Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan istifa etmesinden sonra başlayan Merkez Bankası'nın döviz rezervlerine ilişkin tartışmaya yanıt, iktidara yakın Sabah Gazetesi'nden geldi.
Sabah yazarı Okan Müderrisoğlu, “Rezervlerin bozduğu büyük oyun” başlığıyla kaleme aldığı yazıda “Döviz rezervlerine ilişkin söylemler ile vatandaşların ve piyasaların zihninin kirletilmesi gayretleri hakikaten ibretlik. Döviz işlemleri, kişiye ve kuruluşa özel kapalı devre yapılmıyor” dedi.
Türkiye’nin zaman ayarlı bir dizi döviz operasyonuna uğradığını öne süren Müderrisoğlu, “Diyoruz ki... Mesele, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan'ın ya da Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal'ın şahsi meselesi değil. Onların başarılı olmaları, Türkiye'nin başarısı demek” ifadelerini kullandı.
Okan Müderrisoğlu yazısında şunları söyledi:
“Türkiye, zaman ayarlı bir dizi döviz operasyonuna uğradığında, her ortamda değişik karakterler kazanan gelişmeler karşısında aynı zamanda tercihe de zorlandı.
1- Ya IMF'ye gidecekti. Ki bunu epey isteyenler de oldu.
2- Ya faizleri şok biçimde artıracaktı. Ki dünya, pandemi krizini aşmak için faizleri indirip parasal genişlemeye giderken Türkiye'nin faize abanması, reel sektörü felç edecekti.
3- Ya da objektif ve sübjektif gerekçelere dayanan döviz talebini karşılayacak ve bir geçiş dönemini takiben rezerv tablosunu onarıcı önlemleri devreye alacaktı.
Dediğim gibi burada stratejik tercihler, siyasi öncelikler ve ekonominin geleceğine dair öngörüler söz konusu idi.
Dövizi satan ne kadar belli ise alanlar da o kadar belliydi. Cari açığın finansmanı, kamunun enerji şirketlerinin ödemeleri, Türkiye piyasasından çıkmak ve türbülansı artırmak için konuşlanan spekülatif uluslararası sermayenin talebi, şirketler kesimi ile dövizi yatırım aracı olarak gören bireylerin alımları...
Son bir not da "çarşıyı karıştırma şehvetine kapılan" aktörler ile "mahallede olup bitenlere peşin hükümle yaklaşan" kişilere dair.
O kadar uğraşmalarına, senaryo yazmalarına gerek yok. Neden?
Çünkü onların sandığı gibi bir hesap yok da ondan.
Diyoruz ki...
Mesele, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan'ın ya da Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal'ın şahsi meselesi değil. Onların başarılı olmaları, Türkiye'nin başarısı demek.
Haliyle ortaya çıkacak netice, siyaseten tüm süreçlerin sürükleyici gücü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yazacak.
Özetle...
Hepimiz aynı gemideyiz. Tabii ki eleştiri ve önerilerimiz olur. Bunlar iyi niyetlidir, endişe etmeyin, güdümlü falan değildir! Asıl bakılması gereken yer ise fitne ateşi yakıp bu ateşe odun atanlardır. Onlar sureti Hak'tan görünenlerdir. Tam da bu nedenle doğru yerlere bakılması hem zaruri hem de bizce kardeşlik hukukunun gereğidir!”