. Hatta ablamın çalışma temposunu gördükçe kesinlikle ayak uyduramam diye düşünürdüm.
◊ Ee, ne değişti?
- Önem Günal, ablamın menajeri oldu. Benim de ajansa ve ilk işim olan ‘Yol Ayrımı’ dizisine girmem için ikna etti. Başlayınca bu iş çok hoşuma gitti. Teklifler geldikçe de denemek istedim.
◊ Şimdi oyunculukla ilişkiniz hangi noktada?
- ‘İçerde’ye başlamadan önce oyunculuğu iki yıl daha yapar bırakırım diye düşünüyordum. Ama bu dizi kafamı çok açtı. O kadar iyi bir ekiple çalıştım ki, yönetmenlerimiz Uluç Bayraktar ve Sinan Öztürk, yapımcımız Kerem Çatay ve bütün oyuncu arkadaşlarım, özellikle Çetin Tekindor’la seti paylaşmak tarif edilemez bir duygu. Şu an gidebildiği yere kadar oyunculuk yapmak istiyorum.
◊ Abla kardeş başrol oyuncuları olarak, birbirinizin işlerini kıskandığınız, oyunculuklarınızı kıyasladığınız olur mu?
- Bizim renklerimiz ve tiplerimiz farklı olduğu için ablama olan roller bana, bana olan roller ona olmuyor. O yüzden şanslıyız, birbirimizin rollerinde gözümüz kalmıyor. Eleştiri konusundaysa çok acımasız olabiliyoruz. İyisiyle kötüsüyle birbirimize fikir veriyoruz.
◊ ‘Yol Ayrımı’, ‘Vicdan’, ‘Tatlı Küçük Yalancılar’ gibi işlerden sonra ‘İçerde’ dizisiyle yıldızınız tam anlamıyla parladı. Hayatta neler değişti?
- Bu işle birlikte yolda karşılaştıklarımdan eve gelen kuryeye herkes beni tanır oldu. Ama özel hayatımda değişen bir şey yok. Şimdi bundan sonrasını düşünüyorum, daha seçici olmam gerekiyor.
◊ Çağatay Ulusoy ile yaşadığınız sorun yüzünden diziden ayrıldığınız söylendi. Nedir işin aslı?
- Biz böyle bir ayrılığın olacağını öncesinden biliyor ama hikâye gereği kimseyle paylaşamıyorduk. Annem babam bile diziden ayrıldığımı o bölümü izleyerek öğrendi. Çağatay’la da aramızda en ufak bir sorun yok.
ONUN HAKKINDA BİLMENİZ GEREKEN 3 ŞEY
◊ İnegöl Bursalıyım. Babamın sesi güzeldir, annem çok güzel resim yapar. Ama aslında annem ev hanımı, babamın mobilya mağazası vardı. Birbirlerine karşı saygıları ve aşkları hiç bitmedi.
◊ Lisede çok başarılı bir öğrenciydim. ÖSS’ye üç ay kala güzel sanatlar okumak istediğime karar verdim. Dershaneyi bırakıp çizim kursuna başladım. Sınava girdikten sonra İstanbul’a, ablamın yanına gittim ve bir yıl bir atölyede çizim eğitimi aldım. Sonraki sene Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü’nü kazandım. Şimdi okulda sadece üç dersim kaldı.
◊ Hayallerimi gerçekleştirip oyunculukta kendimi kanıtladıktan sonra New York’a yerleşmeyi ve bir ayağımın da burada olmasını hayal ediyorum. Dünyayı dolaşmak en büyük isteğim.
Hürriyet